Köylü milletin efendisidir. Mustafa Kemal Atatürk ( Biraz Spoiler İçerir)KAPLUMBAĞALAR -Kitap Yorumum
" Köylü milletin efendisidir"
Mustafa Kemal Atatürk
Bu yıl okuduğum kitaplar arasında en ama en çok sevdiğim kitap "Kaplumbağalar" oldu .
Nasıl öyle olmasındı ?
Kendi güzel , anlatımı güzel , dolu dolu içten bir eser ortaya çıkarmış Fakir Baykurt.
Kuş uçmaz kervan geçmez bir köy var dağların , tepelerin ardında , ne hükümet bilir oraları , ne köylüler bilir köylerinden , kasabalarından başka bir yeri . Söz gelimi Allah bile unutmuştur. Ya da daha az hatırlıyordur
Tozak'lıları.
Kaç haneli köyün bitmeyen su çilesi vardır , bir su kuyusundan tüm köylü hem içmesini, hem yuyup yaykamasını, hem de kendilerinin temizlenmesini yaparlar .
Nasıl bir ciledir bu . Sıcak kavurur , yakar Tozak'lıları "Kölge yok mu kölge " derler
Ama ne kölge vardır ne de döküp döküp onları ferahlatacak "SU"...
Yokluk almış başını gitmiştir bu köyde. Herkes mecazen değil gerçekten Kendi yağınca kavrulur.
Köylerinde bi Ekin dikilir . Onlar da bazen kısacık olur , bazen de biraz da olsa güldürür yüzlerini.
Şükür der köylü , ne desin başka ne yapsın ne gelir ki elden ...
Biraz da hayvancılık. Yine karınlarını doyurası kadar az ya da çok .
Bulgur aşını yaparlar , ayranı katık ederler , yufkayı da durerler oturur yerler sofralarında hemen her akşam budur yemekleri ama şikayetci değillerdir . ( Olsalar ne değişecek )
Karnımız doyuyor ya "Muhannete muhtaç degiliz ya "
Paylaşımcıdır Tozaklılar ; bir lokma ekmeğini paylaşır , dışardan biri mi geldi köycek varını yoğunu ortaya döker. Tanrı misafiri rahat etsin der.
Onlar ne mücadeleci , ne ekmeğini taştan çıkaran insanlardır. Fitnelik fesatlık , cin fikirlik , kötü dusunce yoktur onlarda geçimine bakarlar yaz kış demeden yaşlısi genci kadını çocuğu hep bir elden çalışır çabalar didinirler.
Haklarında ne yazsak , ne söylesek yeterli değildir ki ...
Eğitmeni vardır Uzun Rıza ( Hem çocukları okutur , hem köyün ne derdi varsa çözüm bulmaya çalışır ) , Hem akıllı hem deli , bir garip adam , köyün en yaşlısı , içinden umudunu alınacağına , hayali yok olacağına ölsem daha iyi diyen Kır Abbas vardır , Köyü, köylüsü için elinden geleni yapan , yapıcı , dürüst , ahlaklı Muhtarı vardır Battal ,
Aykırı Kel Bektaş , Pat Ali , Hürü Ebe , Hasan, Hüseyin, Yusuf , Arada memur Hamdi bey gelir o da bir devlet memumurudur . Ama onların gözünde büyük ve yeri ayrı biridir . Yardımı dokunur köylüye , fikirleri ile , gelmesi iki kelam etmesi yeter onlara .
Daha kimler kimler ...
Bir gün Eğitmen Rıza bir fikir sunar , Kır Abbas ve Muhtar Battal destekler. Derler ki :
köylü kardeslerimiz , bacılarımız
Pulluk diye bı yerimiz var hepiniz bilirsiniz kocaman yer hepimize yeter , taştır , kuraktir , zor bir topraktır bunu da biliriz elbet.
Ama dememiz o ki Rıza der ki bu topraklardan , bu kurak yerden daha fena yerlerde Asma yetişmiştir.
Biz neden yapmayalım , köylüce el ele verelim, cabalayalim
kendi Şarabımiz olsun kendi üzümümuz olsun.
Bir olursak her şey olur dediler.
Ve köylü de pek sevindi bu işe .
Öyle de yaptılar "Bismişah , Bismillah , Allah Allah" diye başladılar tüm köylü Pulluk topraklarını kazmaya . O nasıl bir mücadele idi öyle . Kocaman Pulluğu kazdılar , fidanları buldular , diktiler . Kır Abbas gönüllü bekçi oldu .
Binbir Emek verdiler ve artık onlarinda bağları vardı .
Sofralarına bir de sarma eklenmisti .
Ah nasıl da umutlanmislardi , nasıl da mutluydular . Çocuk gibi şendiler .
Bir de kaplumbağalar vardı onları unutmamak lazimdi. Nasıl da sevmislerdi Pulluğu . Orayı yuva bellemislerdi .Orada yaşıyor , çoğalıyor ,hayatlarına bakıyorlardı.
Azimli, emekçi , umutlu köylü emeğinin karşılığını da almaya başlamıştı.
Gülüyor , şenlikler yapıyor , üzümlerini yiyor bununla kalmıyor paylaşıyorlar di da herkesle.
Görmeye değerdi bu neşe , bu umut , bu mutluluk , bu başarma hissi .
Ben görmüş gibi oldum . Tozaklı da onlarlaydım sanki , Kır Abbas emmi ile sakalasiyordum onunla cocuklasiyordum.
Buraya kadar her şey güzeldi . Gülümseyerek anlattım , keyifle okudum .
Derken mutluluğun uzun sürdüğü nerde görülmüştü.
Hani ne demiştik başta kimsenin gelip geçmediği bir garip köy demiştik. Hükümet bile bı haber demistik.
Ne hikmetse hükümet çıktı bağlardan sonra piyasaya , geldi memurlar ölçtü , biçti demedi mi " Bu Pulluk dediğiniz yer hökümetindir , hazinendir "
Yakmadı mı köylülerin yüreğini , ben böyle bir yürek yangını görmedim . Sıcak bile böyle kavurmadı içlerini. Göz yaşı sel oldu , Kuru topraklara aktı ...
Cahiliz dediler , bilmeyiz dediler ne doğru ne yanlış , biz yoktan var ettik buraları , ellerimiz kanaya , toza toprağa bulanarak bağ ettik dediler .yine de yollar aradılar ama yine ne hikmetse bütün yollar , çareler kapandı Tozaklılara.
Peki sonra ne mi oldu onu da okursanız görürsünüz .
İnşallah haksız haklı cikmaz , Niye vermeyi bilmeyen hükümet almaya gelince çıkar ortaya
Adını sanini bilmediği bir kendi halinde köyün
Emeğinden , umudundan ne ister .
Bu kadar mı açtır gözü , bu kadar mı doymaz ...
Bu devran bu çark niye böyle işler durur?..
Ne yapacak şimdi bu köylü
Peki ya Kaplumbağalar ?
Beni öyle etkiledi ki daha ne yazsam eksik kalacak . Yasattığın tüm duygular için Teşekkür ederim Fakir Baykurt
Allah rahmet eylesin
Eğitmen Rıza çocukları köyde dolastiriyordu bı bölümde marş söyleterek , ben de gittim
kendi köyüm
Karakaya köyüne , başımızda öğretmenimiz , elimizde bayraklar , Atatürk ün portresi...
"Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar
Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa"
Sevil T.