Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1908-23 burjuva devrimi, kapitalist üretim ilişkilerinin iktisadi ve hukuki zemininin oluşması için düzenlemeler yapar, dini, yasanın üst ilkesi olmaktan çıkartır, devlet aygıtının ve toplumsal hayatın dinsel kurallara göre düzenlenmesine son verir, tebaadan yurttaşa geçiş için gereken adımları atar ve önce meşrutiyetle sembolik bir makama indirdiği saltanatı cumhuriyetle birlikte bütünüyle ortadan kaldırır. 1923, egemenliği saraydan ve dolayısıyla gökyüzünden alıp millete/ulusa verir, yani yeryüzüne indirir. Egemenliğin kaynağı artık Tanrı değil, seküler bir kolektif varlık olarak ulustur. 1923’ün temel paradigması tam da bu olarak görülmelidir: Egemenliğin kaynağının ve kullanım biçiminin değişmesi. Bu noktada, söz konusu paradigmayı anlamak için birkaç örnek vermek faydalı olacaktır. Yazımına Mustafa Kemal’in de katkı yaptığı ve yeni rejimin yaratmak istediği yurttaş tipolojisinin el kitabı olarak da görebileceğimiz Afet İnan’ın Medeni Bilgiler adlı eserinde Cumhuriyet’in eski paradigmaya, yani kaynağını gökyüzün- den alan egemenlik anlayışına bakışı şu cümlelerle ortaya konulmuştur: “İnsan evvela tabiatın esiri idi; sonra buna semadan kuvvet ve yetki alan birtakım adamlara esir olmak eklendi. İnsan cemiyetleri büyüdükçe, devlet haline geldikçe, fertler üzerindeki sıklet o kadar çoğaldı. Devletin başında bulunan adamın hakkı, hudutsuz, kayıtsız, şartsız bir mutlak kudret olarak kabul ediliyordu. (...) Kralların ve padişahların istibdadına, dinler mesnet olmuştur. Krallar, halifeler, padişahlar etraflarını alan papazlar, hocalar tarafından yapılmış teşviklerle, ilahi hukuka istinat etmişler- dir. Hâkimiyetin, bu hükümdarlara Allah tarafından verilmiş olduğu nazariyesi uydurulmuştur. Buna göre hükümdar, ancak Allah’a karşı mesuldür. Kudret ve hâkimiyetin hududu yalnız din kitaplarında aranabilir. (Akt. Gültekin, 1995: 91-93) Mustafa Kemal ise egemenliğe dair paradigmanın değiştirilmesinin bir “devrim” olduğunun bilinciyle, saltanatın kaldırılması için TBMM’de yapılan görüşmelerde yaptığı konuşmada şöyle der: “Egemenlik, güçle, erkle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk ulusunun egemenliğine el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk ulusu saldırganlara artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini kendi eline almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan ulusal egemenliğini bırakacak mıyız bırakmayacak mıyız sorunu değildir. Sorun, gerçekleşmiş bir olayı yasa ile saptamaktan başka bir şey değildir. Bu ne olursa olsun yapılacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes, sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa, yine gerçek yöntemine göre saptanacaktır; ama belki bir takım kafalar kesilecektir.”
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.