Gönderi

248 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Samuel Beckett kitapları zaman zaman yorucu, kafa karıştırıcı, ama bitirdiğinizde kesinlikle pişman olmayacağımız bir yolculuk. Beckett okumak ve anlamak biraz zor, klasik anlatı yapısına sahip metinlerle karşılaştırdığımızda sıkıcı bile sayılabilir. Klasik bir roman akışı beklentisi içinde olanlar, Samuel Beckett’in kitaplarını eline bile almamalıdır. Özellikle, edebiyat eleştirmenlerinin Beckett 'in sanatının doruk noktaları olarak saydıkları ‘Molloy’, ‘Malone Ölüyor’ ve ‘Adlandırılamayan’ adlı romanlarında kurduğu dünyaya girmek pek kolay değil. Samuel Beckett’in kitaplarını okumak isteyen ve ayrıca kişi olarak daha yakından tanımak isteyenlere Charles Juliet’in ‘Samuel Beckett’le Görüşmeler’ adlı kitabı önerilir. Kitapta, Beckett 'in randevu verdiği birisiyle tek söz etmeden iki üç saat aynı masada oturduktan sonra çekip gidecek kadar ilginç biri olduğuna dair bilgiler var. Ayrıca Molloy’, ‘Malone Ölüyor’ ve ‘Adlandırılamayan’ adlı romanlarına da göndermeler var. Buradan ‘Molloy’, adlı romanına gelirsek bizi başı sonu olmayan bir hikâye beklemektedir. Yarı-deli, ağır fiziksel çöküşler yaşayan ve hareket etme yetileri kısıtlanmış iki erkek karakterin ölümü beklerken gün doldurmak için sayıkladıkları monologlardan oluşmaktadır. Bu monologların birincisi iki paragraftan oluşur. Bu iki paragraftan ilki ikinci sayfada sona erer. İkincisi ise birinci bölümün sonuna kadar devam eder yaklaşık 100 sayfa. İkinci bölümde farklı bir karakterle karşılaşırsınız ve hikâye ilerledikçe bu iki karakterin birinci bölümdeki Molloy ile ikinci bölümdeki Moran 'ın geçmişlerinin ve düşüncelerinin birbirine benzer olduğu görülür; aralarındaki tek fark isimleridir. Kitabı bitirdiğinizde İkinci bölümün aslında birinci bölüm, birinci bölümün ise ikinci bölüm olduğu ve Molloy ile Moran 'ın aslında aynı kişi olduğunu düşünebilirsiniz. Kitabın konusuna gelirsek Molloy yatalak olan deneyimli bir serseridir. “Hiçbir şeyi olmayana, pisliğin tadına varmamak yasaktır.” diyen. Molloy "annesinin evinde yaşamakta" ve "geride bıraktığı şeylerden, örneğin vedalarından bahsederek ölmeyi bitirmek" için yazmaktadır. Annesini bulmak için geri dönmeden önce yaptığı bir yolculuğu anlatır. Bu yolculuk esnasında garip karakterlerle karşılaşır: asası olan yaşlı bir adam, bir polis memuru, bir hayır kurumu çalışanı, bisikletiyle çarparak öldürdüğü bir köpeğin adını hatırlayamadığı sahibi, âşık olduğu bir başka kadın. Bisikletini bırakır, yürüyerek devam eder yolculuğuna. Ormanda kömür yakan "genç bir yaşlı adama" rastlar, onu öldürür. Sonunda, onu kitabın başındaki bulunduğu odaya götüren kişiyle karşılaşır. Şaşırtıcı biçimde iyi eğitimlidir. Bazı acayip alışkanlıkları vardır. Bunlardan birisi olan çakıl taşı emme huyunu Beckett uzun bir paragraf boyunca anlatır. Özellikle aynı taşı emmemek üzerine yapmış olduğu hesaplamalar sayfalar boyunca sürer ve akla durgunluk verir. Ayrıca Molloy (ölmüş olup olmadığı belli olmayan) annesine karşı tuhaf ve hastalıklı bir bağlılık gösterir. Moran ise bir özel dedektiftir. Martha adında bir hizmetçisi ve Jacques adında bir oğlu vardır. Ukaladır, aşırı düzenli ve disiplinlidir. Kiliseye saygısı ve rahibe itaati samimiyetsizdir. Takip etmekte olduğu iş onu saçmalığın eşiğine getirir. Roman ilerledikçe vücudu sebepsiz yere gittikçe halsizleşir ve bu durum onu şaşırtır. Ayrıca adım adım deliliğe yaklaşmaktadır. Olay örgüsü kısaca; Moran, oğlunu da yanına alarak yola çıkarlar. Bir ormanda dolaşmaya başlarlar, ancak yolculukları kötü hava şartları, yiyeceklerinin de tükenmesiyle güçten düşerler ve yolculukları git gide zorlaşır. Oğlunu bisiklet satın almaya gönderen Moran, bu sırada birden karşısında beliren bir adama rastlar. Bu adama teolojik sorular sorar ve bu durum onun delirmeye başladığını gösterir. Evine geri getirilmiş olan perişan ve işe yaramaz durumdaki Moran, şimdiki halinden bahsetmeye başlar. Tıpkı Molloy 'un romanın başında kullandığı gibi, Moran da artık koltuk değnekleri kullanmaktadır. İkinci bölüm şu cümleyle başlıyor "Gece yarısı. Yağmur camları dövüyor." İkinci bölüm şu cümleyle bitiyor “Gece yarısı değildi. Yağmur yağmıyordu.” Buda zamansal açıdan ikinci bölümün birinciden daha önce olduğunu bize düşündürmektedir. İyi okumalar…
Molloy
MolloySamuel Beckett · Kırmızıkedi Yayınevi · 2018330 okunma
··
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.