Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

216 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
İlksöz: En kötü barış en iyi savaşa yeğdir. Birinci Dünya Savaşı'nın başında Almanlar Fransa'ya karşı büyük bir saldırı başlatır. Bir noktaya kadar ilerler Almanlar. Paris'e yaklaştıkça Fransızların direnci artar ve savaş kilitlenir, ne Almanlar ne de Fransızlar ilerleme kaybedemez. Uçak ve tank henüz savaş alanlarında fazla boy göstermediğinden, yoğun top atışlı siper savaşları ile geçer günler. Ve 1914'ten 1918'e kadar 100 metrelik bir bölgedeki siperlerde tam anlamıyla cehhenem yaşanır. Her iki taraf çok büyük kayıplar verir. Cephenin içine, cehennemin en sıcak bölgesine alıp götürür bizi kitap. Çok büyük kayıplar veren Almanlar, kayıpların yerini alacak yeni askerlere ihtiyaç duyar. Bu yeni güç daha 18 yaşına bile gelmemiş Alman Gençliği'dir. Cepheden uzakta, cephe gerçeklerinden uzak politikalarla insanlar savaşın kazanılacağına inandırılmıştır. Bu inançla, zaferi kazandıracak kahramanlardan biri olmak için koşa koşa cepheye gider gençler. Ama gerçeklerle kısa sürede yüzleşeceklerdir. Hikâyenin merkezinde, öğretmen okulundaki eğitimini yarıda bırakıp savaşa giden Paul ve arkadaşları vardır. Güle oynaya çıkılan yolculuk kısa sürede savaşın şiddeti ile tanışmalarını sağlar. Hele cephede, siperlerde, top atışları altında, düşmanla göğüs göğüse çarpışmaya başladıkları anda savaş cehennemini, gizlenen gerçek karanlık yüzünü birebir görürler. Kahraman olmak için çıkan yolculuk hayatta kalabilme mücadelesine döner. Cephedeki siperiyle, cephe gerisindeki olaylarıyla, yaralı askerlerin kaldığı hastanesiyle, tüm çıplak gerçeklikleriyle savaşın tüm olumsuzluklarını yansıtır kitap. Tabi bir o kadar da savaşın anlamsızlığından, insan yaşamını yok sayan kendi mantığındaki mantıksızlığından bahseder. Okuyucuyu siper çukurlarına çeker, boğar, hastane odalarına götürür nefes aldığını sansın diye ki aslında her nefeste daha da boğar. Ama, belki de Paul ve arkadaşlarının yaşlarından kaynaklı olacak, o çocuksu umutlarını, bir kaç yılda on yıllar yaşlansalar da içlerinde hâlâ nefes aldırabildikleri o çocuk dünyalarını da yansıtır ara ara. Zaten "bir umuttur yaşatan insanı" değil midir?. . Remarque, birebir yaşadığı bu savaş ortamını kaleme alıp yayınlatmak istediğinde hep olumsuz yanıtlar alır. Çünkü yüzyıllardır Fransa ile savaşan Almanlar, Birinci Dünya Savaşı sonundaki kaybı utanç verici olarak görürler ve o günleri hatırlamak istemezler. (Hatta o utanç öyle içlerine oturur ki yıllar sonra İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın teslimiyet anlaşmasını, Birinci Dünya Savaşı sonunda mağlubiyeti kabul ettikleri o vagonda imzalattırır Hitler). İşte herkesin o utancı hatırlamak istemediği bir zamanda bir şekilde bir yayıncı bulur Remarque ve hikâyesi kelimenin tam anlamıyla patlar, büyük ses getirir. O ölü toprağı atılmış Almanlar, utançlarından sıyrılıp yaşadıkları acılarda, savaşın anlamsızlığında buluşur. Böylece edebiyat dünyası, savaşın şiddeti ve anlamsızlığı konusunda yazılmış en iyi kitapla tanışır. Gücü o kadar yüksektir ki sınırları "Batı Cephesi"ni aşıp tüm dünyaya ulaşır.(Bir Hitler daha gelsin: Savaş karşıtlığı gücü dolayısıyla, Almanlar'ı savaştan soğuttuğu gerekçesiyle İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler toplatıp yaktırmıştır kitabı). . E kitap bu kadar dünya çapında bir kitap olunca filmi de çekilir tabii ki. Aslında benim de kitabı öne çekmeme sebep bu film (Yoksa aklımda bir Remarque okumaları ya da savaş kitapları okumaları olarak plan vardı, neyse). Bu yılki Oscar adaylarını seyretmeyi planlayınca önce kitabını okuyayım dedim. Film için kötü olsa da iyi ki öyle yapmışım. Film, uyarlamadan çıkıp yönetmeninin keyfi yorumu olmuş gibi geldi bana. Oysaki daha filmin başındaki sahne, cepheden gelen ölü askerlerin üzerinden çıkarılıp yıkanan, dikilen, onarılan, ütülenen ve cepheye gidecek yeni askerlere verilen üniformaların gösterildiği o birkaç dakikalık sahne beni çarpmıştı. Bu sahne kitabın ana fikriydi çünkü: "içindekinin benim için hiç önemi yok, bana üniforma giyecek ve sipere gidip savaşacak asker lazım". Ama sonra... Bir anda bir savaş anlatan film de buluyoruz kendimizi. Oysa savaşı değil savaşın anlamsızlığı bu kitabın can damarı. Üstelik kitaptaki olaylarla ne sıra, ne ilgi, ne de vuruculuk bakımından bir bağ var filmde. Örneğin kitabın en çarpıcı yerlerinden hastane bölümü, filmde sıradan bir yaralılar koğuşu şeklindeydi. Hele hele kaz çalma hikâyesi. Siper ve siper gerisindeki o açlığı, sefaleti bana aktaramayınca o kaz çalmanın anlamı kayboluyor. Bir de bu kaz çalma ile kurguladığı bir son var ki, offf. Filmin sonuna bir şey demiyorum artık yani pes. Kitabın ortasındaki bir olayı -ki işlenme açısından o savaş ortamında bile insanın nasıl bir vicdanı olduğunu okuyucuya harika bir şekilde yansıtır Remarque- filmin sonuna taşıyıp, kitabın sonu ile zıt bir kahraman sonu yaratmak da ne diyeyim bilemedim artık. Allahtan Oscar Jürisi'nde benim gibi düşünenler varmış da uyarlama değil de Yabancı Film Oscar'ını verdiler filme. . Neyse Alin Taşçıyan ve Mehmet Açar'dan rol çalmadan film eleştirisini bitireyim. Ama şunu belirteyim, 1930 yapımı olanı seyredeceğim bak. Zamanında 1930 yapımı bu film Türkiye'de vizyona gireceği zaman Atatürk de seyrediyor. Savaş sahnelerinden dolayı gösterime girmesini pek istemiyor Atatürk. Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ardından Kurtuluş Savaşı derken on yıllarca savaşla yaşamış toplumu olumsuz etkilemesinden çekinmiş. Bunu da not edip herkesin mutlaka okuması gereken bir eser deyip, devamı "Dönüş Yolu"nu da en kısa sürede okumak dileğiyle. Kitapla. Sağlıcakla. . Sonsöz: Bizler gençlik falan değiliz artık. Dünyayı fethetmek istediğimiz de yok. Kaçan kimseleriz. Kendi hayatımızdan kaçıyoruz. On sekiz yaşımızda dünyayı ve hayatı sevmeye başlamıştık. Sonra da aynı şeylere ateş etmek zorunda kaldık. Not: Can Yayınları Batı Cephesi ve Dönüş Yolu çift baskısından okudum. Burhan Arpad çevirisi olduğundan bu baskıyı seçtim. .
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey YokErich Maria Remarque · Everest Yayınları · 20153,278 okunma
·
139 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.