Kitaba uyku tutmadığı bir gece başladım pek de gece okunacak bir kitap değilmiş. Şahsen bir korku sever olarak beni ürküttüğünü söyleyebilirim. Kitabın üzüldüğüm noktalarından biri ise kısa olması. Tadı damağınızda kalıyor. Şöyle bir 500 sayfa olsa da uzun uzun okusak moduna girdim gerçekten. Okurken bir yandan da filmi olsa nasıl çekilir ya acaba diye düşünüyorum. Kitabı bitirdikten sonra öğrendim ki e filmi de hatta filmleri de varmış. Henüz izleme fırsatım olmadı. Lakin en yakın zamanda izleyeceğim.
Kitap ilk olarak belli belirsiz bir evde Frank adlı karakterin başına gelen bir olayı anlatıyor. Belli hazların peşinde olan Frank bir bilmeceyi çözmeye çalışıyor. Doğruyu söylemek gerekirse ilk başta Frank' i öyle alelade bir kurban sanmıştım. hehehe
Neyse sonra Frank kayboluyor. Kardeşi de eşi Julia ile birlikte bu eve taşınıyorlar. Yalnız eşi de bir kasıntı yani 10 sayfa okumadan kadın beni tavırları ile deli etti ya. Neyse bu hanımefendi aslında Frank' e aşık ama kardeşi ile evleniyor. İkinci
Küçük Kadınlar vakası. Neyse Frank' in kaybolduğu odayı boş bırakıyorlar rutubetten ötürü. Lakin sonra kitabın tüm seyrini değiştiren o olay oluyor ve Julia o odada Frank' i görüyor ama nasıl? Hadi bakalım.
Clive Barker' ı ilk kez bu kitabı ile tanıdım ama kendisinin sürükleyici ve enerjik dilini gerçekten sevdim. Kendisi zaten yazarlık dışında yönetmenlik, yapımcılık gibi işlerde çalışıyormuş. Bir dönem ise tiyatroda çalışmış. Bu gerçekten kitabı yazmasında şu açıdan etkili olmuş, kitaptaki sahneler apaçık bir şekilde gözünüzün önünde canlanıyor. Anlatım ve betimlemeler mükemmel olmasa da öyle yalın ve aynı zamanda iyi ki o an olaylar zihninizde adeta bir film şeridi gibi akıyor. Kitabın akıcı olmasının en büyük yanlarından biri bu diğeri de olayın ilginçliği ve merak duygusunun çok iyi bir biçimde verilmiş olması.
Uyarlama film serisinin ilk filmine de göz atmak isterseniz.
sinemalar.com/film/7758/hellr...