Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Memleketim, memleketim..
"ben, bir insan, ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben, tepeden tırnağa iman, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben." Nâzım'a sahibiz sevgili okurlar, şöyle bi silkinelim, kendimize gelelim evvela.. Dünya'nın neresinde bi ocağa ateş düşse, kendi yüreğinde hisseder ateşin sıcaklığını Nâzım. Şu fanilerle dolu yeryüzünde, herkesin birer insandan ibaret olduğunu, herkesin kocaman bir sofrada oturmamız gerektiğini savunur, herkesin eşitçe, kardeşçe ve özgürce. Nitekim çoğu isteği gibi, bu isteği de kursağında kalmıştı Nâzım'ın. Aslına bakarsak ömrünün en güzel yaşlarını memleketinin topraklarında geçirmişti Nazım esasen, ama yalnızca demir parmakların ardında.. Unutulmaz bir şiiri vardır bu hususla ilgili; "Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya Ona sorarsanız, lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman Bana sorarsanız, on senesi ömrümün Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene Bir haftada yaza yaza tükeniverdi Ona sorarsanız, bütün bir hayat Bana sorarsanız, adam sen de, bir iki hafta" Tek isteği, bir bilek olabilmekken memleketinde, memleketine uzak kalmak zorunda kalmıştı Nâzım, aksi takdirde Sabahattin Ali gibi olacaktı. Nitekim memleketinin dışında her gittiği yerde saygı gördü, dinlendi, alkışlandı, araştırıldı, üzerine kitaplar yazıldı.. Lakin 2009 yılına kadar vatandaşı bile değildi bu memleketin, memleketinin. Hoş, gerçi şu anı görmek ister miydi Nâzım, memleketinin bu vaziyetini.. Sabahları uyandığım vakit yaklaşık 10 dakika teknolojik aletlere pek uzakta tutarım kendimi. Düşünürüm, güzel şeylere sahip olduğumu düşünürüm. Elimdeki imkanları düşünür, bunun için mutluluk duyarım. Bu sabah, okuduğum bu kitaptan olsa gerek, masadaki bu kitabı gördüm. 60. sayfadaydm. Dil kursuna giderken, yanımda götürdüm. Nihayetinde az önce bitirdim. Biliyor musunuz, nana "Yürü git Moskova'ya" diyen de olmadı, Nâzım'a dâir bir şey okuduğum için koluma giren polisler de olmadı. Bu rahatlık bende acı bi tat bıraktı. Şu günleri göremeden ölmüştü Nâzım. Harbiyede şiirlerinin okunuyor olması, isyana teşvik ediyor olarak yorumlanmıştı, hapishane parmaklarının arasında geçmesine sebep olmuştu, ömrünün en güzel yaşlarının. Yıllar sonrasında, belki de her şeyin bi mana ifade etmediğini ilmek ilmek hissettiren şu ifade dökülmüştü Nâzım'ın yüreğinden. "Yazılarım otuz kırk dilde basılır, Türkiye'mde Türkçemle yasak" Akranlarım, büyüklerim, küçüklerim.. Bunca imkana rağmen okumazken Nâzım'ı, kendilerine yapmış oldukları en büyük kötülük gibi gelir bana. 2 gün önce Arda Turan'ın şöyle bir röportajına denk gelmiştim. "Şundan dolayı maalesef diyorum, imkanlarının olması bazı güzel imkansızlıklardan uzak bırakıyor çocukları." Alakasız binbir türlü replik ve içerik denilen şeylere hakimken, tek bir Nâzım şiiri bilmiyor olmaları neslimizin.. Buraya kadar gelmişken, sizlere bi Nâzım şiiri ısmarlamasam, elbette ayıp etmiş olurum.. Nâzımlı günler, aylar, yıllar dilerim.. Esen kalın. “Gözlerine bakarken, güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma. bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde, kayboluyorum… Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum, Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin: sırrını her gün bir parça veren. fakat hiç bir zaman; büsbütün teslim olmayacak olan…”
Nâzım üstüne
Nâzım üstüneAbidin Dino · Sel Yayınları · 2018109 okunma
·
540 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.