Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

174 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
’den okuduğum 7. kitap olan
Aşk ve Öbür Cinler
Aşk ve Öbür Cinler
tam bir büyülü gerçekçilik romanı.
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
deyince aklımıza büyülü gerçekçilik gelmekte. Peki nedir bu büyülü gerçekçilik? İlk başta bu akımdan biraz bahsetmem gerekiyor. Herkes bu akımın öncüsünü
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
sanıyor ancak büyülü gerçekçilik
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
’den önce de var olmuş olan bir akım.
Jorge Luis Borges
Jorge Luis Borges
,
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
’den daha önce bu alanda eserler vermiştir. Yine
Mihail Bulgakov
Mihail Bulgakov
’un
Usta ile Margarita
Usta ile Margarita
’sı bu akımın en önemli yapıtlarından biridir. Ancak bu akıma Latin Amerikalı yazarlar tarafından daha çok rağbet etmişlerdir. Sebebi ise kültürel alt yapılarının büyülü gerçekçiliğe daha uygun zemin oluşturmasından ileri gelmektedir. Misal
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
küçükken anneannesinin anlattığı cin, peri, hayalet hikayelerinden çok etkilenmiştir. Yukarıda da belirttiğim gibi büyülü gerçekçilikte tılsımlar, büyüler, cinler, hayaletler ve envaı çeşit doğa üstü olgular gerçekmiş gibi anlatılır. Ancak kitap atmosferinde bu doğa üstü olgular okura gayet normal gelir. Ancak bu kadar alışılmadık olgunun var olması kitabı bir masal kitabı havasına sokmaz. Zira günlük hayattaki sıkıntılar, olaylar vardır aslında kitabın merkezinde. Ancak bu alışılmış olaylar alışılmadık olgularla birlikte aktarılır okuyucuya. Yani bir çeşit karmadır. Bir diğer konu ise kitapta yer alan olağanüstü durumlar hiçbir şekilde olağanüstü olarak lanse edilmez. Misal karşınıza bir hayalet çıkar ve bu gayet normal bir şeymiş gibi anlatılır. Tıpkı herhangi bir insanı görmüş gibi tepki verirler kitabın kahramanları. Herhangi bir şaşırma emaresi göstermezler. Bu kısa girişten sonra kitabın incelemesine başlayabilirim. Zira
Aşk ve Öbür Cinler
Aşk ve Öbür Cinler
gerçek ve hayalin iç içe olduğu bir eser. Kitap kuduz bir köpeğin bölgeni markisinin (bir soyluluk unvanı) tek kızı Sierva Maria’yı ısırması ile başlar. Kız soylu bir aileden olsa da anne ve babası (özellikle annesi) tarafından hiç ilgiye mazhar olamaz. O derecedir ki bu ilgisizlik, kızı evin baş hizmetlisi olan Afrika kökenli Dominga de Adviento tarafından büyütülür. Sierva Maria evin hizmetlilerinin daha doğrusu kölelerinin yaşadığı kısımda geçirir hayatını. Onların dilini, yaşayışını ve tabi ki batıl inançlarını öğrenerek. Sierva o derece Afrika kültürünün etkisi altında kalmıştır ki ismini bir Afrika ismi olan Maria Mandinga ile değiştirir. Üç Afrika dilini konuşmakta, Afrika danslarını çok güzel icra etmekte ve Afrika dillerinde şarkı söylemektedir. Sierva Maria’nın anne babası ise bir tuhaftır. Babası Ygnacio soylu bir aileden gelmektedir; ancak ruhi ir takım sıkıntıları mevcuttur. Hatta bir ara akıl hastanesinde yatmış, orada tanıştığı Dulce Olivi isimli bir kadına âşık olup evlenmeye karar vermiş ancak ailesi araya girip bu işi bozmuş, Dona Olalla ile evlendirmişlerdir. Lakin bu evlilik de bir tuhaftır. Ygnacio ile Dona arasında hiçbir tensel ilişki mevcut değildir. Uzun bir süre sonra yakınlaşmaya başladıklarında ise Dona Olalla^nın başına yıldırım düşer ve ölür. Üstelik bu yıldırım masmavi ve bulutsuz bir hava düşmüştür. Ygnacio daha sonra bir kâhyanın kızı olan Bernarda ile evlenir. Ancak bu evliliğin hikayesi de bir tuhaftır. Önceleri Ygnacio’nun falına bakarak ilgisini çeker daha sonra Ygnacio’nun harekete geçmesini beklemeden kendisi inisiyatifi alarak ilişkiye girer. Bu arada Ygnacio 52, Bernarda ise 23 yaşındadır. Bir süre sonra ise Sierva 7 aylık olarak dünyaya gelir (Daha önce okuduğum Başkan Babamızın Sonbaharında da yine tüm bebekler 7 aylık olarak dünyaya gelmişlerdi). Bernarda tam anlamıyla kötülüğün timsalidir. İlgisiz alakasız bir annedir. Seks müptelasıdır ve sıklıkla Ygnacio’yu aldatmaktadır. Judas isimli sevgilinden ayrılınca da iyice yoldan çıkmıştır artık. Yukarda da belirttiğim gibi kitabın kritik olayı Sierva’yı kuduz bir köpeğin ısırması. Bu ısırma sonrası Sierva ölümcül bir hastalık kapmamıştır. Ancak bir takım garip davranışlarda bulunmaya başlamıştır. Bunun üzerine dönemin Latin Amerika’sında bunun sebebi oldukça basitti; kızın içine şeytan kaçtı. Çözümü ise daha da basitti: Şeytan çıkarma ayini yapılmalı. Bölgenin aklı selim tek kişisi olan Doktor Abrenuncio ise bun kuduz hastalığının bir yan etkisi olduğu, bazı durumlarda kuduz mikrobunun ruhsal sıkıntılara sebebiyet verdiğini söylüyordu. Ancak Ygnacio, Piskoposun telkinlerinden etkilenerek çok sevdiği kızını manastıra teslim etmeye karar verir. Sierva’nın manastıra kapatılmasıyla bir bakıma kitabın ikinci kısmı başlar ki bu kısım hüzünlü bir aşk hikayesidir. Piskopos, Sierva ile ilgilenmesi için kitaplık görevlisi Delaura’yı görevlendirir. Delaura 33 yaşında birkaç dil bilen entel bir karakterdir. Kitaplara meraklıdır. Aynı zamanda diğer rahip ve rahibelere nazaran aydın fikirlidir. Sierva ile Delaura, manastır görünümlü bir zindanda, pisliğin, karanlığın, baskının altında büyülü bir ilişki başlatırlar. Delaura tam bir ikilem yaşamaktadır. Kilisenin inatla kızın içine cin kaçtı demesine rağmen Delaura buna dair bir emare görememektedir. Bir yandan da kızdan çok etkilenmiştir. Öte yandan Sierva kapatıldığı manastırda istenmeyen biridir. Gerçekleşen her kötü şeyden onu sorumlu tutmaktadırlar. İnşaatta kaza olmasından, güneş tutulmasından, bir rahibin ölmesinden vs. Kitap bu şekilde devam etmek. Kitabın sunuş bölümünü okuyan herkes az çok sonunda neler olacağını tahmin edebilir. Ama yine de ben tadını kaçırmamak için burada kesiyorum.
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
kiliseye birtakım eleştirilerde bulunmuş. En başta kilisenin bağnazlığı ve kendi görüşü hariç hiçbir görüşe değer vermemesi. Ancak 99. Sayfada bir eleştiri daha doğrusu laf çakma var ki direk kilisenin ruhuna yapılmış bir saldırı. Üstelik bunu kilise dışından biri değil bilakis bir rahibe söylemekte: “Sizlerin Tanrı’nın sahipleri olduğunuzu zaten biliyoruz.” Yani kısaca demektedir ki
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
, işinize geldiği gibi Tanrı’nın hükümlerini yorumluyorsunuz. Yani Tanrı’nın istekleri değil sizin istekleriniz sizin için daha önemli… Tabi tek eleştiri kiliseye yönelik değil. Ailelerin ilgisizliği, sevgisizliği, kölelik, mutsuz evlilikler diğer eleştiri noktaları. Ya da mutlu olmak için dini bir inanca gerek olmadığı. Zira Sierva en mutlu zamanlarını pagan inançlarını sürdüren Afrikalı köleler arasındayken geçirmişti. Sonuç olarak
Aşk ve Öbür Cinler
Aşk ve Öbür Cinler
benim beğendiğim bir kitap oldu. Dahası artık
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
’nin anlatımına alıştım. Okurken bir zorluk yaşamıyorum ayrıca okumadan aldığım keyif de artıyor. Ama
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
herkese hitap eden bir yazar değil. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Biraz sabır gerektiriyor. Ama gösterdiğiniz sabrın da karşılığını veriyor.
Aşk ve Öbür Cinler
Aşk ve Öbür CinlerGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20206,8bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.