eda hanımefendinin kitaptaki bir alıntısından etkilenerek edinip okuma listeme alıp okudum.
Mısırlı yazar
Ala El Asvani Kitapta çoğunlukla Mısır, Libya, Irak, İran gibi Ülkeleri yöneten Diktatörlerin uygulamalarından kaynakları ile örnekler vermekte, Romanya'da,Nikolay Çavuşesku, İtalyada Mosoloni Almanya'da Hitler'in uygulamalarından da kesitler sunmaktadır.
Dikkatimi çeken konu tüm diktatörlerin gücü eline geçirdikten sonra tiranlığa doğru yol almaları Narsist bir tutum sergilemeleridir. Bunlar Dünyanın neresinde olursa olsunlar sanki birbirinin uygulamalarından kopya çekmiş gibiler.
Kitabı okurken insan dehşete düşüyor,
Kişisel menfaati için geleceğe at gözlüğü ile bakanların Ülkeleri ne yazık ki, dünden bugüne hiçbir zaman müreffeh bir Ülke olamamış, diktörün etrafındaki elitler Ülkelerin yeraltı, yerüstü kaynaklarını kullanarak zenginliğine zenginlik katarken toplumun büyük kesimi yaşamsal zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekmekte çekmeye devam etmektedir.
Alıntılarda yer vermediğim kitapta altını çizdiğim bir kaç tespite burada yer vermek isterim.
Yeri gelmişken şunu da söyleyelim ki Kaddafi , entelektüelleri satın alıp istediği gibi kullanabileceğini biliyordu. Örneğin 1988'de Kaddafi Uluslararası İnsan Hakları Ödülü diye bir şey icat edip insan haklarına saygı ödülleri dağıtmaya
başladı. Bu, tam bir kara mizah örneğiydi; birçok katliamın sorumlusu olan Kaddafi 24 Haziran 1996'da bir günde tam 1.500 mahkümun idam (Ebu Salim Hapishane Katliamı diye bilinir) emrini verirken aynı zamanda insan hakları ödülü dağıtıyordu.
Kaddafi ayrıca 250 bin dolarlık bir Kaddafi Edebiyat Ödülü de ihdas etti. 2009'da bu ödül jüri tarafından İspanyol yazar Juan Goytisolo'ya verilse de Goytisolo askeri darbeyle iktidara gelip Libya halkını ezen bir tiranın ödülünü kabul edemeyeceğini belirtip soylu bir tavır sergiledi.
Böyle bir açmazla karşılaşan jüri bunun üzerine ödülü Nijeryalı yazar Chinua Achebe'ye verdi ama Achebe de aynı nedenler le ödülü reddetti. Sonunda ödül onu zevkle kabul eden Asfour'a verildi ve kriz çözüldü. ôdul törenindeki konuşma sında Asfour bir yönetici, devrimci ve edebi şahsiyet olarak Kaddafi'yi övdükten sonra sözlerini şöyle bitirdi: "Bu ödülün benim için üç anlamı var: ilkin Mısır adına, sonra tüm Arap yazarlar adına ve nihayet temsil ettiğim ve etmeye de devam edeceğim milliyetçilik adına ödülü alıyorum." S.83
Dikta rejimlerinde muhalifler dinsiz muamelesiyle karşılaşır. Hakikati tekeline alıp onlara inanmayanların haklarını askıya almaları bakımından dikta rejimleri ve dinler birbirine benzer.
S.96
Öfke, kırgınlık ve histerik husumet duygusu, inancını kaybetme korkusuyla iç içe geçer.
Diktatörün sanal dünyası tek bir durumda çökebilir: devrim. Diktatörün ve dikta rejiminin- gerçeklikten ne kadar kopuk olduğu devrim anında anlaşılır. Devrim bir diktatör için hakikat anıdır;
Kaddafi'nin devrimcilere öfkelenip "Libya'yı Libya yapan benim. Siz kim oluyorsunuz?" diye seslendiği andır. Mübarek'in "Ya beni ya kaosu tercih edersiniz," dediği andır. Tunus'un eski diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali'nin (1936-2019), devrimcilere "Sizi gayet iyi anlıyorum,"dedikten sonra ailesiyle birlikte özel bir uçağa atlayıp ülkeden tüydüğü andır. Askeri bir mahkemenin Çavuşesku'yu binlerce masum Romen'in öldürüldüğü katliamlardan sorumlu tuttuğu andır. Çavuşesku o tipik hırçınlığıyla "Mahkemeyi tanımıyorum. Sadece Parti Merkez Komitesi'ne konuşurum," demişti. Ardından karısı Elena'yla beraber kurşuna dizilecekleri avluya götürüldüğü sırada şöyle bağırmıştı: "Romanya için yaptıklarımı unuttunuz mu? Babanıza nasıl böyle davranırsınız?" S.135
Görevdeyken vefat edenler hariç diktatörlerin sonu genellikle sanal dünyaları ve mutlak yalnızlıkları yüzünden verdikleri yanlış kararlarla gelir. Bir yanlış karar sonucu ülke felakete sürüklenirken diktatörde ülkedeki kontrolünü kaybeder.
S.136