"Artık her şey için çok geç!"
Ne kadar sık kullanıyoruz değil mi?
Artık okuma yazma öğrenmem için çok geç!
Üniversite okumam için çok geç!
Evlenmem için çok geç!
Çocuk yapmam için çok geç!
Sporcu olmam için çok geç!
Kitap yazmam için çok geç!
Geç de geç!
Ve
Rabindranath Tagore cevap verir: Geç bunları geç!
"Altmış sekiz yaşında" resim yapmaya başlıyor kendisi, öyle hobi olarak falan da değil, dünyanın en büyük şehirlerinde sergiler açıyor. Öyle zor yılların ardından başarıyor ki bunu... Eşini ve ardından iki çocuğunu kaybediyor. Kolay olmuyor toparlanması. Toparlandığındaysa kendisi ve ülkesi için benzeri kolay başarılamayan çalışmalara imza atıyor. Yalnızca resimde değil müzikte de bir o kadar iyi, üç bini aşkın şarkı besteliyor. Ve kuşkusuz edebiyat: Nobel Edebiyat Ödülü sahibi... Hukuk eğitimini yarım bırakıyor edebiyat için. İngilizler "Sir" diyor ona. "Tagore" da kendi dillerinde soylu kişi anlamına geliyor. En büyük mücadelesi yine Gandi ile birlikte İngilizlerle... Gandi "büyük üstat" diyor kendisine.
Aşk Şiirleri
Dilimize en çok çevrilen Hint yazar olan Tagore'un edebiyatımızın en önemli isimlerinden
Fahri Özdemir tarafından çevrilen şiirlerinden oluşuyor eser. Çeviri olmasına rağmen birçoğunu oldukça anlamlı buldum, bunda kuşkusuz çeviren isimlerin nitelikleri de etkili... Bir dönem
Bülent Ecevit de onun şiirlerini çevirmiş. Edebiyata ilgisini biliyordum ama Tagore'da görmemiştim.
"Ey kadın!
Hissetmiyar musun!
Sepetindeki yükün çok ağır
Dudaklarınsa çok yorgun." (s. 115)
Kimi yükleri taşımak zor, kimi yükler meşakkatli... Ve insanlar hep yorgun. Başta şairin kendisi. "Beni bekleyen bir gece var, uzun mu uzun. Ama ben çok yorgunum," diye ifade ediyor yorgunluğunu. Psikolojik bir yorgunluk değil bu, vatanını, eşini, çocuğunu yitirmenin yorgunluğu... Eksik kalmanın, kolundan kanadından olmanın yorgunluğu. Bir daha hiçbir şeyin asla eskisi gibi olamayacağını bilmenin yorgunluğu. "Şimdi çaresizim - yalnızım - kolum kanadım kırık." (s. 15)
"Acılar kaldı bana artık
yalnızca
ve yalnızca." (s. 73)
Aklıma oğlunu yitiren
Ümit Yaşar Oğuzcan geldi. Onun ardından devam etmek zorunda kalan ve ona şiirler yazan:
"Bir adam düştü Galata Kulesinden
O adam benim oğlumdu."
Tagore da acıların ardından devam ediyor. Yazdıkça yazıyor kendi ana dilinde ve yine kendisi onları İngilizceye çeviriyor. Ve ben yine Tarık Dursun K.'nin kaleminden öğreniyorum bütün bunları. Şiirleri çevirdiği yetmiyor, üzerine olabildiğince tanıtıyor şairi...
Usta işi şairden, usta işi şiirler, usta kalemlerin çevirisi ile bir araya gelince güzel bir çalışma ortaya çıkmış. Okunmasını, okutulmasını dilerim.
Aşk ŞiirleriRabindranath Tagore · Kırmızı Yayınları · 2011178 okunma
“Her zamanki gibi
sendin hep benim kayığımı
sakin limanlara ulaştıran kaptan.” (s.102) diyordu
Rabindranath Tagore, Nazım’ın
“ Çok yorgunum
Beni bekleme kaptan
…beni o limana çıkaramazsın…” dizelerini düşürdü aklıma. Etkilendiğim dizeleri oldu. İyi ki okuduk iyi ki tanıdık onu.
Bir şiir kitabımız daha oldu seninle okuduğumuz. Nice şiir kitaplarında buluşmak dileğiyle. Emeğine, fikrine sağlık.