Selam. Ray Brradburyʼin Güneşin Altın Elmalarıʼnı #heraybirşiirbirromanokuyoruz grubum ile birlikte okuduk. Roman olduğunu sanmıştık fakat hikâye çıktı. Bu defa roman yerine öyküler okumuş olduk.
Eserde 32 hikâye bulunuyor. Açıkçası sayfa sayısı öyküler için çok fazla daha geniş bir zaman diliminde okumuş olsaydık çok daha keyif alabilirdim. Fakat bu demek değil ki sevmediğim bir eser oldu. Bir kaçı uzun bir kaçı kısa acayip, sıradışı, hikâyeler var içinde. Bilim kurgu türü diye geçiyor fakat bu türe ait çok az öykü vardı.
Beğendiğim öyküler;
Sis Düdüğü, Nisan Cadısı, Boşluk
Çanağın Dibindeki Meyve, Cani
Görmeyeceğim Sizi Hiç
Büyük Siyah Beyaz Oyun
Dışarıdaki Koca Dünya
Elektrik Santrali, En La Noche
Güneş ve Gölge, Çayır, Çöp Toplayıcı
Büyük Yangın, Roket Adam
Bir Gök Gürültüsü
Bitmeyen Yağmur, Sürgünler, Çilek Pencere
Buz ve Ateş, Zaman Makinesi
#kitapalıntıları :
“... Her zaman birileri bir şeyi, onu bir şeyin sevdiğinden daha fazla seviyor. Ve bir süre sonra bu şey her neyse onu yok etmek istiyorsun ki sana artık acı vermesin.”
Nerede ışık göz kırpsa, yaşam başka bir düğmeye basıyor, odalar yeniden aydınlanıyordu.
Delilik görecelidir. Kimin kimi hangi kafese kapattığına bağlıdır.
“Tanrı huzur versin. Ondan hiçbir şey kalmadı. Çünkü kitaplarımız dışında biz neyiz ki? Onlar da gittiğinde, geriye görecek bir şey kalmaz.”
Yaşam dövüşmeden, öldürmeden de yeteri kadar kısa değil miydi?
Her insan için yalnızca ŞİMDİ vardı.
Dün önemli değildi, yarın canlılıkla suratlarına bakıyordu.