Dördüncü Emir: Ahlaki ŞantajYazar kitapta dördüncü emrin yıkıcı gücü hakkındaki kendi kuramını açıklıyor. İlk bölümde farklı yazarların çocukluk travmalarını, yazarların eserlerini inceleyerek çocuklukları hakkındaki gerçeği yapıtlarına nasıl yansıttığını kendi çıkarımlarıyla sunuyor. İkinci bölümde ise çocukluklarıyla yüzleşerek öfkelerini ve korkularını kabul eden ve bunu ne kendisini cezalandırarak ne de başkalarına zarar vermek zorunda kalmayarak geleneksel ahlakın ve dördüncü emrin diktasından kurtulan bireylerden bahsediyor. Son olarak üçüncü bölümdeyse travmatik duygusal ilişkiler yaşayarak büyüyen insanların yaşadığı yeme bozukluklarını anlatıyor.
•
Sevgi hissi, kendinizi özgür hissettiğinizde, olumsuz duygular dahil bütün duygularınıza açık olduğunuzda, hakiki dugularınızın ahlaki yargılardan bağımsız olarak farkına vardığınızda kendiliğinden ortaya çıkacak bir duygudur.
Çocuklukta anne babanın sevgi ve ilgisinden mahrum kalmak, yetişkinlikte bu ihtiyacı başka insalara yönelik şekilde gidermeye yönlendirebilir. Fakat içimizdeki bu düzeneklerin ne kadar bilincinde olur ve bunları inkar etmekten, baskılamaktan kurtulursak doğumdan itibaren tatmin edilmek üzere bekleyen ihtiyaçlardan kurtulabilen bir insan yaratabilir ve çocukluğumuzda mahrum kaldığımız sevgi ve ilgiyi kendimize gösterebiliriz. Dördüncü emir ise, yani anne babamızı sevme zorunluluğu, bu erken dönem yaralarını iyileştirmeyi zorlaştırır.
"...bir çocuk olarak suistimal edilen her yetişkinin içinde, küçük bir çocuğun anne babasının davranışlarına karşı gelmeye cüret ettiğinde, onlar tarafından cezalandırılmaktan duyduğu korku yatar. Ancak bu korku, yalnızca bilinç dışında kaldığı sürece orada yatacaktır. Bu korku bilinçli olarak tecrübe edilir edilmez, zaman içinde çözülecektir."
Suistimal edilen bir çocuk, yetişkin olarak anne babasının geçmişteki davranışlarını anlayışla karşılayabilir. Fakat bir çocuk olarak bambaşka hissetmiş olabilir. Küçük çocuğun bedeninde saklı duran duygular yetişkin bireyi etkilemeye devam edebilir.
"Bu, ebeveynlerimizden intikam almamız gerektiği anlamına gelmiyor, onları oldukları gibi görmemiz ve biz küçükken bize nasıl davrandıklarını anlamamız gerektiği anlamına geliyor. Böylece böylesi davranış örüntülerinin tekrarından kendimizi ve çocuklarımızı uzak tutabiliriz.
Kendimizi içimizdeki yıkıcı uğraşlarını sürdüren içselleştirilmiş ebeveynlerden kurtarmamız gerekiyor, ancak böyle kendi hayatlarımızı onaylayıp kendimize saygı duymayı öğrenebiliriz"
Suistimal edilen her çocuk, başkalarının hemen suç olarak nitelendireceklerini, iyi şeyler olarak görerek algılarını yeniden yorumlarlar çünkü başka çareleri yoktur, başa çıkmak için gerçeklerden uzaklaşmalılardır. Yetişkin olduklarındaysa gerçeği, kendi gerçeklerini kabul edebilirler, zulmedenlere acımayı ve onları anlamayı bırakabilirler.
"Bir çocuk olarak yaşadığı trajik tarihi yetişkin benliğine artık hatırlatmak zorunda değildir. Yetişkin benlik, kendisi hakkındaki bütün gerçeği bulmaya karar verir vermez, beden anlaşıldığını, saygı duyulduğunu ve korunduğunu hisseder."