“Pekâlâ...” diyen Will, boğazını bir kez daha temizledi ve
okumaya başladı.
“Kalbimin tüm bütünlüğüyle ilan ederim ki...”
“Bir dakika! Bir dakika! Şu gemiyi bir karaya çek bakalım!
Kalbinin tüm neyliğiyle dedin?” diye şaşkın şaşkın sordu Halt.
Sessiz kalma planını bir anda unutmuştu. Will, telaş içinde başını kaldırdı.
“Kalbimin tüm bütünlüğüyle,” diye tekrar etti. Önündeki
metni yeniden kontrol etti. “Evet. Aynen böyle. Kalbimin tüm
bütünlüğüyle.”
“Tamam da, ‘kalbimin tüm bütünlüğü’ de ne demek oluyor?” diye sordu Halt. Göz ucuyla karısına bakınca onun da
gülümsememek için büyük çaba harcadığını fark etti.
Will, sağ elini kararsız bir tavırla salladı.
“Şey, anlamı... bilirsiniz işte... kalbimin... bütünlüğünden
söz ediyor.”
Halt, bir şey anlamadan eski çırağına bakmaya devam
ediyordu. Başını iki yana sallayınca Will yeniden denemeye
koyuldu. Pauline genç Orman Muhafızı’nın kızarmanın da
ötesine geçtiğini fark etmişti. Will’in yanakları al al olmuştu.
“Mutlu olduğum anlamına geliyor. Çok mutlu olduğum,”
dedi Will sonunda.
“O zaman neden ‘Mutluyum, çok mutluyum’ demiyorsun?”
diye sordu Halt.
Will sandalyesinde huzursuzca kımıldandı. “Şey, öyle dersem biraz...” -kullanacağı kelimeyi aradı ve birkaç saniye sonra buldu- “alelâde kaçmaz mı?”
Halt, yüzünü yine buruşturdu. “Alelâde mi? Önce şu büsbütünlük...”
“Bütünlük,” dedi Will sıkıntıyla. Halt, aldırmadı. “Şimdi de
alelâde. Anlamını biliyorsam ne olayım!”
“Abartmasana, sevgilim,” dedi Pauline. “Sıradan demek işte.”
Will, kâğıtlarını toplayarak yeniden okumaya başladı.
“Kalbimin tüm bütünlüğüyle ilan ederim ki...”
“O kısmı duymuştuk.”
“Halt...” diye uyanmasına araya girdi Pauline.
“.. .bu talihli ve münasip vesile ile siz iki saygıdeğer ve aziz
dostumun izdivacında yer almaktan iftihar ediyorum.”
“Yarabbim sen bize sabır ver,” diye mırıldandı Halt ve bacağına ikinci tekmeyi yedi.
“Bu izdivaçta yer almayarak izzetinefsinize...”
“Hayır! Hayır! Hayır!” dedi Halt. Kollarını vücudunun
önünde iki yana sallıyordu. “Bu kadarı yeter! Daha istemez!”