Sessiz Ev, İstanbul’dan babaannelerini ziyarete gelen üç farklı kardeşin konakta geçirdikleri bir hafta
üzerinden, 80’ler döneminin politik yüzüne ışık tutan olayların aktarıldığı bir hikaye. Bu üç kardeş
yaşadıkları olaylar ve hayata bakış açıları açısından aslında o dönemin Türkiye’sinde bulunan
kitlelerin birer temsili adeta.
Birisi alkole düşkün bir doçent, diğeri devrimci bir öğrenci, diğeri ise zengin olma hayalleri kuran,
anne ve babalarını kaybetmiş olan bu kardeşler kendi iç dünyalarında yaşadıkları git gelleri ustaca
aktaran Orhan Kemal’in döneme ışık tutan örnekleri.
Kitapta en çok ilgimi çeken şey karakterlerin birinci ağızdan anlatım biçimine göre ele alınması. Yani
her bir bölümde bu karakterler özne anlatıcı şeklinde hissiyatlarını anlatıyor ve biz okuyucular onların
perspektifinden dünyaya bakıyoruz. Daha önce bu tarz bir anlatım biçimi gördüğümü
hatırlamıyorum. Açıkçası bu çok hoşuma gitti.
Orhan Pamuk’un karakter analizlerini ve tasvirlerini çok başarılı buldum. Özellikle geçmişi ve şimdiyi
birleştirme biçimi çok ustaca. Karakterler kendi iç dünyalarında iken, dışarıda kalan bölümü de
aktarmayı ihmal etmemesini bir film sahnesinden bile daha başarılı buldum. Ancak bu güzel anlatım
biçimine rağmen, olayların hissiyatı bana biraz zayıf geldi. Yani duyguyu okuyucuya geçirme kısmı
beklentimin altında kaldı.
Bu kitaptan özetle çok usta bir anlatıcı olduğunu söyleyebilirim ancak buna karşın duyguyu aktarma
konusunda karar vermeden diğer kitaplarını da okumam gerektiğini belirtebilirim.
Sessiz Ev, Orhan Pamuk’a başlangıç olarak iyi bir kitap olacaktır diye düşünüyorum.
Okumanızı tavsiye ederim