Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Kitap okumanın durağan zamanlarındayım. Elime geçen roman sürünüyor, Konsantrasyon eksikliği, sıcak ve nemli havanın verdiği bitkinlik, herhangi bir sayfayı okurken, farkında olmaksızın dakikalarca o sayfada kalıp bir şeyler düşünmem, bilinçsizce çevirdiğim sayfalar ve sonunda yarıda kalıp rafa kaldırılan son bir buçuk ayda okunamayan birkaç roman. İç sıkıntısı ve huzursuzluğun getirdiği birtakım şeylerden ötürü okumalarda kopuk olmam belli bir süre ara verebileceğim anlamına geliyor sanırım. 76 basılı 43 tane e-kitabın okuma sıralamasını yaparken, canımın sıkılıp da aldığım bir kitap listenin arasına giriyor. Bir kitap, bir kitap daha… Liste? Liste çöp. ‘Sırası gelmeden almamalıydım’ lafına sanırım hiçbir zaman uyamayacağım. Kuralları, programları oldum olası sevmem, birilerinin faydasını görüp söyledikleri laflara bakıp, özenerek yaptıysam da bir kere uymamışımdır. Daha çok “O an nasıl hissedersem, canım nasıl isterse” diyenlerdenim. Özgürlüğün tatlı yanı bu çünkü. Hastalık denebilecek bir huy daha: Girdiğim kitapçıdan en az bir kitap almadan dönmemek. Alınmayacak olmasa bile ellerin mutlaka beğenilen bir kitaba değmesi vs, hastalık gibi, neydi o kitap hastalığının ismi, işte tam da ondan. Her neyse, tam da böyle durağan zamanlarda “Sözler” ya da diğer isimle “Aforizmalar” okumayı tercih ediyorum. Roman okumanın gerektirdiği dikkat, konudan sapmamak, verilen mesajları anlayabilmek gibi kavramlar Aforizmalarda yok tabii ki, Bir cümleyi okursunuz, beğenirsiniz, gerçekten düşünülen mantıklı bir cümledir ve alıntılarsınız hepsi bu kadar. Kitap okuma zorunluluğunun verdiği bir duygu içerisinde iyi geliyor bu tür kitaplar, o boşluğu doldurması önemli benim için. Cenap Şahabettin. Asıl mesleği doktor olan yazarın İsmini daha çok Üniversite sınavlarına hazırlanırken öğrendiğimi anımsıyorum. Servet-i Fünun denildiğinde ilk aklıma gelen şey Abdülhamid ve onun aleyhinde olan sanatçılar geliyor... Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil ile birlikte Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri Cenap Şahabettin. Düzyazı türünde eserleri olup, daha çok şairliğiyle tanınmıştır. Şiiri “kelimelerle yapılmış resim” olarak tanımlamış; şiirlerinde olduğu gibi sözlerinde de ‘Sembolizmi yansıtmıştır. Herkes gibi yazmamak için uğraş verip cümlelerini sağlam bir üsluba oturtan yazarları seviyorum. "Sıradan"laşarak yazan ne çok yazar var... Kendi Dünyasını kurup, yarattığı imgelemle hafızalardan hiç çıkmayacak yazanlarda var... Dostoyevski, Shakespeare, Canetti, Sabahattin Ali gibi... Bilinçli okunulduğunda, tek bir cümlesinden yazarı olmaksızın tanınabilecek değer abideleri... Cenap Şahabettin bir roman yazarı değil fakat kendine has bir dili olduğu; çok renkli ve geniş bir hayal gücü olduğu gerçek. Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemi şairlerinin yeterince okunup, değer verilmediğini zannediyorum. Ziya Paşa’nın Terkib-i Bent ve Tercib-i Bentleri, Ahmet Vefik Paşa’yı, Muallim Naci’yi, Tevfik Fikret’i, Mehmet Rauf’un Eylül’ünü, Ahmet Rasim’in büyük tarihçiliğini, Hüseyin Rahmi’nin polisiyelerini okuyup, tanışmamız gereken değerlerden olduğunu düşünüyorum. Velev ki modern zamanın çok satan ve hiçbir değeri olmayan kitaplara göre-kıyaslamak doğru olmasa bile- çok çok daha değerli olduklarını düşünüyorum. Bugünlerin modası haline gelen “Allah aşkı” gibi üstün bir latife, tasavvufun T'sini bilmeyenlerin elinde roman için malzeme oluyor(!) On yedi yaşımsın gibi bir yığın paçavra olan kitapların, paçavra yazarları, hiçbir edebi değeri olmayan kitaplarını piyasaya sürüyor. Onların çok sattığı bugün, bir Tanzimat şairi kitabının yükselen raflarda olmayışını bırakın, bu yazarların tanınmaması üzücü olan mesele. Tevfik Fikret, Ziya Paşa, Cenap Şahabettin gibi düzyazı ve şiir yazmış şairler, içinde zerre ‘gerçekçiliği' olmayan piyasa yazarlarından çok daha fazla okunmayı hak ediyor.
Tiryaki Sözleri
Tiryaki SözleriCenap Şahabettin · Nesil Yayınları · 20131,144 okunma
·
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.