Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

351 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Mars'ta Bir Antropolog
Merhabalar :) Yine yine bir
Oliver Sacks
Oliver Sacks
kitabı ile karşınızdayım. Diğer birçok incelemede Oliver Sacks'ın yazım tarzından bahsetmiştim. Diğer kitapları gibi yine kendi hastalarını basit bir dille anlattığı bir kitap olmuş. Genel olarak bir kaç hastayı örnek vermek gerekirse : • İlk vakada geçirdiği bir kaza nedeniyle aniden renkkörü olan Jonathan I. adlı ressamdan bahsediyor. Normalde renkkörü doğuştan gelen bir hastalıktır. Konik hücrelerin harabiyeti sonucu kişinin yeşil ve kırmızı renkleri ayırt edememesi ile sonuçlanır. Ancak Jonathan I. geçirdiği kaza sonucunda beyin zedelenmesi nedeniyle Serebral Akromatopsi adı verilen renkkörlügü oluşur. Maalesef ressam sadece birkaç rengi değil tüm renkleri görmemeye başlar. Bütün dünyası gri bir hal alır. Tüm renk algısını kaybeder. Renk algısını kaybettiği için artık renkli rüya dahi görmez.Bir ressam olarak bunun vereceği acı tahmin dahi edilemez. Bununla yaşamak zorunda olan ressam, renkli resimler çizememeye ya da renkli televizyon izleyememeye başlar. Başta çok zor bir hayatı olmasına rağmen kendince çözümler bulup bu dünyasını daha iyi hale getirir. Hatta bu hayata alıştığı için bazı tedavi yöntemlerini reddeder. Bir ressam olduğu için en çok ilgimi çeken hasta bu olmuştu. Bu yüzden açıklama gereği duydum. Bu bölümde aynı zamandan Sinir bilimci Semir Zeki'den de bahsediyor. Beyindeki V4 bölgesinde küçük bir alanın renge duyarlı hücrelerden oluştuğu yani beyinde özel bir renk merkezi olduğunu keşfinden sonra bilime son derece katkıda bulunmuştur. Çalışmalarını okuyabilirsiniz. • Diğer hastalardan bahsetmek gerekirse Hippie olup daha sonra bir tarikata bağlanan ve ihmal edildiği için büyüyen bir tümörün kurbanı olan Greg'ten bahsediyor. Tümörünün çok büyümesinden dolayı kör olan Greg'in hikayesinde en çok ilgimi çeken kısım kör olduğunun farkında olmamasıydı. Yani körlüğe kör olmasıydı. • Diğer bir hasta işte Tourette Sendromu olan bir Cerrahın hikayesi. İlk okuduğumda oldukça ilgimi çekmişti çünkü sürekli tiklerinin etkisi altında kalan birinin bu kadar ince bir işi nasıl yaptığını anlayamamıştım. Güzel bir vaka örneğiydi gerçekten. •Bu vakada da 45 yıldır görmeyen Virgil'in görme duyusunu kazanıp bambaşka bir dünyaya girmesini anlatıyor. Dışarıdan bakınca oldukça iyi bir şey gibi duran bu durumun aslında hasta açısından o kadar kolay olmadığını hatta birçok hastayı depresyona sokan bir durum olduğunu okuyoruz.Bir anda görmeye başlayan hastaların, biz görenler gibi herşeyi bilmediklerini, görme eylemini baştan öğrenmeleri gerektiğini dikkate almıyoruz. Oldukça farkındalık kazanmıştım bu hastayı okuduğumda. • Şimdi de aydetik hafızalı bir ressamdan bahsedicem. Yıllar önce savaş olduğu için köyünden ayrılan Franco, yıllar sonra köyünün bir anda tıpatıp aynı resimlerini çizmesini anlatıyor. Ve referans aldığı tek şey ise hafızasıdır. Resimleri birebir aynısını çizen ressamın köyüne yolculuğunu da okuyoruz. • Son iki bölümde de otistik kişilerin dünyasına giriş yapıyoruz. Oliver Sacks, otistik hastalarının yani Stephan ve Temple'nin dünyasına dahil olarak onların gözünden bize yaşam hikayelerini anlatıyor. Oliver Sacks'ın genel olarak hastalarına yaklaşımının seviyorum. Onları cidden anlamaya yönelik bir tutumu var. Bu sıcaklığı da kitabına yansıyor zaten. Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu. Tabiki de okumanızı tavsiye ederim. Hoşça kalın :)
Mars'ta Bir Antropolog
Mars'ta Bir AntropologOliver Sacks · İletişim Yayınları · 1997208 okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.