Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
7/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Kötü bir baş kahramanın berbat hikâyesi
Çizim ve kurgu açısından değerlendirildiğinde başarılı bir çizgi roman olmakla birlikte câni bir adamın kendi hedefleri doğrultusunda ve sipâriş üzere çeşitli planlarlar yaparak ve bunları gerçekleştirirken sıklıkla 3 yaşındaki oğlunu da kullanarak kurbanlarını kesip doğraması mîde bulandırıcı. Halkı için çabalayan ancak idârecilerin tamahkârlığına mânî olduğu için onların nefretini kazanan Yaşayan Buda’yı öldürdüğü hikâyede bu bahsettiğim iğrenme duygusu tepe noktasına ulaştı. Asıl kötü olan ise İtto Ogami’nin ideal biri olabilirmiş gibi güçlü erkeklik tasviri çerçevesinde kendi hedeflerini gerçekleştirebilmesi nedeniyle okurun gayrıirâdî bir biçimde takdîrini kazanması. Ahlâkî kaygılarımdan ötürü bir okur olarak böyle bir kişiyi takdir etmek istemiyorum. Adolf Hitler’in kendi hedefleri uğruna milyonlarca insanı katletmesini takdir etmekle eşdeğer bu. Dahası bu kâtilin gücünü kullanabilmesi de başarının ya da ideal insan/erkek olmanın bir göstergesi değil. Bence güç; iyi, doğru ve güzel uğruna kullanıldığında ve yine bunlara döndüğünde bir başarı hâline dönüşebilir ve takdir kazanabilir. Bu anlamda 3. ciltteki Tam Hasır, Yarım Hasır ve Bir Avuç Pirinç hikâyesindeki ronin Shino Sakon’un sûikastçının yolunu seçen İtto’ya kötü bir yolu seçtiğini ve eylemleriyle kötü biri olduğunu haykırması, onu bu insanlık dışı yoldan vazgeçirmek ve küçük oğluna temiz ve iyi bir gelecek vermesi için ona âdeta yalvarması, canı pahasına onunla dövüşmesi kitap boyunca hasretini çektiğim şeydi. Ne yazık ki Sakon emeline erişemedi, yine de iyiydi ve mâlûmum olan edebî eserler içinde en iyi kitap karakterlerinden biri oldu benim gözümde. Güçlülerden de güçlü olan İtto, Sakon’un erdemliliği karşısında ağlamaktan kendini alamaması da bunun en büyük delîli. Bu insânî yönü onu daha iyi anlamak adına benim için ufak bir sebep doğurdu. Bu yüzden elimdeki ciltleri okumaya devam edeceğim. Bu cildin en mühim tarafı şüphesiz ki İtto'nun neden sûikastçı olmaya karar verdiğini öğrenmemiz oldu. Nehirlerin Arasından Geçen Beyaz Yol hikâyesinin spoilerı verilecektir. Bayağı hikâyenin olay örgüsü özetlendi. Aman dikkat. Anlayacağımız dilde, İtto bir cellat. Üstelik öyle alelâde bir cellat değil. Neredeyse dînî bir hürmet duyuluyor kendisine. Hânedâna mensup kişilerin kellesini dînî bir merâsim havasında vücutlarından ayırıyor. Kimse de ona infaz ettikleri yüzünden mesûliyet vermiyor. Tâ ki son vazîfesini yerine getirdikten sonra... Son vazîfesinde kellesini aldığı son kişi yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğu. Öldürülenlerin askerleri, İtto'nun mesûliyetten vâreste olduunu bilmesine rağmen onu öldüreceklerine yemin ediyorlar. İşin için karman çorman saray enrikaları giriyor. İtto'nun evi basıldığında bütün hizmetçiler kılıçtan geçiliyor, hâmile karısı da öyle. Ölürken doğum yapıyor. Bu arada ardından müfettiş askerlerle gelip evi aramak istiyor. Sebebi ise katliamcı askerlerin seppuku (samuraylara has harakiri) yapıp kanlarıyla imzaladıkları îtirafnâmede İtto'nun shogunu (derebeyi) öldürme planları yaptığını söylüyorlar. Tabiî yalandan îbaret, çünkü müfettişin kendisi şahsî menfaati için planlar yapıyor. Onların önündeki en büyük engel ise İtto. îtirafnâmede yazdıkları üzere İtto'nun âile tapınağına giriyorlar ve o da ne shoguna lânetler okunduğuna dâir güçlü kaıtlar. İtto reddetse de müfettiş onu tutuklamak istiyor ve olanlar oluyor. İtto bir şekilde mücâdele ederek oradan uzaklaşıyor ve yemin ediyor intikam almak için. Bu uğurda samurayın yolunu terk edip sûikastçının yoluna giriyor. Sakkisini (kan dâvâsı gütme isteği, öldürme arzusu) geliştirmek için kendini eğitmeye başlıyor. Bu hikâyede İtto'nun başına gelenlerden ötürü kan dâvâsı gütmesini normal karşılıyorum çünkü o dönemde kendi adâletini kendin yerine getirmek normal. Gel gör ki buna karar verdikten sonra sırf para için adam öldürmenin mantığını kavrayamadım. İyi olsun kötü olsun, haklı olsun haksız olsun kurbanı bir tavuk gibi boğazlıyor. Üstelik üç yaşındaki oğlunu kullanarak ve onun gözü önünde. Onun intikam hissine anlayışla yaklaşmakla birlikte girdiği yolu mâkul görmüyorum, göremiyorum. Meselâ son hikâye bayağı açıktı. Bir hânedan ormanları talan edip Edo'ya satıyor. Bayağı para kazanıyor, hazînesini dolduruyor. Gel gör ki ağaçlarını kestiği yerde sel oluşma ve heyelan riski var ve o riskli bölgede başka bir hânedânın idâresi var. Üstelik o ağaçlrın kesilemeyeceği üzere çok uzun zaman önce bir anlaşma yapılmış. Ağaç tüccarı hânedan kendi bildiğini yapmaya devam edince öbürü de mâdem öyle ağaçları kesmeye devam edersen ormanı ateşe veririz diyor. Bunu derken de sırtını güçlü rüzgârlara dayıyor. İşte tam bu noktada kâtil kiralanıyor. Her ihtimâle karşı ormanı ateşe verme ile emrolunmuşları öldürmek ve elbette çıbanın başını da. Nitekim oğlunu kullanarak hepsini öldürüyor. Adam son nefesinde de bu ormanı keserlese felâketler olacak diyor. "Kardeş, sen ateşe verirsen de seller, felâketler olacak." diye bilgece laf ediyor İtto. İşte, o sırada onu kiralayan bey, seni hayatta tutamam deyip adamlarını onun üzerine yolluyor. İtto da mâdem öyle deyip bütün ormanı ateşe veriyor. Fesüphânallah! Gel de bu adamla empati kur. Her hâlükarda o kafa tuttuğu ve kendine mesken edindiği Meifumado'nun yolcusu. (Budislerin cehennemi.) Velhâsıl... İtto bana müthiş itici gelen bir kahraman. Kahraman dediysem olumlu anlamda değil, kurgusal bir terim îcâbı başkişi anlamında kullandım kelimeyi. Ancak okuyacağım. Hâlâ öğrenmek istediklerim var. Bu sûikastçının yoluna girmesı ile kan dâvâsı gütmesinin ne zaman kesişeceğini merak ediyorum.
Yalnız Kurt ve Yavrusu Cilt 3 - Düşen Kaplanın Islığı
Yalnız Kurt ve Yavrusu Cilt 3 - Düşen Kaplanın IslığıKazuo Koike · Marmara Çizgi · 201336 okunma
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.