Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Belli ki vakit dinlenme vaktidir, Hayat sahnesinin dekorları ardında."
Kappalar boyları en fazla bir metre civarında olan, bukalemun gibi çevreye göre renk değiştiren yaratıklardır. İnsanların dünyasına çok benzer bir dünyaları vardır. Onların dünyasında da karışık ilişkiler, kapitalizm sosyalizm, işçi hakları, sansür, üst ırk, sanatçının toplumdaki yeri, toplum baskısı, suç ve ceza yaptırımları, ölüm, intihar hatta doğum kontrolüne kadar birçok mesele konuşulmaktadır. Yani kısaca anlaşılacağı üzere Akutagawa novellasında "kappa" dediği yaratıklar aracılığıyla insan toplumuna dair bir panorama sunmuştur aslında. Ben ise bunlardan değil de yazarın kendisi, Akutagawa, hakkında metinde gördüğüm izlerden bahsetmek istiyorum~ Öncelikle anlatıcı meselesi... Olayın anlatıcısı akıl hastanesinde bulunan bir hasta ve her ne kadar anlattıklarının gerçek olduğunu söylese de hikâyenin sonunda aslında gerçekten şizofren olduğunu hissettirecek bir ayrıntı bulunuyor. Bilindiği üzere, Akutagawa da ömrünün sonlarına doğru -annesi gibi- mental hastalık belirtilerini yaşamaya başlayan ve onun gibi olacağı korkusuyla da 1927'de yani Kappa'nın yayımlandığı yıl hayatına son veren birisi. Bu yüzden anlatıcının bir şizofren olması konsepti doğrudan yazarın kendisiyle bağdaşıyor aslında. İkinci olarak çocuk sahibi olma meselesi.. Aslında bu konu bana ilk başta
Edogawa Rampo
Edogawa Rampo
'nun "Zehirli Ot" hikâyesini hatırlattı. Ancak orada kadınlar üzerinden bu konu ele alınıyordu, burada ise çocuklar üzerinden. Konuyu açacak olursam, kappalar çocukları doğacağı zaman onlara bu dünyaya gelmek isteyip istemediğini soruyor ve çocuğun cevabına göre çocuk dünyaya geliyor. Oldukça ilgi çekici bu kısımda ise özel olarak Akutagawa'yı hatırlatan bir kısım var: Bag isimli bir kappanın çocuğu dünyaya gelmek istemiyor çünkü babasının genlerinde akıl hastalığı olduğunu söylüyor. Bu da daha Akutagawa'yı doğurduğu andan beri mental hastalığı olan annesi ile bu sebepten dolayı hayatı boyunca sıkıntı yaşamış Akutagawa'nın ilişkisini akla getiriyor. O da "Dünyaya gelmeden bana da sorulabilseydi keşke" diye düşünüyordu belki de, bilemeyiz... Son olarak, anlatıcının en yakın arkadaşı olan şair Tak, direkt Akutagawa'nın kendisini temsil ediyor sanki. Özgürlüğüne düşkün Tak, hastalıkların onu yıpratması ve hayata inancını kaybetmesi sebebiyle kendini öldürüyor. İnsanlar onun ardından "Arkasında bıraktıklarını hiç mi düşünmemiş." gibisinden sözler ediyor. Ayrıca, daha sonrasında ölü Tak ile bir medyum arasındaki yapılan konuşmada Tak, bir gün birçok okuyucuya ulaşabileceğinin hayalini kurduğunu söylüyor. Bu kısımlar açıkçası bana direkt
Bir Budalanın Yaşamı
Bir Budalanın Yaşamı
'nda okuduğum Akutagawa yazılarını hatırlattı. "Benden Sonra"da bir gün değerinin bilinmesini arzu eden Akutagawa'yı şair Tak'ın sözlerinde de gördüm. Ayrıca yazdığı veda mektubu da Tak'ı eleştirenlere bir cevap niteliğinde, ölüme karar veren insanların pekala arkasında bıraktıklarını da düşünerek hareket edebileceğini gösteren bir mektuptu~ Çok uzun yazdım, daha da uzun yazabilirmişim gibi hissediyorum ama kısaca bu kitapta hem bir kez daha yaşadığımız dünyayı başka bir gözle gördüm hem de Akutagawa'nın hayata dair yorgunluğunu hissettim.
Kappa
KappaRyunosuke Akutagava · Tokyo Manga · 2023570 okunma
·
182 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.