William Golding'in Deniz Üçlemesi'nin ilk kitabını bir arkadaşımla birlikte okuduk. Kitap bizi biraz ters köşe yaptı diyebilirim. 1899 ya da Titanic gibi aksiyon, gerilim ya da macera beklerken, Golding bize mutlak otorite ve din üzerine sorgulamalar okutturuyor. Kitabın konusu Edmund Talbot adında bir adamın savaş gemisinde katıldığı yolculukta yaşadıklarını anlatıyor. Talbot, yaşadıklarını bize babasına yaşadığı olayları günlükler şeklinde aktarmaktadır yani kahraman bakış açısıyla okuyoruz bu da kitaba akıcılık katmış. Kitapta her sınıftan insana rastlamak mümkün; göçmenler, tüccarlar, din adamları, elit zümre insanlar. İlk başlarda okurken aksiyon şeklinde bu hayatta kalma güdüsü yüzünden bu insanlar arasında bir mücadele, bir yozlaşma okumayı bekliyordum ama dediğim gibi Golding bizi tersledi (belki de ikinci ve üçüncü kitapta bu olaylar da yaşanır). Kitap bence üç ana karakter üzerinden ilerliyor. Bunlar baş karakterimiz ve anlatıcımız Edmund Talbot, Vaiz Colley ve gemimizin kaptanı Anderson. Kaptan Anderson, gemide kendi otoritesini sert bir şekilde, katı kurallarla uygulatan bir kaptan, bunun yanında dinden de pek hoşlanmaz bu yüzden Colley'e sert davranmaktadır. Sert otoritesi bay Talbot ve Colley ile olan diyaloglarından okuyoruz. Gemide çoğu kişi dinden hoşlanmaz ve bu yüzden bay Colley'i hor görürler, onu aşağılarlar (burada kitabın kilit olayı yaşanır, anlatmamam daha doğru olur). Colley'e dost eli uzatan tek kişi Talbot'tur ama ikisi de birbirinden çekinir. Colley'in ablasına yazdığı mektup kilit bir nokta kitapta. Golding, yer yer mitolojiye ve hıristiyanlık dinine göndermeler yapmış bu da sizi farklı kitaplara teşvik ediyor. Dediğim gibi Golding konu olarak bizi ters köşe yapsa da ikinci ve üçüncü kitapta bizi farklı konular da karşılayabilir. Arkadaşımla her ay bir kitap okuyarak 3 ayda bitirmeyi planlıyoruz seriyi.

Geçiş AyinleriWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021200 okunma

·

44 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.