" Çevrenizdeki insanlar, sizin evliliğinize gıpta ile bakarken siz, çevrenin size çizdiği çerçeve içine girmeye başladığınızı ve her şeyin sıradanlaşmaya başladığını göremezsiniz.
Ve kendi romanınızı yazmayı bırakıp başkalarının size yazdığı romanı okumaya ve oradaki karakter gibi yaşamaya ve düşünmeye başlarsınız !
Siz kendi hayatınızı, acılarınızı ve sevinçlerinizi yaşadığınızı sanıp o acı ve neşeler ile günlerinizi geçirdiğinizi düşünürken aldandığınızın farkında bile olmazsanız !
Bunu size fark ettirecek bir güç lazımdır! Takdiriilâhi sonucu hayatınıza ansızın bir insan gelir!
Seni, içine yaşadığın sıradan hayattan çıkarıp uzaklara, hiç bilmediğin diyarlara doğru birlikte yolculuğa çıkmaya ikna etmeye çalışır.
Bu yolculuğa çıkmak için de insanın, içinde o güne kadar yaşadığı olayların neden, niçinlerinin dolaşması ve o yolculuğa farkında olmadan bile olsa hazır olması gerekir. "
( Kitaptan Alıntı )
Mutsuz,evliliği yolunda gitmeyen bir kadının düştüğü buhranlı günlerinde ona hayat verdiğini düşünen bir adamla yaşadığı aşkın dolu dolu anlatıldığı bir eser.
Kitap karekteri kadına duyduğu derin bir aşka eşlik eden Cemil Meriç yazarın kalemiyle okura sunuluyor.
Cemil Meriç 'in yer yer dile geldiği satırlarda anlatılan yasak bir aşk yine onun dilinden kutsallaştırılıyor. Öyle ki; ruh bedenin önüne geçerek çılgın arzuların yerini alıyor ve böylece okura kutsallaştırılan bir aşk sunuluyor.
Yoksa yeter ki mutlu olsun diye geride kalan vefakar eş her birleşmenin ateşinde alevlenen Cemil Meriç'in başına soğuk sular dökebilirdi. Ya da gözden çıkarılan iki evlat annelerinin önünde tıpkı ismini aldığı bir kaya gibi yoluna çıkıp gitmesine mani de olabilirdi.
Evlilik müessesinin kutsallığı kitapta geçen satırlarla göz ardı ediliyor. Sığınılan limanda onları beraberliğe götürecek tek gemi aşklarının cahillerin aşkı olmaktan ziyade büyük bir özgüvenle bilgeliğe giden yoldaki son durak olmasından geçiyor.
Kitapta biten bir evliliğe şahit olduğumuz sayfalar, yasak bir aşkın süslü satırları ile
donanırken yazar da, Cemil Meriç'in sözlerini sevdiği kadının cümleleri ile eserini devam ettiriyor.
" O gün o otel odasında bedenlerimizin rahatlamasından sonra siyah kalın gözlükleri ile bana bakmış, üzülme, biz kimseye ihanet etmiyoruz cahillerin ihaneti değil bizimki! Cahillerin ihaneti, beden kokar; bizimki bilgelik yolunda çekilen acıların sadece bir durağı, sancılı insanların aşkı da asalet kokar, " demişti.
Yazarın bu kitabında dikkatleri üzerine çeken bölüm ; Cemil Meriç'in kendini aradığı, keşfetmeye çalıştığı bir dönemde karşısına çıkan kadın ve bu kadınla ruhu ve hayatında değişiklikler istediği bir zaman dilimi oldu.
Ve en çok merak ettiğim konu ise Cemil Meriç 'in geride bıraktığı eşine karşı duyduğu düşünlerdi benim için. Ve o satırları okuduktan sonra bunu sizlerle paylaşmak istedim.
" Eşim, benim için asude bir bahar, fırtınalardan kaçıp kendimi koynunda huzurlu hissedeceğim; kaldıramadığım olaylarda ona sataşarak başkalarından çıkaramayacağım acıları çıkaracağım tek varlık! Başkalarının sevemeyeceği kadar beni sevebilecek bir kadın! Onun hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Bunun farkındayım ama ruhumun yıllardır biriktirdiği aşk neşvesini de ölmeden önce yaşamak arzusundayım."
Cemil Meriç'in çocukluktan yetişkinliğe, yetişkinlikten ölümüne kadar geçen süreçte geçirdiği buhran ve şekva dolu günlerinin anlatıldığı eser, okura onu daha yakından tanıma sunuyor.
Kısaca ben ne okudum diye özetleyecek olursam; Cemil Meriç'in görmeyen gözlerinden onun karanlık dünyasına ışık olan bir kadınına olan aşkını okudum derim.