Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şu anda yapman gereken şey, sahip oldu­ ğun yaşam tarzından vazgeçmeye dair bir karar alman. Örne­ğin, daha önce, "Y. gibi birisi olabilseydim, mutlu olurdum," demiştin. Böyle yaşadığın müddetçe, 'keşke şöyle olsaydı' gibi bir olasılıklar dünyasında olduğun sürece, asla değişe­mezsin. Çünkü "Keşke Y. gibi olsaydım," demek, değişme­mek için kendine bir mazeret uydurman demektir. özgüvenin oldukça düşük. Dolayısıyla, bu noktada esas soru neden bu kadar berbat hissettiğin. Kendini neden bu kadar düşük bir öz­güvenle görüyorsun? Eksikliklerini fark etmenin nedeni, sadece kendini sevmeye başlamamaya karar vermiş olman. Kendini sevmemek için, güçlü yönlerini görmeyip sadece ek­sikliklerine odaklanıyorsun. FiLOZOF: Belki de bu, kendinle ilgili düşünmen gereken bir şeydir. Sence ne tür eksikliklerin var? GENÇ: Bunları fark ettiğinizden eminim. Bir kere, kişiliğim böyle. Özgüvene sahip değilim ve her zaman her konuda kö­ tümser oldum. Sanırım fazla sıkılganım çünkü başkalarının bende ne gördüğü konusunda endişeleniyorum ve sürekli ola­rak insanlara karşı bir güvensizlik hali içinde yaşıyorum. Asla doğal davranamıyorum; söylediğim ve yaptığım şeylerde hep bir yapmacıklık var. Mesele sadece kişiliğim de değil - yüzü­mün ya da vücudumun da sevilecek bir yanı yok. Neden sadece eksikliklerine odakla­nıyorsun ve neden kendini sevmemeye karar verdin? Bunun yanıtı, başkaları tarafından hoşlanılmamaktan ve kişiler arası ilişkilerinde incinmekten çok fazla korkman. Bir başka deyişle, hedefin başkalarıyla olan ilişkilerinde incinmemek. Bütün sorunlar, kişiler arası ilişkilerle ilgili sorunlardır. Gencin aşağılık duygusu: bir gazetede benim yaşlarımda ve çok ba­şarılı olan birisiyle ilgili bir haber görürsem, hep bu aşağı­lık duygusuna yenik düşüyorum. Benimle aynı süre yaşamış olan biri o kadar başarılıysa, ben bu dünyada ne yapıyorum diye düşünüyorum? Ya da mutlu gözüken bir arkadaşımı gö­rürsem, onunla bunu kutlayamadan içim haset ve bıkkınlık hisleriyle doluyor. Tabii, sivilce kaplı bu surat da bu duruma yardımcı olmuyor, eğitimim ve mesleğim söz konusu oldu­ğunda da çok güçlü aşağılık duygularına kapılıyorum. Bir de elde ettiğim gelir ve sosyal statü meseleleri var. Sanırım, kendimi tamamıyla aşağılık duygularıyla doldurmuş durum­dayım. Arkadaşıının bakış açısıyla bakıp da insanların rahatlamasını sağladığıını veya onların gözleri­ ni korkutmadığımı görünce, bu tür özellikler güçlü yönlere dönüşebiliyor. Tabii, bu da öznel bir yorum. Bunun keyfi bir varsayım olduğu bile söylenebilir. Ama öznelliğin iyi bir yanı vardır: Kendi kararlarını vermene izin verir. Meseleyi öznelli­ğe bıraktığım için, boyumu bir avantaj veya dezavantaj olarak görme seçeneği bana kalıyor. Kişi çe­şitli idealler ya da hedefler belirler ve bunlara doğru ilerler. Ama ideallerine ulaşamayınca, daha değersiz olduğu hissine kapılır. Şayet, İyi eğitimli değilim, o yüzden başarılı olamam, diye düşünüyorsan, o zaman, Başarılı olamam, yerine, Başarılı ol­mak istemiyorum, diye düşünmen gerekir. Sadece ileriye doğru tek bir adım bile atmanın kor­ kutucu olduğu anlamına geliyor; ayrıca, gerçekçi çabalar sarf etmediğin anlamına da geliyor. Şu anda keyif aldığın şeyleri feda etmek isteyecek kadar değişmek istemiyorsun; örneğin, oyun oynayarak ve hobilerinle ilgilenerek geçirdiğİn zamanı. Bir başka deyişle, yaşam tarzını değiştirebilecek cesarete sa­hip değilsin. Birtakım şikayetlerin veya kısıtlamaların olsa da, her şeyin olduğu gibi kalması sana daha kolay geliyor. Bunu yapmanın en sağlıklı yolu, mücadele ederek ve gelişerek telafide bulunmaktır. Örneğin, kişi kendini eğitim gördüğü alana adayabilir, sürekli olarak eğitim alır veya işinde çok çalışır. Ama bu cesarete sahip olmayan kişiler, bir aşağılık kompleksi geliştirirler. İnsanlar talihsizliklerle ilgili deneyimleriyle kendilerini ' özel ' göstermeye çalışırlar ve sadece talihsizlik ya­şamış olmalarıyla kendilerini başkalarından üstün bir seviyeye çıkarırlar. Acı çeken kişinin hislerini tam olarak anlamayı kim­ se beceremez. Ama kişi talihsizliğini 'özel' olmak için lehine kullandığı müddetçe, o talihsizliğe her zaman ihtiyaç duyar. Bir kişi rekabetin, zaferin ve yenilginin bilincinde olduğunda, aşağılık duygusunun ortaya çıkması kaçınılmaz­ dır. Çünkü kişi kendisini sürekli olarak başkalanyla kıyaslar, O kişiyi yendim ya da O kişiye yenildim, diye düşünür. Aşağı­lık kompleksi ve üstünlük kompleksi de bunun uzantılarıdır. Herkesin seni küçümsediğini ve hor gördüğünü, asla hafife alınmaması gereken ve bir boşluk kollayıp bir anda saidıracak düşmanlar olduklannı düşünmeye başlarsın. Kısa­cası, dünya dehşet verici bir yer haline gelir. Ama diğer insanlar sana o kadar bakıyor mudur? Gece gündüz seni izleyip saldırmak için kusursuz anı mı bek­liyorlardır? "İnsanlar yoldaşım," diyebildiğinde, dünyaya bakışın tamamıyla değişecek. Artık dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu düşünmeyeceksin veya gereksiz şüpheler yaşamayacaksın; dünya sana güvenli ve hoş bir yer olarak görünecek. Kişiler arası ilişkilerle ilgili sorunların çarpıcı derecede azalacak. bunları 'sineye çektiğin' fikri, hala güç mücadelesinden kurtulamadığın anlamına gelir. Bir kavgaya karışman için sana meydan okunduğunda ve bunun bir güç mücadelesi olduğunu hissettiğinde, en kısa zamanda anlaş­ mazlıktan uzaklaş. Onun eylemine bir tepkiyle yanıt verme. Yapabileceğimiz tek şey bu.
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.