Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
Beyin
Kitabın ilerleyen sayfalarında geçen ama tüm algılarımızı sarsan bölümle başlamak istiyorum: O da içinde yaşadığımız dünyanın gerçekte renksiz, kokusuz ve sessiz olduğu! “Rengin, çevremizdeki dünyanın temel bir özelliği olduğunu düşünürüz; ama dış dünyada renk diye bir şey yoktur aslında. Elektromanyetik ışınım bir nesneye çarptığında, bir kısmı nesneden seker ve gözlerimiz tarafından yakalanır. Dalga boyu kombinasyonlarından milyonlarcasını ayırt edebiliriz; ama bunların renge dönüştüğü tek yer, kafamızın içidir. Renk dediğimiz şey, çeşitli dalga boyları için yaptığımız ve yalnızca içsel dünyamızda varlık bulan bir yorumdan başka bir şey değildir. Gerçekliğin görebildiğimiz incecik dilimi, biyolojimizle sınırlanmıştır. Her canlı, yalnızca kendi gerçeklik dilimini algılayabilir. Öyleyse kafanızın dışındaki dünya gerçekte nasıl bir yerdir? Burada renk olmadığı gibi, ses de yoktur: Havanın sıkışması ve genleşmesi, kulaklar tarafından algılanıp elektrik sinyallerine dönüştürülür. Beyin, daha sonra bu sinyalleri bize tatlı sesler, hışırtılar, gümbürtüler, tıkırtılar, şıngırtılar vb. halinde sunar. Gerçeklik, kokusuzdur da aynı zamanda: Beyinlerimizin ötesinde koku diye bir şey yoktur bile. Havada süzülen moleküller burunlarımızdaki reseptörlere bağlanır ve beyin tarafından farklı kokular olarak yorumlanır. Gerçek dünya duyusal zenginliklerle dolu bir yer değildir; her şey, beynimizin kendi duyarlığıyla dünyayı bizim için aydınlatmasından ibarettir.” İçimden “Yalan Dünya” demek geliyor hatta Yeliz’in Yalan şarkısının yalaaaaan kısmını haykırmak… “Her beynin doğrusu kendinedir. Öyleyse nedir gerçeklik? Gerçeklik, yalnızca sizin seyredebildiğiniz ve kapatamadığınız bir televizyon programı gibidir. Beynimiz çevreden sürekli olarak bilgi toplar ve bu bilgiyi de davranışlarımızı yönlendirmede kullanır.” “Zamanda yolculuk, insan beyninin bıkıp usanmadan yaptığı bir şeydir. Bir kararla karşı karşıya olan beyin, farklı sonuçların simülasyonunu kurarak tahmini bir gelecek modeli oluşturur. Zihinsel olarak kendimizi şimdiki zamandan ayırabilir ve henüz var olmayan bir dünyaya yolculuk yapabiliriz.” “Beyin hemen ulaşabileceği seçenekleri seçme eğilimindedir. Gelecekle ilgili sağlıklı karar verme sürecinin takıldığı engel, şimdiki zamandır. Şimdinin kışkırtıcı cazibesine karşı koyabilmek için yapabileceğimiz bir şey var mıdır? Evet. Farklı koşullarda farklı insanlar olduğumuzu kabul etmektir. Daha iyi kararlar vermek için, yalnızca kendinizi değil, sahip olduğunuz bütün kimlikleri tanımanız önemlidir. (Odysseus anlaşması)*” Kitapta ilginç olan bir konuda botokslu insanların empati özelliğini yitirmeleri. “Bu iş için kullanılan nörotoksinden bir iki damla yutmanız bile, beyninizin kaslarınıza kasılma emrini verememesine ve sonuçta felçten ölmenize neden olur. Bu bilgiler ışığında, insanların bunu enjeksiyon yoluyla almak için bir de üstüne para vermesi pek mümkün görünmese de yaptıkları tam olarak budur. Çünkü sözünü ettiğimiz, bir bakteriden elde edilen Botulinum toksinidir ve bu toksin de Botox adıyla pazarlanmaktadır. Yüz kaslarına enjekte edilen Botox, kasların felç olmasına yol açarak kırışıklıkların azalmasını sağlar. Botox kullanıcılarının görece hareketsiz yüzlerinin, onların duygularını anlamada zorluk yarattığını biliyoruz. Bu noktada asıl sürpriz, aynı donuk kasların, onların da başkalarını okumalarını zorlaştırmasıydı!!!” Bir diğer önemli konu: “Hayvanlar önceden programlanmış bir beyinle doğarlar. Bu ise ekosistem içindeki belirli bir bölgede işe yarar. Ama hayvanı o bölgeden çıkardığınızda yaşama ve gelişme şansı düşük olacaktır. İnsan beyni ise eksik ama esnek olarak doğar. Bu nedenle her türlü ortama uyum sağlama becerisine sahiptir.” Buna da nöroplastisite deniyor. Bir diğer ilginç mesele de 2 yaşındaki bir çocuğun beynindeki bağlantıların (snaps) bir yetişkin beyninden iki katı fazla olmasıdır. Zamanla kullanılmayan bağlantılar körelir ve kaybolur. Aslında çocuk beyni, kendini içinde bulduğu dünya tarafından biçimlendirilir. “İçine doğduğunuz aile, içinde yaşadığınız kültür, arkadaşlarınız, işiniz, izlemiş olduğunuz her bir film, yapmış olduğunuz her bir sohbet sinir sisteminiz üzerinde iz bırakmıştır. İzlediğimiz filmlerden çalıştığımız işlere kadar her şey, "kendimiz" olarak özetlediğimiz nöral ağların sürekli olarak yeniden biçimlendirilmesine katkıda bulunur.” “Nesneleri oldukları gibi değil, "size göre" oldukları gibi algılarsınız. Gerçeklik algımız, dışarda olup bitenlerden çok, beynimizin içinde olup bitenlerle ilgilidir. Duyu organlarınız, yani gözleriniz, kulaklarınız, burnunuz, diliniz ve deriniz birer çevirmen olarak işlev görür ve birbirinden çok farklı bilgi kaynaklarından algıladıkları bilgileri beyinde kullanılan ortak birime; elektrokimyasal sinyallere dönüştürürler. Aslında demek istediğim geçmişte yaşadığınızdır. Siz an' ı yaşadığınızı hissedene kadar, o an çoktan uçup gitmiştir.” Son olarak içinde yaşadığım Saraybosna’nın acı savaş günlerini ve 7 Ekim’den beri Gazze’de yaşanan soykırımı ilgilendiren bölümle bitirmek istiyorum: Yazarın söylediğine göre beynimiz iç ve dış olarak ayırdığı gruplara da farklı tepkiler vermekte imiş: “İç ve dış grupları kavramak, tarihimizi anlamak açısında önemlidir. Gezegenin dört bir köşesinde insan grupları sürekli olarak diğer gruplara şiddet uygulamaktadır. Yugoslavya İç Savaşı'nın yaşandığı 1992-1995 yılları arasında 100.000'den fazla Müslüman, "etnik temizlik" olarak anılagelen şiddet eylemleriyle katledildi. Savaşın en korkunç olaylarından biri ise Srebrenitsa'da yaşanmıştı. Burada on gün içinde 8.000 Bosnalı Müslüman, yani Boşnak, vurularak öldürüldü. Orada olanları daha iyi anlayabilmek için gittiğim Saraybosna'da, Hasan Nuhanovic isimli uzun boylu, orta yaşlı bir adamla konuşma şansını yakaladım. Bosnalı bir Müslüman olan Hasan, sığınma bölgesinde Birleşmiş Milletler için tercümanlık yapmaktaydı. Ailesi de orada kalıyordu; ancak bölgeden çıkarılarak ölüme gönderilmişler, tercüman olarak işe yaradığı için Hasan'ın kalmasına izin verilmişti. Annesi, babası ve ağabeyi, oradan çıktıkları gün öldürülmüştü. Uykularını en çok kaçıran şeyi ise şöyle anlatıyor Hasan: "Devam eden bu cinayetler, bu işkenceler kendi komşularımız, onlarca yıldır birlikte yaşadığımız insanların ta kendileri tarafından gerçekleştiriliyordu. Bu insanlar, kendi okul arkadaşlarını bile öldürmeye muktedirdi. Hasan'ın ifadesiyle "Bazı evrensel değerler vardır ve bu değerler, temel niteliktedir: Öldürmeyeceksin…1992 Nisan'ında bu 'öldürmeyeceksin' kuralı birdenbire yok olmuş ve 'git ve öldür' e dönüşmüştü.” “Soykırım neden dünyanın her köşesinde kendini göstermeye devam ediyor? İnsandışılaştırma, soykırımın ana bileşenlerinden biridir.” Bugün nasıl İsrail Gazze halkı için “insan hayvanlar” diyerek insandışılaştırma propagandası yapıyorsa, eski Yugoslavya Sırpları için Müslümanlar da bundan farksızdı. “Bu savaş da bütün diğerleri gibi, etkili bir nöral manipülasyon yönteminden güç almıştı. Uygulaması yüzyıllardır yapılan bu yöntemin adı "propagandaydı.” Eğitim, soykırımın önlenmesinde merkezi rol oynar. Kitlelere yönelik vahşetle sonuçlanacak olan insandışılaştırma sürecinin yolunu kesmek için tek umudumuz, bizi iç ve dış gruplar oluşturmaya iten nöral güdüleri ve propagandanın bu güdüleri yönlendirmek için kullandığı standart hileleri anlamaktır. Bu çerçevede beyni genel amaçlı bir bilgisayım aygıtı olarak düşünürüm; çünkü neyle beslenirse onunla çalışır.” “Beyin neyle beslenirse onunla çalışır.” Aslında Rabbimizin bize gönderdiği rehberlerin ve kutsal kitapların mesajlarının önemi üzerine çok söz söylenir bu kitaptan sonra ama bu konuda kafa yormayı size bırakıyorum… Son olarak eklemek istediğim; Zehra hanım kitabı değerlendirdiğimiz oturumda beyni koruyan iki sorunun cevabını kendimize vermemizi ve hatta bir yere not etmemizi istedi: 1. Yaşama amacınız ne? 2. Meşgaleleriniz var mı? (Kendine uğraş bulma) *Odysseus Antlaşması kişinin, gelecekte istenmeyen davranışlar sergilememek için şimdiki ve gelecekteki hâli arasında yaptığı pazarlık, bir ayarlamadır. balkandays.blogspot.com/2024/02/beyin.html
Beyin
BeyinDavid Eagleman · Domingo Yayınevi · 20165,6bin okunma
129 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.