Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

416 syf.
5/10 puan verdi
Karlı bir İsveç gecesinde alışkanlıklarının dışına çıktığını düşünen yaşlı bir çiftçinin gecenin bir yarısında yatağından kalkmasıyla başlıyor kitabımız. Yaşlı çiftçinin kendini rahatsız hissetmesi ve komşu çiftlikte bir takım farklılıkları keşfetmesiyle devam eder ve bu yol bizi iki kanlı cesetle karşı karşıya bırakır. Giriş için oldukça etkileyici bir seçimde bulunuyor Mankell, keşke bu tarz doğru seçimleri kitap boyu sürdürebilseydi. Polisiyelerde yazarların kitaplara yaklaşımı oldukça önemli. Bazı yazarlar sadece cinayet/leri çözmeye çalışırken bazı yazarların tercihleri daha fazla "şey" söylemek olabilir. Benim tercihim genellikle ikinci yaklaşımdan yanadır ve Mankell kitap boyunca günümüzde de yoğun bir şekilde kendisini gösteren göçmen sorunları, bunun yansımasında ortaya çıkan ırkçılık gibi konularla ilgili lafını pekte sakınan birisi olmadığını gösteriyor. Bunun yanı sıra kasabaların zamanla nasıl şehirler haline gelceği, uyuşturucu sorunlarının daha da yoğun hissedileceğine dair de düşüncelerini başkarakteri üzerinden dile getiriyor. (Devamı ciddi spoiler içerir) Kitabın oldukça etkileyici bir girişi var ve bunu baş karakterle de perçinliyor. Komiser Wallander eşinden ayrılmış, kızıyla ve babasıyla iletişim sorunları yaşayan (yazar karakterinin psikolojik yönünü daha çok ailesiyle olan ilişkisi üzerinden ele almayı seçiyor),alkol ve kahve (özellikle kötü kahve) tüketen, uyku konusunda sorunlar yaşayan (bunda cinayetlerin ve neo nazilerin baskılarının da etkisi var) tam anlamıyla kendi hayatını düzene oturtabilmiş birisi değildir. İyi bir giriş ve polisiyler için gayet yerinde bir komiser seçimine bir de ilk anda yaşanmış olan cinayetlerde maktullerden birisinin son sözünün "yabancı" olması (hangi anlamda kullanıldığını ya da bunu söyleyip söylemediği bir muamma da olabilir) merak hissini daha da arttırıyor. İşte işler tam burada kontrolden çıkıyor ve buraya kadar yazarın doğru seçimleri tam aksi yönde ilerlemeye başlıyor. Bir polisiye serisi kurguluyorsanız bazı konuları göz ardı etmemeniz gerekir, 1) Başkarakterle ilgili olarak geçmişe dair bir gizem yaratmak, bunu kitap boyunca açıklamazsınız ama okuyucunun merakını diğer kitaplarda ortaya çıkaracağınıza dair ipuçları da bırakırsınız. Kitap boyunca karakterin geçmişine dair bir gizem yoktur. 2) İpuçlarının takibi. Her ipucu olayı çözecek diye bir şey yok elbette ama kitap ilerledikçe çifte cinayetle ilgili ortaya çıkarılan tüm ipuçlarının anlamsız hale gelmesi yazarın kötü seçimlerinin en başında geliyor. Özellikle maktullerden birisinin Almanya'yla olan ticari bağlantısı ve cinayet mahallinde bulunan ve daha sonrasında Arjantin düğümü atılmış olam ilmek beklentileri yükseltmesine rağmen yazar bu tarz detayları da elinin tersiyle itiyor. 3) Polisiye okumanın en keyifli yanlarından birisi katil/leri bulmak, tahminlerde bulunmak ve bir nevi okuyucu olarak dedektif rolüne soyunmanın keyfi. Kitap boyunca yazar okuyucusunu bu keyiften mahrum bırakıyor, katillere dair okuyucusuna hiçbir ipucu vermemesi dezavantaj yaratan bir diğer durum kitap özelinde. 4) Cinayetleri çözme süresi, kitap bittiğinde katillerin kim olduğu, cinayeti işleme motivasyonları, cinayetlerin şekilleri. Bütün bunların cevabını almak ister okuyucu (en azından ben almak istiyorum). Ve bütün bunları yaparken olayların çok uzun bir zamana yayılması pekte tatmin edici olmuyor, üstüne olayı şans eseri bir şekilde çözmek (elbette şansın da dedektifin yanında olması anormal değildir ama bütün yapboz parçalarını tek seferde bir araya getirecek olan şans çok fazla) kurguda aksaklık yaratıyor. 5) Cinayet şekilleri, oldukça kanlı ve vahşi bir cinayetle açılıyor kitap. Bu tarz bir cinayetin şahsi olduğunu düşünmeden edemiyorum, en azından katiller ve maktuller arasında geçmişten gelen bağların olmasını gerektirecek denli bir canilik söz konusu ama kitap bittiğinde anlıyoruz ki bir hırsızlık söz konusu. Bu seçimin de beni mutlu etmediğini söyleyebilirim. Yazarın yapmış olduğu kötü seçimler olduğu gibi başarılı bulduğum seçimleri de var: Yukarıda bahsettiğim açılış sekansı oldukça güçlü, bir diğer başarılı olduğu kısım yan karakterlerin kitaba yedirilme şekli ki birden fazla yan karakteri ve şehri de karakterize edişi oldukça başarılı. Sanırım kitabın en sevdiğim kısmı "yabancı" kelimesini kullanım şekli. Yazar bunu bahsedeceğim Avrupalıların ırkçılık ikiyüzlülüğü eleştirisi olarak mı ele aldı yoksa ben mi gereksiz anlamlar üretmeye çabalıyorum bilmiyorum ama katillerin yabancı ve göçmen olduğu basına sızdığı anda Ortadoğulu ve siyahi insanların hedef tahtasına konulması ve asla beyaz tenli bir Avrupalıdan şüphe edilmemesi ve katillerin Çek vatandaşı çıkması yazara olan sempatimi arttıran kısımların başında geliyor. Bir serinin ilk kitabı için ortalamanın biraz altında kalıyor kitap ama yazarın bazı konulardaki yetkinliği de seriye devam etme isteğimi ayakta tutuyor, umarım ilerleyen kitaplarda en azından okuyucu olarak beni daha fazla kitaba dahil eden seçimler yapar.
Karanlık Yüz
Karanlık YüzHenning Mankell · Ayrıksı Kitap Yayınları · 2021173 okunma
··
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.