Bazı yazarlar için işte ben diyorum; fikri, bakış açısı, düşüncesi.. Jack London benim için öyle bir yazar. Yaşadıklarından dolayı insanları sevmemesi, hayvan sevgisi
Ve daha bir çok şeyde kendimi buluyorum.
Yazarı ben hayvanlara olan inanılmaz müthiş sevgisiyle tanıdım.. Kendisini çok sevmemin nedenlerinden biri benden bir parçayı taşıyor olmasıydı; hayvan sevgisi.
Kitapta sevginin katıksızıda doğa ve deniz tutkusunun acımasız koşulları içinde yaşanan iki canlının, bir köpekle bir denizcinin birbirine karşı gittikçe artan adeta bir tutku haline gelen sevgilerinin doğal gelişmesini soluk kesen bir üslupla anlatmaktadır.
"Midesi sağlam ve kafası kalın olan biri, dünyanın, büyük öfke ve ahmaklık sergileyen bu bilinçsiz ve kasıtsız zülüm ve işkencesini hoş görebilir. Bende böyle bir mide ve kafa var. Ama asıl başımı döndüren, midemi ağzıma getiren, her yüz hayvan gösterisinden doksan dokuzunun ardında bulunan ve duyulmaz bir sesle bas bas bağıran, soğukkanlı, bilinçli, bilerek, isteyerek yapılan zulüm ve işkencenin suskun sesiydi. Zulüm, bir güzel sanat dalı olarak en kusursuz çiçeğini eğitilmiş hayvanlar dünyasında vermiş," (syf 10)
Roman, gerçekten katıksız bir sevgiyi anlatıyor. London'ın pek çok yapıtında olduğu gibi burada da romanın kahramanı bir köpek. insan- köpek ilişkisi bu kitabında temel dokusunu oluşturuyor.
"Görünürde, eğitilmiş hayvanlar dünyasının varlığını borçlu olduğu ve dayandığı kaçınılmaz zulüm ve işkenceyi bilsek, hepimiz acılara bürünür, kanlı yaşlar dökeriz"
Yine kendimden izler gördüğüm için satırlarında aşinalık bulunduran bir eser oldu. Güzel bir keşif oluyor böylesi. Tavsiye ederim.