Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

192 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Cadılık yahut Varlık-Yokluk Meselesi
Cadı, Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan okuduğum en keyifli romanlardan biri oldu. Bu eser, ‘’Garaib Faturası Külliyatı’’nın 2. romanı olarak geçiyor. Külliyatın ilk romanı ise Gulyabani. İki romanda da doğaüstü varlıklar konu ediliyor. Bu konu üzerinden halkın batıl inançları anlatılırken aynı zamanda Hüseyin Rahmi, kendine has üslubu ve mizahıyla halkın bu batıl inançlarını eleştiriyor. Bunu Gulyabani ve hatta Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç adlı romanlarında da görüyoruz. Toplumun geneli tarafından inanılan, insanlara korku veren ve açıklaması mantığa da bir türlü oturtulamayan olaylar üzerinden kahramanların düştüğü yer yer gülünç yer yer acıklı durumları okuyoruz. Hüseyin Rahmi bu batıl inançları konu ederken sadece olay örgüsü üzerinden ilerlemiyor. Yukarıda bahsi geçen diğer romanlarında olduğu gibi Cadı’da da konu edilen inanışların temelini ele alıyor. Konunun felsefi ve sosyolojik boyutlarını da anlatıyor. Ölen bir insanın hortlayarak dönmesi, beden öldükten sonra ruhun yaşaması ve birtakım ritüellerle ruhun çağırılması gibi konuların akla ve bilime uygun olup olmadığı yönünde kahramanlarını tartıştırması önemli. Bunu yaparken yine kadın-erkek ilişkileri, evlilikte bireylerin sorumlulukları, aile hayatı gibi konulara da değinen Hüseyin Rahmi, batıl inançlar konusu üzerinden farklı sorunlara da romanda yer veriyor. Bu romanda, kocası ölen Fikriye Hanım’ın yine kendisine benzer bir kader yaşayarak karısının ölümü sebebiyle iki çocuğuyla birlikte yalnız kalan Naşit Nefi Efendi ile evlendirilmek istenmesi anlatılır. Fikriye Hanım’ı evlendirip başından savmak isteyen de yengesidir. Yalnız ufak bir sorun vardır, Naşit Nefi Efendi’nin ölen karısı Binnaz Hanım hortlamıştır. Naşit Nefi Efendi kiminle evlense kıskanır ve hem efendiye hem de yeni eşlerine musallat olur. Hatta efendinin bir eşini boğduğu dedikodusu herkesçe bilinir. Fikriye Hanım, Naşit Nefi Efendi ile evlenmeden önce bir şekilde bu dedikoduları öğrenir. Bunun üzerine Fikriye Hanım ve maiyeti Naşit Nefi Efendi’nin daha önceki eşlerinden Şükriye Hanım’a giderek onun başından geçen bu cadı macerasını bizzat kendisinden dinlemeye başlarlar. Yani bizler aslında romanın hemen hemen tümünde Şükriye Hanım’ın başından geçenleri onun ağzından okuyoruz. Fikriye Hanım romanın başkahramanlarından biri gibi görünse de aslında durum pek de öyle değildir. Daha önce de söylediğim gibi olay sadece cadılık meselesi değildir. Bu batıl inanışın yol açtığı acıklı ve gülünç durumlar anlatılırken bir yandan da konunun felsefi boyutu ele alınıyor ki bu bence çok değerli. İnanç meselesinden hareketle varlık-yokluk, spiritüalizm, doğaüstü varlıklar ve olaylar, ruhun maddi olup olmadığı gibi konular ele alınıyor. Özellikle Şükriye Hanım ve eşi Naşit Nefi Efendi’nin kadın ve erkeğin toplumsal rollerine kadar giden tartışmaları ve Şükriye Hanım’ın babası ile İsprit reisi arasında geçen ruhun varlığına inanıp inanmama konusuna değinen tartışma, romanın ana olay akışının yanında oldukça dikkat çeken bölümleridir. Hüseyin Rahmi’nin bence başarısı da burada yatmaktadır. Konularını yüzeysel bir şekilde ele almayıp olayların temelinde yatan düşünceleri de açıklayan yazar, kahramanlarına tartışma ortamı hazırlar ve okuru da bu yönde düşündürür. Hüseyin Rahmi yaşadığı dönemde herhangi bir edebî topluluğa katılmamış, bağımsız yazarlarımızdandır. Döneminde revaçta olan Servet-i Fünûn’a meyletmemiş, dönemine göre sade, anlaşılır bir dil kullanmıştır. Sokağı edebiyata getiren sanatçı olarak adlandırılmıştır. Toplumun her kesiminden insana eserlerinde yer vermiş, yer yer bu insanları kendi ağız özelliklerine göre konuşturmuştur. Mizah unsurunu yer yer bu ağızlar üzerinden sağladığını da söyleyebiliriz. Bu romanda da kendi ağız özelliklerini yansıtan karakterler görüyoruz. Yine romanda bolca diyalog göze çarpıyor. Romanda yerel söyleyişler, deyim ve atasözleri de dikkat çeken bir başka unsur. Yine Hüseyin Rahmi’nin üslup özelliği olarak bu kalıplaşmış söyleyişler, yer yer amiyane tabirler dikkat çekiyor. Kullandığı dilin oldukça canlı ve kıvrak olduğunu söyleyebiliriz. İşte tüm bu özellikler okurların Hüseyin Rahmi’nin üslubundan keyif almasını sağlıyor. Bu baskı günümüz Türkçesine uyarlanmış olmasına rağmen bu roman orijinal metinden de okunabilir. Ben özellikle İş Kültür’ün Türk edebiyatı klasikleri serisini takip ettiğim için bu baskıdan okumayı tercih ettim. Binnaz Hanım gerçekten hortlamış, bir cadı olarak eski kocasına ve onun eşlerine musallat mı olmaktadır, yoksa bu işin içinde başka bir iş mi vardır; onu da okurlara bırakalım. Romandaki sır perdesi son sayfalara kadar aralanmadığı için son ana kadar keyifle okunan bir roman olduğunu söyleyebilirim. Ben çok keyif aldım, herkese tavsiye ederim.
Cadı
CadıHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20231,006 okunma
··
1.151 görüntüleme
Filiz Fidan Ersin okurunun profil resmi
Efsuncu Babayı okumuş ve çok beğenmiştim. Klasik Türk edebiyatı okumak hep gözümde büyüyor açıkçası ağdalı dilleri maalesef beni sanırım biraz zorluyor ama Hüseyin Rahmi Gürpınarın sade,eğlenceli ve çok yünlü anlatımını çok beğenmiştim. Detaylı yorumunuz için teşekkürler yazardan başka kitaplarda zaten okumak istiyordum.
Onur Biçer okurunun profil resmi
Özellikle İş Bankası Kültür Yayınları'nın bu, günümüz Türkçesiyle hazırlanmış baskıları çok güzel. Hüseyin Rahmi gibi dönemine göre sade bir dille eser veren yazarlar için çok belirleyici değil ama özellikle dilin ağır olduğu Tanzimat ve özellikle Servet-i Fünûn Dönemleri için günümüz Türkçesi gerekli olabiliyor. Ben orijinal metinden okumayı sevsem de bu seriyi takip ettiğim için genelde buradan okuyorum. Yine bu seride Hüseyin Rahmi'nin birçok kitabı var. Daha önce Kokotlar Mektebi, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç gibi eserlerini yine bu seriden okumuştum. Rica ederim, yorumunuz için ben teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.