Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

284 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
Ne yazsamda aşırı olmaktan kaçınsam diye yazıp yazıp sildim ama bir şekilde hislerimi kelimelere dökmeliyim. Bir kitabı okurken heyecan hissini doruklara kadar yaşayalı uzun zaman olmuştu. Öncelikle yazarımızın kalemini ilk kez tattığımı söylemek isterim.Yazarımızın kalemi oldukça akıcı ve kendini okutmayı başarıyor. Zaten kalemini çok merak ettiğim bir yazardı. Bu muhteşem -en azından bana göre- kitap vesilesiyle tanışmamız nasipmiş. Olaylara kısaca şöyle bir göz atacak olursak: Kitabımızın baş karakteri Cengiz Türker, akademik hayatı pek yolunda gitmeyen, benimde bu sene ikinci kez gireceğim YKS'ye- o zaman ki adı farklı ama- üçüncü kez girecek gariban bir evladımız. Ertesi gün sınava gireceği gece de bir rüya görüyor. -Bu kısmı okurken acayip heyecanlandım bu arada.- Rüyada kendisini bir atın üzerinde, elinde kocaman bir kılıç ve uçsuz bucaksız bir ordunun karşısında buluyor. Ordu iki yana açılıyor ve yanına iki ihtiyar geliyor. Nuh'un oğlu Yafes'in oğlu Türk ve Ahmet Yesevi. "Emaneti verme vakti." tarzı sözlerle onun Son Kağan olduğunu belli eden ve onu yüreklendiren sözler ediyorlar. Sabah olduğunda Cengiz bu rüyayı çok ciddiye almıyor, sabah olduğunda da kalkıp sınava gitmek için hazırlanıyor. Çöpüde bir atayım öyle gideyim derken çöpün yanında tiyatro sahnelerinden fırlamış gibi bir ihtiyar görüyor. Bu ihtiyar kitlenmiş bizim Cengiz'e. Cengiz diyor ki, hayırdır ihtiyar. İhtiyar kalkıyor, bir kutu veriyor Cengiz'e. Ve aynı rüyasındaki gibi Son Kağan olduğuna dair destekleyici sözler sarfediyor. Kutudan bir bıçak ve kavun benzeri bir meyve çıkıyor. Meyveyi ona yediriyor. Cengiz niye sorgusuz sualsiz yiyor derseniz, kendisi kitlenmiş bir halde kaldığı için karşı koyamıyor. Herneyse Cengiz yiyince bayılıveriyor yolun ortasında. Babası onu ayılttıktan sonra sınav için yola çıkıyorlar. Sınavda algılarının acayip bir şekilde açıldığını, birkaç saniyede bir soruyu çözebildiğini farkediyor.Yarım saate yakın bir sürede sınavı bitirip çıkıyor. E tabi Türkiye birincisi oluyor. Bundan sonraki gurur verici hayatını okumak acayip zevkliydi ve sizlerin de zevk alacağınızdan eminim. Okudukça çoğu şey sizi şaşkınlığa uğratıyor. Ama devamı geldikçe aslında bunların olabilecek şeyler olduğunu fark ediyorsunuz. Örneğin; kitapta Türkiye Cumhuriyeti; her şeyini kendi üreten, silah sanayisinde yaşanan gelişmelerle Avrupa'da silah ihtiyacının %85'ini karşılayan, AB'ye girmeyi artık bir yük olarak gören, Pkk'yı bitirmiş ve en önemlisi Dünya'daki konumu açısından Amerika'nın koltuğuna talip bir ülke. Her gün yeni bir icat bulunuyor, Türkiye'ye doğru yaşanan beyin göçleri Amerika'ya yaşananları geçiyor. Yani Dünya'nın süper gücü TÜRKİYE. İlk başta imkansız geliyor olabilir. Lakin şunu unutmayın; biz daha önce dünyanın süper gücü olduk. Bilim insanlarını kendi coğrayamıza çektik. Tekrar olmaması için hiçbir sebep yok. Kitapta verilen en önemli mesaj şuydu bence: Bir ülkenin gelişmesi için en önemli etken dışa bağımlılığın azalması hatta bitirilmesidir. Yazarımızın belirlediği siyasi kronoloji insana şaşırtıcı gelse de, aslında ülkelerin Dünya'da izledikleri siyasete bakarsak tahmin edilebilir bir kronoloji. Ve oldukça başarılı. Birde eski ve yeniyi birbirine bağlama süreci harikaydı. Mukan Kağan ve Büyük Kam'ın geleceğe müdahil olması mükemmel bir ayrıntıydı. Kitabı okurken milliyetçi, vatansever damarlarınızın patlamaması imkansız. Olay akışına bayıldığım, heyecanlandığım ve bir o kadar da gururlandığım bir kitap oldu. (Neden gururlandın diye sormayın. Türkiye'nin tekrar süper güç olma olasılığı bile beni gururlandırıyor.) Yazarımızın kalemine sağlık diyor ve sizleri bu bayılacağınız Türkiye senaryosuyla başbaşa bırakıyorum.
Son Kağan
Son KağanEmrullah Özdemir · Akçağ Yayınları · 201571 okunma
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.