Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Acısız bir yaşamın peşinden böyle koşmak, böylesi bir var oluş, ancak akılcı düşünceyi gözlemleyip uygulandığı ve yaşamın ger- çek tabiatının derinliğine inildiği müddetçe en kesin bir devamlılıkla ve en son haddine kadar yerine getirilebilir ki bu da Stoizmin daha sonra takip ettiği kinizmi üretmiştir. İlk kitabımızda varmış olduğumuz sonucu daha da sağlamlaştırmak adına bu konuyu burada kısaca ele alacağım. Sadece Platon'unki istisna olmak üzere eski çağların bütün ahlaki sistemleri mutlu bir yaşama giden yolu göstermiştir hep. Dolayısıyla da bu sistemlerde erdem, bu dünyada sona ermiş ve ölümün ötesine geçmemiştir. Zira onlara göre, erdem, gerçek anlamda mutlu bir yaşama giden en doğru yoldur, sadece bu sebepten dolayı aklı başında insanlar onu seçerler. Dolayısıyla işin derinlerine indiğimizde, erdemin tümüyle tek ve başlı başına mutlu bir yaşama gerçekten kâfi gelip gelmediğine veya bunun için aynı zamanda dışsal bir şeyin de gerekli olup olmadığına; erdemli ve sağduyulu olan kişinin işkence çarkında, filistin askısında ya da «Phalaris'in boğası»nda(53) dahi mutlu olmayı başarıp başaramayacağı ya da bu işin o kadar da ileri gitmeyebileceğine yönelik olarak bilhassa Cicero tarafından bizim için muhafaza edilmiş çok ciddi ve sürekli yenilenen tartışmalarla karşılaşıyoruz. Zira bu, elbette bu türden bir ahlaki sistemin mihenk taşı olacaktır. Hayata geçirilmesi, mutluluğu, derhal ve hiçbir şarta bağlı olmaksızın, kaçınılmaz bir biçimde ve zorunlu olarak üretecektir. Bu yapılamadığı müddetçe başarıl- ması gereken şey başarılamayacak ve geri çevrilecektir. Dolayısıyla da bu, en az Augustine'nin, eski zamanların ahlaki sistemlerine yönelik tefsirinin önsözünde (De Civitate Dei, Bk. Xix, c. 1) Hiristiyan bakış açısıyla da uyum içinde olmak üzere ortaya koyduğu ve açıklaması da şu biçimde olan kendi görüşü kadar doğrudur:
Sayfa 119Kitabı okudu
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.