Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

816 syf.
1/10 puan verdi
·
37 günde okudu
Zart Zort
Öncelikle bu yorumum boool bol spoiler ve küfür içerebilir, okumaya başlamadan önce gardınızı alınız. Ve şunu da söylemek isterim ki, eğer büyük bir Ediz veya Öznur fanıysanız rica ederim yorumumdan uzak durun, benim başımı belaya sokmayın. Sizinle uğraşamam. Teşekkürler. BİTTİ! ALLAH'IM, BİTTİ. SANA ŞÜKÜRLER OLSUN! ÇOK AFEDERSİNİZ, AMA BU KİTAP HARBİDEN KIÇIMDAN KAN ALDIRDI! 27 yaşındayım, kendime daha önce hiç böyle bir eziyette bulunmamıştım. Kendimi mazoşist gibi -gerçi her zaman biraz mazoşist olduğumu biliyordum da, bu çok ileri seviye oldu- hissediyorum. Ve ayrıca, buradan Arzu arkadaşıma seslenme gereğinde hissediyorum kendimi, zira beni bu kitabı okumaya o sürükledi. Senden alacağım var kızım, yazdım kenara. Ki beraber başladığımız bu yolda beni yarı yolda bırakmıştır, bunu da şöyle kıyıya köşeye eklemek istedim. Yani bir kitap ancak bu kadar acı verici olabilirdi. Gerçekten fiziksel olmasa bile, psikolojik olarak tüm bedenimin ağrıdığını hissediyorum. Kitap boyunca o kadar sinirden kastım ki kendimi, kitabı elime alıp birkaç bölüm okuduktan sonra sürekli bir ara verme gereği hissettim kendimde. Kaldı ki, 814 sayfanın bariz bir şekilde 500 600 sayfası falan çöp. Yani kağıt israfından başka hiçbir şey değil. Yazar o kadar çok geçmişe gitmiş ki, gerçekten okurken boğuldum. Kitabın yarısına gerçekten okuyarak, hiçbir yeri atlamadan gelmeye çalıştım. Ama baktım bu asla böyle olmuyor, atlayarak okumaya başladım. Kitap söylediğim gibi çok fazla gereksiz uzundu ve kitabın içinde o kadar elle tutulur bir şey olmuyordu ki resmen delirdim. Öncelikle kitabın tamamen içine girip eleştirilerime başlamadan önce bir şeyi söylemek istiyorum. Öznur Yıldırım kalemi kötü olan birisi değil, yani gelecek vaad edebilecek bir yazar olabilir kendisi. Olabilir diyorum, eğer ilerde böyle saçma kurgular ve karakterler üretmezse. Şunu da ekleyeyim, yazara karşı hiçbir garezim veya nefretim yok, ama bu kitap eleştirilmeyecek gibi değil. Yazarın daha kaliteli ve iyi bir yazar olacağını düşünerek yaptığı betimlemelerden bir kere 3 kitap boyunca gına geldi ve tansiyonum düşüp düşüp durdu. Siz şimdi diyeceksiniz ki okuma o zaman madem sevmiyorsun? Merak kediyi öldürürmüş kardeşlerim. Zaten wattpad'de ikinci kitabın son birkaç bölümü hariç hepsini okumuştum ve Ediz ile Doğa'nın bu işi nereye götüreceğini, nasıl sonlanacağını merak ediyordum. Okuma nedenim budur. Üçüncü kitap bana göre yazarın parasının bitmesi dolayısıyla yazılmış boş bir kitaptır. Kendisi yalan olmasın üçüncü kitabın yarısının zaten önceden yazılmış olduğunu, geri kalan yarısını da birkaç ayda yazdığını söylemişti. Gerçekten doğru söylemiş, çünkü hikayeyi kafasında o kadar kurgulayamamış ve yarattığı olaylar o kadar eğreti durmuş ki, gelişen her saçma olayda evde bağırarak küfür etmekten yoruldum gerçekten. Bir kere öncelikle şunu söylemek istiyorum, Ediz ve Doğa hemen nasıl kitapta böyle aşk kuşlarına dönüşebildiler? Yani Ediz kıza o kadar bok gibi davranıyordu ki, sen ne ara aşk civcivi oldun? Yazar bu konuda çok büyük bir yanlış yapmış. Her şeyi ağır ağır yazan yazar bir anda finish çizgisine ışınlanmış bildiğin. Bu nefretin sevgiye dönüşmesi için -kaldı ki arada gerçek denilebilecek bir sevgi falan yok, bok var- mutlaka ama mutlaka bir geçişi olması gerekirdi, şap diye birbirlerini sevip tavşan gibi çiftleşmeye başladılar. Ben yazar değilim, ama çok fazla kitap okumuş ve okuyan bir insanım. Bana göre içinde böylesine büyük bir nefret ve öfke barındıran karakterin ansızın aşk kuşuna dönüşüp karşısındaki kıza 360 derece farklı davranması imkansız. Okuyanlar Ediz'in nasıl bir karakter olduğunu, nasıl her anlamda tepelerden baktığını ve konuşttuğunu bilir. Kaldı ki en başta şunu eklemek lazım, bu son kitapta okuduğumuz Ediz karakteri kesinlikle diğer ilk iki kitaba göre çok farklı birisiydi. Açıkçası ben çok değişik bir karakter okuduğumu düşünüyorum. Ediz Çağıran malından nefret ediyorum, ona şurada bırak bu kitapla ilgili yorum yapmayı, hiç üşenmeden binlerce kelimelik küfür saydırabilirim. O kadar iğrenç bir herif. Bir kere her şeyden önce, hiçbir suçu günahı olmadığını bildiği halde kitabın başından beri Doğa'ya uyguladığı psikolojik şiddet. Bu asla kabul edilemez. Kimse bana bu adamın kalkıp da güzellemesini falan yapmasın. Bu sığır karakterin doğum gününü kutlayan gereksizler var. Çıldırmamak elde değil! Gerçekten çok yazık. Uzun uzun değinilmesi ve 'bad boy' adı altında işlenmeye çalışan ve bunun sempatisini yapan yazar benim gözümde değersizdir. İlk iki kitap boyunca Ediz denen mal -hayvanlara hakaret olmasın diye hiçbir hayvan ismi belirtmek istemiyorum- Doğa'ya o kadar kötü davrandı ki, yaptığı şantajlar, tecavüz etmeye kalkışmaları falan bunlar çok üst seviye şeyler. Bakın şunu anlarım, yazar kötü bir karakter yazmak ister ve bunu kitabın sonuna kadar sürdürür. En azından karakterimizin ne bok olduğunu bilir, ona göre okuruz ve şahsen ben eyvallah derim okurum. Ama yazar Ediz karakterini bildiğin çorba etmiş. Üstüne üstlük ilk iki kitap boyunca yediği bokların ardından Ediz'i iyi ve güzel göstermeye çalışmış ki bu beni çok daha sinirlendiren şey oldu. Diyorum ya, ben üçüncü kitapta Ediz karakterini okumadım diye, işte bundan. Yazar karakteri acaba nasıl okuyucuya sevdirebilirim, önceki kitaplarda yaptıklarını okuyucuya nasıl unutturabilirim diye perendeler, taklalar, amuda kalkmalar falan filan ne varsa yapmış resmen. Sevdiremezsin kardeşim, aklı başında, ne okuduğunu bilen okura sen bunları yutturamazsın, olmaz. Millet yatak sahnesi yatak sahnesi diye azman gibi kudurup durdu. Umarım bunu bekleyenler tatmin olmuştur, zira şahsen lağım çukurundan başka bir şey değildi. Hele durduk yere hep konuşup durdukları konuları tekrar konuşarak ve 'sexual-tension' yapıp nefret dolu, tutkulu bir seks sahnesi yazmaya çalışması rezaletti. O kavgalar mavgalar o kadar yersiz ve yapmacıktı ki, kusuveriverdim. Yazar yine şahsen bende bu iki baş karakteri öyle bir yere getirdi ki, aralarında romantik bir ilişki olabilmesi hep bana eğreti gelen ve olmayacak bir şey gibi gelirdi. Doğa gibi salak bir karakterin Ediz gibi hastalıklı ruhu olan bir adamı sevmesi ve altına yatması elbette ki abes gelmiyor. Bakın ben ahım şahım, çok koyu bir feminist değilim, ama bu kitaptan sonra en koyu tonu ben oldum. Erkek karakterin bir kadına yaptığı psikolojik şiddetten sonra onunla birlikte olması ve onu seviyorum deyip hiç şartsız koşulsuz arkasından gitmesi, ne diyorsa yapması falan beni delirtti. Doğa denen karakter-siz- Ediz'in bildiğin fino köpeğiydi. Doğa kalk, Doğa otur, Doğa ye, Doğa kızım hadi şimdi de sıç. Tamamen benim gözümde bundan ibaretti. Şu konuda da hemfikir olalım ki bu aşk değil, kitapta romantize edilebilecek hiçbir şey yok. Kaldı ki bu Ediz denen pislik kızı küvette boğuyordu. BOĞUYORDU! Bir de öldürmeye teşebbüsü var bu bilmem nesine roket soktuğumunun! Hem de şu uzaya fırlatılanlardan var ya metrelerce uzunlukta olan. Heh işte o! Ay hele bir sahne vardı kitapta. Ediz ve Doğa birlikte olduktan sonra Doğa ertesi gün hapı alıp, "bebeğimizi öldürdüm" demesi yok mu? ULAN O YOK MU OOO!! Vallahi söyleyecek bir şey bulamıyorum. Ne desem kendimi ifade edemezmişim gibi geliyor. Lanet olsun yani. Benim en çok kızdığım ve üzüldüğüm şey, bu kitabı bir kadın yazarın yazmış olması. Kendi oluşturduğu kadın karakterini rezil bir adamın altında paspas yapması. Doğa'nın ne kendine ait bir düşüncesi, ne iradesi, ne kendi karakterine olan saygısı, ne de gururu vardı. Bomboş bir karakter ya, BOMBOŞ AMK!! Ediz'in götündeki kuyruktan başka hiçbir şey değil. Kaldı ki o kadar hayattan kopmuş ve psikolojik olarak karanlıkta yaşayan bir karakter ki, gerçekten Doğa'nın düşüncelerini okumaktan çok yoruldum. Nazlı Çağıran dedi gitti kitapta. Yıldım yeminle! Gördüğü hayaller, iç sesleri, kitapta sürekli geçmişe gitmeleri ve bunları zaten hiç okumamışız gibi tekrar tekrar okumamız sinir bozucu bir bumerang olmaktan öteye gitmedi. Kitap bozuk plak gibiydi kısaca. Döngü sadece son 200 sayfada falan anca kırılabildi. Eee, bundan önce okuduğumuz 600 sayfa neydi? Elbette ki boşan harcanan vakit ve zarar ziyan. Aslında kitabı kendimi sıkıp kısa zamanda okuyup bitirebilseydim söyleyecek daha çok şeyim olurdu. Çünkü bir çoğunu unuttum. Kitapta yazık olan karakterler Uygar ve Gece'ydi. Uygar'ın ölmesi tamamen boş bir balon gibiydi ve son derece gereksizdi. Onlar da arkadaşları Ediz'in nasıl boktan bir yolda olduklarını bildikleri halde, Ediz'in onlara bu kadar leş gibi davranmasına rağmen yanında kalmalarına çoğu zaman çok sinir oldum. Onları da bildiğin elinin altındaki sirk hayvanları gibi bir oraya bir buraya oynatıp durdu. Öznur'un kalemi fazla karanlık ve depresif. Benim bununla ilgili hiçbir sorunum yok, çünkü her yazarın kendine göre bir tarzı vardır. Ki ben bu tarzı da sevmiyorum diyemem. Belki de seneler önce okuduğumda beni bu bile çekmiş olabilir, ama o zaman bile asla Ediz'i ve Doğa'yı sevebilen birisi olmadım. Ama üçüncü kitapla birlikte gelinen nokta fazla asap bozucuydu. Aslında başından beri sinir bozucuydu. Yazar kurguyu bir kere asla oluşturamamış, Ediz'in babasının cinayetini bir onun üstüne, bir bunun üstüne attı durdu. Saçma ve gereksiz sahnelerle salata yaptı durdu. Kitabı resmen Ediz diye karakter yarattım, gerisi önemli değil her şekilde okunur nasılsa diyerek yazmış belli ki. Kaldı ki kendi oluşturduğu karaktere de saçma bir şekilde bağlı olması kadar bana abes gelen bir şey yok. Ediz Tanrı mı mk?! Ediz şöyle bir adam, böyle bir adam. Ediz derse yapar, Ediz mükemmel, Ediz'in yapamayacağı hiçbir şey yok. Bu mına koduğumun adamı mükemmel yahu!! O asla hata yapmaz, yaptığı her şeyin mutlaka bir sebebi vardır. Tüm doğruları Ediz yapar. Ediz'inize sokayım. Onun g*tüne var olan tüm evrenler girsin! Ediz bir kere neyin intikamını bu kadar hararetli almaya çalışıyor? Babasıyla anlaşamıyor, birbirlerini sevmiyorlar bile. Babası bunu habire kendinden itip, uzaklaştırıp durmuş. Sen hele tirrek neyin intikamını bu kadar almaya çalıştın da bin asırdır bu intikamı okuyoruz bir bitmedi kahrolası. Aşk hikayesi yazmak istemiş herhalde yazar da, şiddetli yağan kara rağmen ele avuca tek bir kar tanesi bile düşmemiş gibi bir şey. O kadar boş ve altı doldurulamamış yani. Gece Doğa'nın babasını öldürür, Doğa'nın babasını kim öldürüyordu unuttum, o da meftah oldu mal herif. Bu babayı birisi öldürmüş olsun, ama bilindik birisi olmasın, okur şaşırsın denmiş, bula bula da Ediz'in götünün dibindeki adam Gökhan çıkmış. Ossssuuurrruuukkkk! Kaldı ki bu cinayet neden işlendi? Osman Güngör, Gökhan'a neden git Levent Çağıranı öldür dedi? Elde sağlam bir şekilde tutulacak bir sebep yok. Veya ben yakalayamadım, göremedim. Bilmiyorum. Hep bir şey oldu, bir şeyler okuduk durumla ilgili ama çoğu çöp, hangisi ne kadar işe yaradı tartışılır. Bakın, kurguyu, kim kimi öldürmüş neden öldürmüşleri siktir edin. Hepsini bir kenara atın. Ediz gibi bir erkek karakterinin güzellemesinin yapılmasına ben katlanamıyorum. Bir kadının bu şekilde kullanılmasına gelemiyorum. HELE BUNU BİR KADIN YAZARIN YAZMIŞ OLMASINI ASLA KABUL EDEMİYORUM! Doğa geçmiş kitaplarda hamile kalması durumunda ölebilecek bir kadın karakter. Onun için çok büyük bir risk hamile kalması. Bu pezeveng oğlu pezeveng karıyı sikip hamile bırakıyor resmen! Nasıl olabilir bu? Nasıl? Sen nasıl bencil, pislik bir adamsın? Senin insanlar nasıl güzellemeni yapabilirler? Bir de Doğa arka zekalısı ben bu bebeği istiyorum diyor. HAYDAAAAAAA!! BU ADAM KATİL ULAN! KİTABIN BAŞINDAN BERİ BEN KÖTÜYÜM, BEN KÖTÜYÜM DİYE AFKURUP DURDU GİTTİ! BU KARININ KULAKLARI MI DUYMUYOOOOR? O KADAR OLAY OLMUŞ YAŞANMIŞ KİTAPTA GÖZLERİ DE Mİ KÖÖÖR? Ben anlamadım arkadaş! İlk iki kitapta yazar bana göre o kadar boka batırdı ki, üçüncü kitapta ne hikmetse melek gibi bir adam oldu çıktı bir anda aşk böceee oldu. Başına gelen olaylarla da yazar bunu baya acındırmaya, Doğa'ya yaptıklarını geri alabileceğini sanarak okurun gözünde karakteri değiştirmeye çalışmış ama o kadar mı kötü, o kadar mı kötü? Ay çok kötü gerçekten. Kitapta elle tutulur hiçbir şey yok. Sadece mahvolan hayatlar ve gereksiz yaşanan şeyler. Çok yorucu bir seri. Şuna adım kadar eminim ki, bu Ediz'e ayılıp bayılan, sevgi pıtırcığı olan insanlar, gerçek hayatta Ediz gibi bir karakterle birlikte olsa delirir, asla yapamaz. Kötü olan adam kötüdür, sevilecek hiçbir yanı olamaz. Size bok gibi davranıp, üstünüzde psikolojik şiddet uygulayan bir adam sevemez, aksine sizi öldürür. Ve sayın yazarlar, bunun bilincinde olduğunuza eminim. O yüzden lütfen böyle lanet olası erkekleri sempatikleştirmeyin. Artık şu 'bad boy erkeği' güzellemesini yapmayın. Kadınlara bok gibi davranan adamları sevdirmeye, güzel göstermeye çalışmayın! KADINLAR ERKEKLERİN MALI DEĞİLDİR! BİR ERKEK, "SEN BENİMSİN, SANA BENDEN BAŞKA KİMSE ZARAR VEREMEZ." FALAN DİYEMEZ. DİİİİYYYEEEEMMMEEEZZZ!! SEN NE BOKSUN LAN, SEN KENDİNİ NE SANIYORSUN? DELİRDİM LAN İYİCE. YAZDIKÇA DAHA DA ALEVLENİYORUM. Ediz Doğa'ya daha nutkumun tutulduğu ne laflar ediyor da, bu uzar da uzar gider. O kadar doluyum ki, gerçekten bu kadar uzunlukta yazmış olamama rağmen ne kendimi anlatabilmiş gibi hissediyorum, ne de öfkemin azaldığını. Bir kadının bir kadına yaptığını bir erkek kadına yapmıyor gerçekten. Buna daha ne kadar hayret edebilirim, bilmiyorum. Ama sürekli yeni şeyler görüyoruz veya okuyoruz maalesef. Bu kitap da onlardan sadece bir tanesi. Yazarın instagram sayfasında da, "ay kitap şöyle güzeldi, böyle güzeldi, bizi şöyle etkiledi, duyguseli olduk damla damla yere düştük çamur olduk, bizi böyle güzel bir yolculuğa çıkarttığın için teşekkür ederiz, yok efenim işte bitmesine çok üzüldük, karakterlere veda etmek çok zordu." OOOOSSSSUUUURRUUUUKKK!! ADDE LEN ORADAN! Şu kitabı gerçekten çok sevmiş insaları asla anlamadım, anlamayacağım da. Benim bu kitapla ve yazarla ilgili düşüncem budur kardeşim. Bu kitabın ve karakterlerin güzellemesi yapılamaz. BİTTİ. Kurguyu doğru düzgün eleştirmeye çalışmıyorum, zira ortada kurgunun 'k'si bile yok. Bence kitabın sonunda Ediz tamamen ölmeydi. Birkaç aylık ölü fake'i yapmasına hiç gerek yoktu. SENİ LANET OLASI KOKUŞMUŞ FARE! En azından tatmin edici bir son olurdu ve kitabın karanlık havasını bir nebze de olsa karşılar ve tamamlardı. Kaldı ki, bak gene aklıma gelince sinirleniyorum. Kitabın son sahnesinde kız buna git diyor, vazgeçiyorum senden, bu ilişkiden diyor. Adam bırakmıyor iki güzel laf ediyor, sonra şöyle kallavi denebilecek tutkulu olduğunu sandıkları bir mucuk mucuk, "sen bana ne yaptın" falan filan, zart zurt bir de cart curt. Tamam bitti, Doğa denen salak yine Ediz'e kuyruk sallamaya hazır! Ulan kız gene bununla birlikte kaçıyor ya! Ulan gene bununla gidiyor ya! KIZIM VAR YA, O SİKİNDİRİK ADAM SANA MÜBAH. TENCERE KAPAKSINIZ SİZ. BİRBİRİNİZİ HİÇ BIRAKMAYIN DA BAŞKALARININ HAYATLARINI DA KARARTMAYIN, ZEHİRLEMEYİN! ZATEN BELANIZI BULMUŞSUNUZ BİRLİKTE BİRBİRİNİZİ BULARAK! Daha bu kitapla ilgili söylecek çok şey var da, yıprandım. Kitabı okuduğum süreç boyunca bilincimi kaybetmediğim için kendimi şanslı sayıyor ve buradan kaçarak uzaklaşıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar. Yorumumu okuyup benimle aynı fikirde olanlar olur, olmayanlar da olabilir. Saygı çerçevesinde bunu yorumlarda belirtebilirsiniz. Kalın sağlıcakla...
Yabancı - Elyel
Yabancı - ElyelÖznur Yıldırım · Pegasus Yayınları · 2023406 okunma
·
1 artı 1'leme
·
498 görüntüleme
Sezen Gözde Demirci okurunun profil resmi
Benim papatya çayı ile geçmesini beklediğim sinir seviyesi şu tam olarak
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.