Herkesin sonunu kestirebildiği, ancak konduramadığı o hikaye.
Agatha Christie bilindiği üzere polisiye romanların duayen isimlerinden. Ve bu kitap da kalitesini belli ederken, bizi şaşırtmaktan da geri kalmamış bir kitap. Kitabın girişinde, adından da anlaşılacağı üzere Nil yolculuğuna katılan isimler ve bu isimlerin fonksiyonlarından bahsedilmiş. Sonraki sayfada ise, kitabın "has adamı" Hercule Poirot ve elindeki ipuçlarına yer verilmiş. Ve tabii ki kitabı okudukça, zihnimizde belirecek asıl sorulara...
Kitap, ana karakterlerden Linnet Rigdeway ve onun en yakın arkadaşı Jacqueline de Bellefort'un, Linnet'in yeni satın aldığı malikaneye Jacqueline'ı davet etmesi ile başlıyor. Jacqueline'ın, nişanlısının iş bulması için Linnet'ten yardım istemesi, fakat Linnet'in öncesinde Jacqueline'ın nişanlısı Simon Doyle'u görmek istemesiyle olaylar zincirinin ilk halkasına adım atmaktayız.
Linnet, ailesinden büyük bir miras kaldığı için zengin, ama aynı zamanda başarılı ve çok güzel olarak tasvir edilen bir kadın karakter. İkinci karakter olan Jacqueline'ın ise Linnet'in yıldız ışığının yanında daha silik kaldığını görüyoruz. Linnet, bugüne kadar istediği her şeyi elde etmiş biri (veya biz öyle sanıyoruz). Buna Jacqueline'ın nişanlısı Simon da dahil...
Kitabın sonraki sayfalarında Simon ve Linnet arasında bir ilişkinin doğması ile (veya bizim kitabın başlarında öyle zannetmemiz ile) Jacqueline'ın hayatında ne kadar büyük bir yıkım doğduğunu hissediyoruz. Zaten kitapta tasvir edildiğine göre Jacqueline çocuksu, sevdiği adamı "çok fazla sevebilen" bir karakter. Böyle tasvir edildiği için de Linnet ve Simon arasında doğan ilişkinin Jacqueline için çok yıkıcı olduğunu hissettiriyor bizlere.
Sonraki sayfalarda dikkatimi çeken şey ise, yazarın bizi direkt Linnet ile Simon'un evlendiği zaman dilimine atlatması oldu. Ve balayında Nil nehrine gideceklerinden bahsederek, kitaptaki diğer karakterlerin de rotalarını Nil'e çevirtmiş. Böylece olaylar zincirine yavaştan da olsa adım atmamızı sağlamış. Kitabın ikinci kısmında hikayeye, ünlü dedektif Hercule Poirot'un da dahil olması ile işler ilginç bir hal almaya başlıyor.
Kitapta uzun bir süre art arda olaylar silsilelerini izliyoruz. Neredeyse kitabın yarısına kadar diyaloglar ve olaylarla devam ediyoruz. Asıl olaylara geçilmesi 12. ve 13. bölümlerde oluyor. İlk cinayet ise 13. Bölümde işleniyor. Sonrasında ise iki cinayet daha işlenmekte...
Kitabın ortalarına doğru ise aslında cinayeti işlemesini beklediğimiz, geçerli sebepleri olan bazı kişilerin cinayeti işlemediklerini görüyoruz. En başlarda da "Evet, kesin bu veya bu kişi yapmıştır, çok geçerli bir sebepleri var zira." dediğim, ancak kitabın sonuna kadar onların işlediğine dair kanıt bulamadığım için başka kişilerden şüphelendiğim oldu, yalan yok. Fakat kitabın en sonuna doğru aslında en baştaki şüphelerimin doğru olduğunu anlıyorum. Bize olay örgüsü o kadar iyi verilmiş ki, her ne kadar geçerli sebepleri olursa olsun, Hercule Poirot katilleri açıklayana kadar onlardan şüphelenemedim bile. Çünkü ortalarda yeterli delil verilmemişti.
Başka bir konu da "Evet, kesin bu veya bu karakterlerden biri ölecek" dediğim karakterler şöyle dursun, ilk etapta en baş karakter olan Linnet Ridgeway(veya yeni soyadıyla Linnet Doyle)'in ölmesiydi. Sonradan iki karakter daha öldürüldü, fakat kitap hakkında bu kadar spoiler vermem yeterli sanırım.
Kitapla ilgili eleştirebileceğim noktalar:
1-) Linnet ve Simon'un evlendiği sürece direkt atlamaktansa biraz o sancılı süreci gözlemlemek isteyebilirdim. Ama tabii yazar buna, bizim olay örgüsünün çok fazla dışına çıkmamamız için yer vermemiş olabilir. Sonuçta bu bir polisiye roman, aşk romanı değil.
2-) Asıl cinayete bizi meraktan çatlatmadan, daha erken yer verilebilirdi. 13. Bölüm neredeyse kitabın yarısı demek... Ama bir yandan da "iyi ki" diyorum, zira karakter analizlerini iyice yapmış olduk böylece.
Bunların haricinde kitap, bir Agatha Christie kitabı olarak beklentimi oldukça karşıladı, diyebilirim...
Nil' de Ölüm
Agatha Christie
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.