Kitabı şimdi bitirdim. Sıcağı sıcağına inceleme yazmak istedim. Bazı kitapların zamanı olur ya hani; işte tam da böyle bir zamana denk gelmiş
Emanet … Okurken sardı sarmaladı. Hüzünlendirdi, mutlu etti, öğretti, sorgulattı…..
Biraz konusundan bahsedeyim. Yasemin henüz 2 yaşındayken babası ölüyor ve annesi tarafından Newyorka götürülüp köklerinden koparılıyor. Sebebini asla açıklamıyor. Türkiye’de dedesi ve babaannesi sırra kadem basan gelini ve torununu yıllarca arıyorlar ancak ulaşamıyorlar. En nihayetinde yasemine ulaşıldığında maalesef ikiside hayatta değiller. Miras için Türkiye’ye gelen Yasemin, Türk kültürünü çok yadırgıyor. Onu aramadıklarını düşündüğü için dedesine ve babaannesine kızgın. Amaaaaa Hamdi dede ve Asude babaanne öyle bir miras bırakmışlar ki torunlarına, Yasemin 2 ayda özüne kavuşuyor resmen. Mirasın adı
Emanet . Kitabın konusunu burda bırakıyorum çünkü devam edersem spoi vermiş olurum. Bu kötülüğü size yapmak istemem ;))
Ama incelemem burda bitmedi tabi ki. Biraz da Hamdi ve Asude çiftini anlatmak istiyorum. Köy Enstitüsünden mezun olmuş şanslı bir çift. Neden şanslı? Kitapta Köy Enstitülerinde verilen eğitimi okuyunca, yokluk içinde, zor şartlarda ki kazanımlarını görünce ne şanslı bir nesilmiş dedim. Şuan ki eğitimin nasılda yetersiz ve ezberci olduğu yüzüme tokat gibi çarptı. Enstitülerin kurucuları İsmail Hakkı Tonguç ve Hasan Ali Yücel’in isimleri sık sık geçiyor. Hamdi Öğretmen ve Asude öğretmen, ömürlerini öğrenci yetiştirmeye adamış, birçok çocuğun hayatına dokunmuş, vatanı milletine bağlı okurken hayran olduğum karakterler oldu. Tabi ki torunlarından hiç vazgeçmemişler ve bir yolunu bulup tam 32 yıl sonra kendilerini anlatmışlar. Kendileri bu dünyadan göçmüş olsalar bile.. Ama o nasıl ince anlatım, o nasıl zarafet…
Sevgili yazarın
Bige Güven Kızılay kalemiyle tanışma kitabım oldu.. Kalemi naif, akıcı. Unutulmaya yüz tutmuş değerleri hatırlatıyor.