Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Spoiler içerir! Kamlançu ülkesine hizmet eden Yüzbaşı Burkay, evli olduğu hâlde başka bir kıza aşıktır. Aşık olduğu kız uğruna evdeşini kurban adar. Evdeşi ölmek üzereyken Burkay'a lanet okur. "Burkay! İyiliğe kemlik ettin. Tanrı seni bedbaht etsin. Kıyamete kadar, dünyaya her gelişinde ruhun ızdırap içinde çalkalansın!" der. Tanrı, bu bedduayı geçerli kılar. Günümüz. Selim Pusat kralcı bir yüzbaşıdır. Askerlikten kralcı olduğu için atılır. Psikolojisi bozulur. Evdeşi Ayşe Pusat bir öğretmendir. Evdeşinin öğrencisi Güntülü'ye aşık olur. Aşkından yanıp tutuşur. Ona şiir yazar. İltifatlar eder. Ama karşılık bulamaz. Selim Pusat, Yüzbaşı Burkay'ın ruhunun reenkarne olmuş hâlidir. Pusat, yaşadığı ruhsal durumların gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu asla bulamaz. Kendini sürekli psikolojik durumların içerisinde bulur. Gerçekle hayali karıştırır. Büyük Mahkeme'ye çıkarılır. Tanrı'yla alay eder. Hikâyenin sonunda da anladığım üzere Selim Pusat hayatını kaybeder. Oğlu Tosun ile son konuşmasını yapar. "Sen subay olunca geleceğim." der... Buradan da anlıyoruz ki, Yüzbaşı Burkay'dan ta günümüze kadar, Selim Pusat'a kadar hediye olarak gelen o ruh, oğlu Tosun subay olunca tekrar onda reenkarne olacak. Anladığım bu kısım beni çok etkiledi. Hüseyin Nihâl Atsız çok büyük bir edebiyatçıdır. Atsız, bu romanında kendi hayatından da izler bırakmış. Güntülü'ye yazdığı şiiri aslında gerçek hayatta, öğretmen bir meslektaşına yazmış fakat reddedilmiş. Mektubu kendi dolabında bulmuş. O öğretmen bu şiiri okumuş mudur bilemeyiz fakat okusaydı eminim ki reddedemezdi. Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlâhın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın, Vur şanlı silâhınla, gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin! Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı. Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Dinmez! Ebedî özleyişin bestesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı. Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler! Hâlâ yaşıyor gizlenerek ruhuma "Kaabil", İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukaabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum. Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur. En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur; Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik... - "Vaktiyle bir Atsız varmış.", var olsun!
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202126,9bin okunma
·
150 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.