Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
Ferrante'nin belki de en sevilmeyen kitabına ben aşık oldum... Yazarın ilk kitabıymış, niye bu kadar çok sevdiğimi, okurken bana hissettirdiklerini anlatmaya çalışacağım. Kitap Delia'nın annesinin cenazesinden başlıyor. O cenazeden sonra Delia'nın zihninde ve eski evlerine giden yolda annesini keşfedişine, daha doğrusu tekrar tekrar canlandırışına şahit oluyoruz. Gürültülü bir yas yok ama şu satırlar beni çok ağlattı: "Aradan onlarca yıl geçmiş olmasına karşın, orada, istasyonun o köşesinde, acı içinde, onun düşüncelerini hiçbir şekilde onun içinden, soluğundan okuyamamış olduğumu hissettim. Sesi o zamanlar bana ancak onu yap, bunu yap diyebilirdi; ama ben o sesleri çıkaran ve dış dünyada hangi seslerin çıkacağına, hangilerininse sessiz kalacağına karar veren o boşluğun bir parçası olamazdım artık. Bundan üzüntü duydum." s.83 Kitabın neden sevilmediğini anladım çünkü dediğim gibi her ne kadar gürültülü bir yas olmasa da Delia'nın, annesinden sonra içinde kalan boşlukla ne yapacağını bilemeyen halini, kafa karışıklığını ve çaresizliğini iliklerime kadar hissettim. Bunu hissedebilmeniz için sizin de aşk-nefret ilişkisi yaşadığınız bir annenizin olması yetmez; çok acı çekmiş bir annenizin olması, sizin de bu acıya defalarca ve defalarca şahit olup o acıyı içinizde hissetmiş olmanız gerekir. Evet kitapta aile içi şiddet de var, taciz de var ama en az fiziksel/cinsel şiddet kadar acı verici bin türlü duygu var. Delia'nın annesini yaşarken hayal ettiği; onun çocukkenki, genç kızkenki, mutsuzkenki, mutluykenki, korkenki hallerini kafasında canlandırdığı; uzansa annesine dokunabilecekmişcesine canlı canlandırdığı her an kalbimi parçaladı. Kitabı okurken ben de kendi annemin, benim annem olmadan önceki hayatını merak ettim. Babamın eşi olmadan önceki hayatını merak ettim. Ömründe gerçek anlamda mutluluğu tattığı bir an hiç oldu mu merak ettim. Hiç gelecekle ilgili ümitle ve hevesle hayaller kurdu mu merak ettim. Hayal kurmayı bıraktığı yaşı merak ettim. Yüzüne hüznünün kalıcı olarak yerleştiği zaman ne zamandı merak ettim. Hiç pes etmeyi, her şeyi bırakıp gitmeyi ciddi ciddi düşündü mü merak ettim. Hayatına ben girdikten sonra ve sırf benim yüzümden bile çok fazla acı çektiğini biliyorum ama ben yokken çektiği acıları da merak ettim. Benim kendimi bilmediğim yaşlarda annem sürekli bana bakıp "bana o kadar çok benziyorsun ki" derdi, bunu mutlulukla ya da gururla değil; üzüntüyle, bazen iğrentiyle söylerdi. Aklım hiçbir şeye ermezdi ama sesindeki o iğrenmeyi hissedip üzülürdüm. Annem benden iğreniyorsa, demek ki iğrenilmeyi hak eden biriyim diye düşünürdüm. Tek doğrum annemdi. Çok uzun süre kendimden nefret ederek bir ömür sürdüm. "Bir bebek annesinden nefret edemez; önce annesinin ondan nefret etmesi gerekir." -Winnicott Yine de annemden nefret ettiğimi söyleyemem, başta dediğim ve bu kitapta da Delia'nın annesine karşı, sadece iki sayfa arası mesafede taban tabana zıt iki hisle dolduğu gibi aşk-nefret ilişkisi var aramızda. Anneme hâlâ hayranım, hâlâ hayatta mutlu olduğunu görmeyi en çok istediğim, geçmişindeki ve şimdisindeki tüm acılarını, burukluklarını ve hayal kırıklıklarını silmek istediğim insan o. Çok fazla gözyaşı dolu bir okuma oldu.
Belalı Aşk
Belalı AşkElena Ferrante · Everest Yayınları · 2016126 okunma
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.