Gönderi

504 syf.
5/10 puan verdi
Ahmet Ümit okumaya bu kitaptan başlamamak iyi bir fikir olabilir.
Ahmet Ümit’in en az bir kitabının olmadığı kitaplık yoktur herhâlde. Bu yanılsamadan mıdır bilinmez ama körü körüne “Bu iyi bir polisiyedir,” diye başlamak büyük hayal kırıklığı yarattı. Olgunlaşmamış bir kalemden çıkmış gibiydi, anlam veremedim tam olarak. Mitolojik bölümlerle diğer bölümler sanki farklı kişiler tarafından yazılmış. Bir ortaokul çocuğunun polisiye denemesini andırıyordu ne yazık ki. Aslında mitolojiyle kurulan bağlantı ve paralel yürütülen olgu akışları düşünce olarak etkileyici, başka bir soluk Türk polisiyesine. Keşke başarılı bir şekilde işlenebilseydi, o zaman kesinlikle çok çok sevebilirdim Kayıp Tanrılar Ülkesi’ni. Her şeyden önce başarısız noktaları kadar güçlü yönleri de olduğunu belirtmek isterim. Milletler ötesinde insanlığı, hatta daha genelde canlı sevgisini ve haklarını savunan biri olarak baskılayan bir probleme işaret eden ara satırları okumak her zaman beni iyi hissettirir. Almanya’da göçmenlerin yaşadığı problemler, post-Nazi sancıları ve hâlâ insanların aidiyet hissiyle mücadele ediyor olması bu kitapta işlenmeseydi işte o zaman bu kitap tamamen yüzeysel, içi boş olarak tariflenebilirdi. Dolayısıyla bu haliyle kıymet merdiveninde üst basamaklara tırmanabilir. Sadece çok fazla göze sokan, itici cümleler olması rahatsız ediciydi. Özellikle Yıldız karakterinin iyi işlenememiş olması ve onunla bağ kurmakta zorlandığımızı düşünürsek elbette bu durumu daha da rahatsız edici bir odağa çevirmiş olabilir. Mitolojideki baba-oğul çatışmasını günümüz baba-oğul çatışmasına bağlamak bence harika fikir. Klişe ama hâlâ kanayan bir yara bu. Kitapta ilerlerken katilin kim olduğu konusunda tahminim farklıydı. Kaderci anlayışı sarsacak bir twist bekliyordum. İyi bir polisiyede katilin bu kadar kolay belli edilmemesi lazım ki o twist bir okuma tatmini sağlasın. Ancak baştan beri belli kişiler şüpheli olarak odağa getirilse de katilin sadece motivasyonu konusunda tahminlerimizde yanılabilirdik. Yoksa tahmin etmesi zor biri değildi. Diğer yandan kitabın ortasından bir sahnede, ben zaten o bahsettiğim motivasyon detayını da çözmüştüm -herkesin yapabileceği gibi. Sadece o twisti o kadar çok istedim, bekleneni vermemesi için o kadar büyük beklentiye girdim ki o sonu kabul etmek istemedim. Karakterlerin çizilişi aceleye mi geldi bilmiyorum ama en azından ana karaktere biraz zaman harcamak lazımdı gibi geliyor. İyi bir polisiyede en çok beklediğim şeylerden biri de baş karaktere hayran olmak. Elbette başarısız bir karakter çizip onu bir süper kahramandan ziyade sıradan bir insan gibi yansıtmak istemiş de olabilir ama yine de onunla bağ kurmamız için, onu içselleştirebilmemiz için daha fazla malzemeye ihtiyacımız vardı. İki boyutlu bir karakteri takip etmek, bir kartonete bakmaktan farksız. Bir süre sonra sıkılıyorsun. Tobias görece çok daha inandırıcı bir karakterdi. Diyaloglardaki performansını, karakterinin yansımalarını olaylarda çok rahat görebildik. Marcus da nasıl biri pek anlayamadım. İlk başta bize yansıtılan Marcusla ilerleyen sayfalardaki Marcus arasında tutarsızlık var. Üstelik bu bir karakter gelişimi değil, yani en azından başarılı bir karakter gelişimi yazılmamış. Onu değiştiren şeyler vardıysa da ya yansımalarını biz göremedik ya da bu yazarın gözünden kaçtı. Okuma keyfi kaçmasın diye fazla detay vermiyorum ama okurken fark edenler yazarsa sevinirim. Gözden kaçanları farklı seslerden duymak lazım, en azından yazara haksızlık etmemek adına. Çok fazla detay vardı. Kitabın asıl amacına çok da hizmet etmeyen detaylar, laf kalabalıkları… Bir de bilgi aktarımları bazen çok yersizdi, başarısızdı. Kitabın akışına yedirmek yerine öylece bırakılmıştı. Zeus Altarı’nın Berlin’e götürülüşünü, duvarın yıkılışını, doğu ve batı Almanya gerçeğinin halktaki yansımalarını ve ailelerde yarattığı travmaları kitabın bir parçası olarak okumak, kesinlikle daha fazla araştırmaya sevk etti. Daha farklı bir gözle bakmamı sağladı Almanya’daki yaşama. Bir duyarlılık da geliştirdi denebilir. Buna rağmen kurgudaki eksiklikler, başarısızlıklar sancılı bir okuma deneyimi yaşattı ne yazık ki. Kitaptaki en başarılı dokunuşlar kesinlikle mitolojik bölümlerde yapılmıştı. Dil ve biçem olarak yadırgamadım. Yer yer çok güçlü karakteristik özellikler okuyabildik o metinlerde. Bir de o bölümlerin sonda bağlandığı yer anlamlıydı. Beklenmedikti, hoşuma gitti kesinlikle. Sonunu söylemeden nasıl ifade edebilirim bilmiyorum ama kitabın bence de öyle bitmesi gerekiyordu. Eğer diğer türlü bitseydi, Yıldız karakteri o sözleri etmeseydi gerçekten çok gevrek bir tadı olacaktı kitabın. Her ne kadar güçsüz bir kurgulama olarak baksam da bu haliyle olabilecek en doğru sonla bittiğine inanıyorum. Ahmet Ümit okumaya başlamak için çok yanlış bir kitap. Yeni bir şey deniyor olmanın verdiği heyecanla bazı noktaların atlandığını düşünüyorum. Belki de yazarın yorgun bir anına geldi, bilinmez. Ben isterim ki üzerine çalışılıp yeniden basıma gidilsin. Harika bir konu, etkileyici bir bağlantıya oturtulmuş bir temel varken bu şekilde yorum yazmak beni bile üzdü. Eğer karakterler üzerine yeniden çalışılıp kurgu tamirine gidilirse çok isterim tekrar okumayı. Yine de bu haliyle okuyup başka bir bakış açısı kazanmak için bile Kayıp Tanrılar Ülkesi alınabilir.
Kayıp Tanrılar Ülkesi
Kayıp Tanrılar ÜlkesiAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 202320,6bin okunma
·
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.