Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kadın-Erkek ilişkilerindeki Sır
Ben, yıllara aldırış etmeden yalnızlığa (ilişki olarak) meydan okumuş sıradan bir adamım. İnsanları tanımayı öğrenmeden önce kendimi tanımayı öğrendim. Bu tanıma, aynanın karşısına geçip kendini görmek gibi bir şey değildi şüphesiz. Aylar süren zorlu bir yüzleşme sonrası öğrenilmiş bir benlik bilgisiydi. İnsan kendini tanıdığında anlayabiliyor kimseye güvenmemesi gerektiğini ve yine aynı şekilde kendisini tanıdığında öğrenebiliyor insanlarla sosyal ilişkiler kurmak için güven aramamak gerektiğini. Çünkü kendinizi tanıdığınızda fark edebiliyorsunuz yüzde yüz güven diye bir şeyin olmadığını ve tüm bunları anladığınızda çalıyor yalnızlık kapınızı. Kapıyı açıp veya açmamak sizin elinizde, hiçbir yalnızlık bacadan girmiyor içeri. Aksine içeriye siz buyur ediyorsunuz tüm benliğinizle. Bu tercihler sizi siz yapan şeylerle doğru orantılı olduğundan kaçınılmaz bir yol ayrımı karşılıyor sizi. Ya yalnızlıktan kurtulmak için herhangi birine şans vererek benliğinizden ödün veriyorsunuz. Ya da benliğinize saygı duyup, sizi anlayacak biri gelene kadar yalnızlığı tercih ediyorsunuz. Tabii bu bekleyiş sürekli o kişiyi arayarak (aciz duruma düşerek) olmamalıdır. Çünkü bu yalnızlıktan korktuğunuzu gösterir. Yalnızlıktan korkanlarsa kendine yetemeyenlerdir. Kendine yetemeyenlerin tercihi yalnızlık olamaz. Doğru kişiyi, sürekli bir ilişkinin içerisine dahil olarak aramak onlar için en uygunudur. Kendini kandırmak yalnızlıktan kolaydır ve onlar kolayı seçmeye mecburlardır. Ama bu yanlıştır denilemez. İnsanların öncelikleri farklıdır. Bazıları doğruları için yaşar, bazıları çıkarları için (iyi hissetmek) yaşar. Doğruları için yaşayanlar sosyal hayatta çok sevilen tarafta olamayacaklarından yalnızlığı göze almak zorundadırlar. Ancak çıkarları için yaşayanlar yani kendilerini iyi hissetmeyi merkezlerine koymuş insanlar, sosyal çevrede daha çok sevileceklerinden yalnızlık onlar için uzak ve ürkütücü bir kavram olarak kalacaktır. Onlar doğruyu söyleyenlere inanmaktansa, kendilerini iyi hissettirecek yalanları söyleyenlere inanmayı tercih ederler. Tam da bu yüzden çok eğlenceli ama bir o kadar da samimiyetsiz sosyal çevreye ve ilişkilere sahiptirler. Tüm bunlara rağmen şaşırtıcı olan ise şudur: Kadın ile Erkek ilişkilerinde en uzun soluklu ve en uyumlu ilişkiler, bir tarafın doğruları için yaşayan, bir tarafın ise çıkarları için yaşayan bir karaktere sahip olduğu ilişkilerdir. Doğruları için yaşayan iki karakter büyük bir çatışma yaşar, ara bulunamaz. Çıkarları için yaşayan iki karakter zamana yenik düşer, monotonluğun(sıkılmanın) önüne geçilemez. Kadın-Erkek ilişkilerindeki bu görüşümü şöyle örnekleyebilirim. Bir ilişkiyi tahterevalli varsayalım. Tarafların karakterlerinin de ağırlık olduğunu varsayalım ve her benzer karakteri bir uca ağırlık olarak koyalım. Benzerlik arttıkça bir tarafın ağır bastığından aşağıda, diğer tarafınsa yukarıda kaldığını görürüz. Farklılıklar arttıkça ise aşağı inen ve yukarı çıkan taraflar sabit kalamayacaktır. Bir taraf aşağı indiğinde diğer taraf onu farklılığıyla yukarı çekmeyi başaracaktır. Buna bağlı olarak aralarında sabit olmayan bir denge kurulacaktır. Bu durumsa heyecanı hep diri tutmaya yetecektir. O yüzden birbirlerinde değiştirmek istedikleri farklılıklar, aslında ilişkinin yıkılmasını engelleyen en güçlü temeldir. Birbirine benzeyen iki insan ilişkiye başladıklarında birken iki olurlar. Birbirlerine benzemeyen iki farklı insan ilişkiye başladığında ise yarımken bütün olurlar. Hakkı Elikara
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.