Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

624 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
İran edebiyatına ilgi duymama karşın, okuduğum İranlı yazar sayısı bir elin parmaklarını geçmez.Aklıma ilk gelen isimler, Sâdık Hidayet, Fruğ Ferruhzad, Sadık Çubek, Iyrec-i Pezeşkzad, Mustafa Mestur... Bu yazarlara İdrisîlerin Evi sonrası, Gazale Alizade eklendi. İdrisîlerin Evi'nde tasvir edilen yaklaşık 20 odalı, süs havuzlu bahçeli ev yazarın çocukluğunu geçirdiği evle benzerlikler taşıyormuş.İdrisîlerin Evi'ndeki karakterlerden biri olan Roxana'nın sevgilisi devrim şairi Maranko da Gazale'nin hayatına girmiş erkek entelektüellere bir gönderme sayılabilirmiş. Babası tüccar, annesi ünlü bir şair olan yazarın, aile evi, dönemin edebiyatçılarını, aydınlarını sıkça ağırlamış Annesi, Gazale'yi mutlu ama tuhaf bir çocuk olarak tanımlarmış.Küçük yaşlarda vejetaryenliği seçen Gazale'nin bir de ona hikâyeler anlatan Hüseyin adında hayali arkadaşı varmış. Gazale gözlerini bağlayarak, arkadaşının anlatığı hikâyeleri mırıldanırken, evin yardımcısı da Gazale'nin yazdıklarını kaydedermiş. Gazale, Sorbonne'da felsefe ve sinema eğitimi görmüş.İran rejiminin baskıları altında yaşayan Gazale Alizade henüz 47 yaşındayken hayatına son vermiş. İdrisîlerin Evi, 1999 yılında, Gazale Alizade'nin ölümünden 3 yıl sonra, İran'da "Yirmi Yılın En İyi Kurmacası" ödülünü alır. İdrisîlerin Evi müthiş bir açılışla karşılıyor okuyucuyu.En etkileyici kitap başlangıç cümlelerine eklenebilir. " Kaos bir evde birdenbire ortaya çıkmaz; ahşap oymalar, nevresim kıvrımları, panjurlar ve perde pileleri arasında usulca birikerek, kapıdan esip gelen bir rüzgârla savrulmayı bekleyen tozlar gibi pusuda bekler." syf 7 Bu açılış bölümüyle birlikte, evin sahiplerini tanımaya başlıyoruz. Evin büyükannesi İdrisî Hanım, pencere önünde sallanan sandalyesinde otururken geçmişini düşünür.Dağa çıkan mavi gözlü bir asker olan gençlik aşkıdır en çok aklına gelen.Genç yaşta ölen kızı Rahila'nın anısı eşlik eder, İdrisî Hanım'a. Evin torunu Vehhab; yaşından büyük gösterir, henüz 30'lu yaşlarında olmasına karşın.Düşük omuzlu, solgun yüzlü Vehhab, saçlarındaki akları sayarken, kitaplara bir de genç yaşta ölmüş olan halası Rahila'nın anısına sığınır.İngiltere'de Ortaçağ üzerine okumuş olsa da Hindistan daha derin izler bırakmıştır kendisinde. Hikâye ilerledikçe en çok değişime dönüşüme uğrayacak karakter olan Vehhab'ın diğer halası Lega benim için en ilginç karakter oldu.Lega, günde iki kez piyano çalar, iki kez yıkanır, bardaklarda leke olup olmadığını kontrol eder, erkeklerin kokusundan bir de topuk taşından tiksinir.Topuk taşı ismini duymak bile korku yaratır onda. Yaver; İdrisî Hanım'ın sırdaşı, evi çekip çeviren hizmetlisidir büyük konağın. Genç yaşta ölen güzeller güzeli Rahila'nın anıları kilitli bir kapının ardına hapsedilse de evin hâlen yaşayan bir ferdi gibidir. Çoğunluğu kullanılmayan kilitli odalardan ( yaklaşık 20 oda) ve büyük bir kütüphaneden oluşan İdrisîlerin Evi, askeri rejimin devrilmesi sonucu, orak çekiçli bayraklara sahip bir grup insan tarafından işgal edilir.Komünal bir yaşam başlar evin içinde. Görünüşte sakin, içlerinde fırtınalar kopan İdrisî ailesi fertlerinin; evi, yaşamı, yerleşimcilerle kökten değişir. Önce odaları sahiplenmekle, sonra İdrisî ailesi fertlerinin konfor alanlarını yok etmekle başlarlar evi değiştirmeye.Başta, İdrisî Hanım'ın sallanan sandalyesi, Vehhab'ın uyku hapları ve perdeleri öfkenin öznesi olur.Sonrasında kitaplar. İdrisî ailesi geçmiş düzenin ayrıcalıklı sınıfıdır onlar için.Öyledir de zaten. Olaylar ilerledikçe sınıf çatışması, sık sık çıkar karşımıza. İşgalcilerin hikâyeye eklemlenmesiyle, (artan karakter sayısı ve isim benzerlikleri nedeniyle) okur için bir bombardıman başlar. Eserin ikinci kitabında büyücü şair Yusuf tek tek anlatacak öykülerini her birinin. Biraz sabırlı olmak gerek. Kırkyama terzisi Kubad'ın, geçmişte saçları briyantinli, kolonyasız gezmeyen Kave'nin, millet bahçesini gül bahçesine çeviren yaşlı bahçıvan Timur'un, Boyacı Kadir'in, Yusuf'un annesi Kovkeb'in, zenginlerin evinde çalışarak ömrünü tüketmiş Ruhsare'nin, Yunus'un, Reşid'in hikâyelerine, İdrisî Hanım'ın gençlik aşkı efsanevi kahraman Kubad'ın hikâyesi de eklenince, kitabın büyüsü ele geçiriyor insanı. Ateşhanenin ileri gelen 15 isminden birisi olan sarı giysili, bıçak atma ustası, eli kamçılı Kahraman Şevket, ( Şevket; kadındır) yeni düzenin yasalarını uygulamaya sokarken, Lega'nın tüm korkularının üzerine giderek Lega'yı özgürleştirir âdeta. Eve gelen çocuklarla kurduğu iletişim de Lega'yı değiştirir. Vehhab'ın " Ailenin kadınları kuyruklarına kadar teslim olmuş kurbanlıktılar." şeklinde dile getirdiği İdrisî kadınlarının yazgısı, komün yaşamı ile kırılır. Öyle ki İdrisî Hanım, gençlik aşkı Kubad ile Kahraman Züleyha'ya dönüşür. Vehhab'ın evden kaçan annesi Ranan'ı da tanıyan Moskova tiyatrosunun ünlü oyuncusu Roxana'nın başkentten gelip, Rahila'nın odasına yerleşmesiyle evdeki dengeler tamamen değişir. Roxana, babasının zindanından kaçıp, oyuncu olan, ünlü devrim şairi Maranko'yu bile terk eden özgür bir ruhtur. "Her devrim çocuklarını yer" ifadesini haklı çıkarır gibi zaman geçtikçe devrimin öncülerinin yerini eski düzenin adamları alır.Eski belediye başkanı Haddadyan ya da Rahila'yı zorla evlendirmeye çalıştıkları Müeyyid gibi zorbalar, en büyük devrimcilere dönüşür. Kitabın sonlarına doğru bir ayak yıkama ritüeli var.Herkes birbirinin ayağını yıkarken, bir dönem komün hayatı yaşayan bu insan topluluğu eşitlenir, bir olur. Lega'nın topuk taşı korkusu da artık yok olur. Annesi İdrisî Hanım'ı haklı çıkarır gibidir tüm yaşanılanlar.İçlerinde belki de ayakları üzerinde durabilecek tek kişi Lega'dır. Kitap hakkında o kadar uzun konuşabilir, yazabilirim ki... Okuma zevkini kaçırmak istemiyorum. Kahraman Reşid'in büyük hanım ile kurduğu empati, yaşanılanların geçiciliğini dile getirişi, minik Gülruh'un abisi Yusuf'tan duyduklarını çocuk saflığı ile aktarışı, kitapları yakan Borzo'nun Vehhab'a ip atlamayı içeriden gelen, Chopin'in Waltz'i eşliğinde öğretişi benim için unutulmazdı. Yazdıklarım kitabın küçücük bir kısmının bendeki yansımaları. Uzun zamandır böylesine etkileyici, dev bir eser okumamıştım.Romanı sadece feminist teori açısından incelemek bile müthiş olurdu.Devrim sürecini bir aile tarihi üzerinden, sınıf çatışması açısından okumak da mümkün. Çok çok geniş kadrolu, büyük bütçeli bir sinema filmi izler gibi okudum İdrisîlerin Evi'ni.İyi ki yaşamış, iyi ki yazmış Gazale Alizade.
İdrisîlerin Evi
İdrisîlerin EviGazale Alizade · Ketebe Yayınevi · 202254 okunma
··
657 görüntüleme
Semih Oktay okurunun profil resmi
"(...) Gazale Alizade henüz 47 yaşındayken hayatına son vermiş." Sâdık Hidâyet'i düşündüm tümceyi okuduğumda. Ve merak ettim 'İdrisîlerin Evi'ni: Teşekkür ediyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.