Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

445 syf.
8/10 puan verdi
Lara Adrian
Lara Adrian
’ın kitapları birçok ülkede yayınlanan, aynı zamanda New York Times çok satanlar listesine girmiş bir yazardır. Ufak bir araştırma sonucunda kitaplarının sadece bir kısmı ülkemizde yayınlanmış olduğunu gördüm. Yine olduğu gibi vampir kurgu yazan yabancı yazarları ülkemizde yayınevleri sadece belli başlı kitaplarını çevirme ihtiyacı hissedip yarım bırakma eğiliminde oldukları için pek şaşırdığım bir durum olmadı. Zaten anladığım kadarıyla Midnight Breed serisinin kitapları birbiriyle alakaları sadece aynı evren içinde geçen karakterleri anlatıyor, yani bu ilk kitapta tanıdığımız yan karakterlerin hikayelerini teker teker serinin diğer kitaplarında başrol olmuş bir şekilde okuyacağız. Midnight Breed serisinin ülkemizde çevrilen kitaplarını göz önüne alırsak okuma sırası şu şekildedir: 1.
Gece Yarısı Öpücüğü
Gece Yarısı Öpücüğü
2.
Kızıl Öpücük
Kızıl Öpücük
3.
Gece Yarısı Uyanışı
Gece Yarısı Uyanışı
4.
Gece Yarısı Çığlığı
Gece Yarısı Çığlığı
5.
Gece Yarısı Tuzağı
Gece Yarısı Tuzağı
6.
Gece Yarısı Külleri
Gece Yarısı Külleri
Serinin bunun dışında bildiğim kadarıyla on adet ara kitabı ve yukarıda saydığım altı kitapla beraber on sekiz tane ana kitaptan oluşuyor olsa da çevirisi söz konusu olmadığı için söz etmeyi düşünmüyorum ama yazarın kitapları hakkında bilgi almak isterseniz bırakacağım link üzerinden bilgi sahibi olabilirsiniz. fantasticfiction.com/a/lara-adrian Bu senenin başından beri vampir konulu kitaplara takmış durumda olduğumun farkındayım, bu türü okumayı seviyorum. Ne kadar da çoğu kişi tarafından saçma ya da kabaca “ergence” adlandırıyor olsa da umurumda değil çünkü böyle tür okumayı seviyorum. İlk başta hızlı gelişen olaylar silsilesi yüzünden sevemeyeceğimi, yazarın vampirleri farklı bir bakış açısıyla ele almasıyla biraz kafamı karıştırması sebebiyle hoş bir okuma olmayacağını kendime inandırmış bir şekilde okuyordum fakat bu senenin başında okuduğum vampir serisinden —karşılaştırma yapmak istemesem de yapacağım çünkü aynı konu tarzını ele alan kitaplar— daha çok sevdiğimi düşünüyorum. Sanırım kadın karakterinin küçük olmaması, vampir durumu farklı bir bakış açısıyla ele alınarak konu bütünlüğü oluşturulması, yazar bakış açısından anlatılması, sadece ana karakter üzerinden gidilmemesi gibi durumlar beni kitaba çekti. Serinin diğer kitaplarını okumak istiyorum, hikayesini merak ettiğim karakterler olduğundan ilerleyen zamanlarda okumaya başlarım. Türü başta dediğim gibi vampir-aşk temalı olduğunu söylemiştim, korku-gerilim falan yazıyor olsa da pek aldanmayın. Gabriella Maxwell yirmi yedi yaşında —yanlış hatırlamıyorsam— iyi bir fotoğrafçıdır, arkadaşlarıyla bir gün eğlence mekanına gittiklerinde ilginç bir cinayete şahit olur. Lucan Thorne ise ilk nesil vampirlerden biriydi. Kendisi bir savaşçıydı, Issız olarak adlandırlan vampirleri kendisi gibi savaşçı olan arkadaşlarıyla avlayarak düzeni sağlamaya çalışıyordu. Gabriella’nın şahit olduğu cinayetin olduğu gün aynı mekanda olan Lucan ile bir şekilde yolları kesişir. Kurgunun içinde Soylular, Issızlar ve Soy Eşleri gibi tabirler vardı. Yazar vampirleri bu şekilde ele alarak gruplara ayrılmıştı ve kadınlar vampir olamıyorlardı. Onlar sadece Soy Eşleri olanlar eşlendikleri kişiler ile bir hayat kurarak çocukları olabiliyorlardı. Vampirler tamamen yaşayan ölü tabiriyle anlatılmaması hoş olsa da bazı beğenmediğim noktalar vardı. Soy Eşi kavramı bana biraz kadınları damızlık gibi kullanmaya çalışıyorlarmış gibi gelse de anlatılanlara göre eşlenenler çoğunlukla çocuk yapmaya o kadar hevesli olmamaları benim bu düşüncelerimi yok ettiğini söyleyebilirim. Genelde yatmadan önce okuduğum bir kitap olduğu için bazı kısımlara net bir şekilde kendimi veremedim, tabii belli yerlerine. Bundan kaynaklı kafama yatmayan, havada kalan yerler olduğunu düşünüyorum çünkü vampir kavramını farklı bir şekilde ele alınıyor ve bu durum okuyucuya daha iyi yetirebilme isteği oluşuyor. İlk sayfalarda bunlarda bahsedilse de nedense aklımda isimleri dışında pek bir şey kalmadı. Soylular, ilk nesil vampirleri kapsıyordu. Issızlar ise bir nevi yolunu kaybetmiş, kötü vampirleri kapsıyordu. İnsanların onların kölesi olması gerektiğini düşünüyordu. Tabii Issızlar aynı zamanda insanları Köle’ye çevirebiliyorlardı. Soy Eşleri ise vücudunda soy eşi olduğuna dair bir işareti oluyordu ve seçtiği vampir ile eşlenerek erkek çocuk doğurma olanağı sağlanıyordu. Evet, vampirler sadece erkeklerden geliyor. Bunu açık bir şekilde belli ettiler fakat bir vampir ve insanın birleşimiyle oluyordu. Kız çocuğu doğurmaması saçmaydı, bunu da açıklayabilirdi yazar diye düşünüyorum. Gidişat ilk başta anlam veremedim, bir anda birbirlerinden etkilenip ilişkiye girdiler fakat sonradan bence bu durum toparlandı. Karakterler arasında diyaloglar yaşanması, gel-gitler olsa da hoşuma gitti. Çoğunlukla bu tarz kurgularda yetişkin içeriği o kadar net bir şekilde öne sunuyorlar ki geriye kalan kısım harap olduğu için bu kitabın içinde beni tatmin eden diyaloglar geçmesi sevindirdi. Ben karakterleri de sevdim. Lucan’ı, Gabriella’yı ve Lucan’ın savaşçı arkadaşlarını. Dante’nin ve özellikle Tegan’ın hikayesini okumak isterim. Tegan kitap boyunca çok bir sahnede geçmese de beni kendine bağladı, onun hikayesini okumak isterim. Dante ise klasik baş karakterin en yakın neşe dolu arkadaşıydı. Adını yanlış hatırlamıyorsam Gideon karakteri de çok tatlıydı. Genel olarak severek okuduğum bir kitap oldu. Kafamı dağıttı. Anlatım dili özellikle karakter bakış açısından anlatılmaması beni çok mutlu etti çünkü gerçekten fark ediliyordu ki gidişata farklı bir hava katmıştı. Sadece pek betimleme yoktu ve şu vampir kitaplarında başrol kızın kızıl saçlı olma olayının cıvığı çıkmış gibi hissediyorum. Önerme konusuna gelince pek bir şey diyemiyorum çünkü gördüğüm bir inceleme de bir okur kitabı yarım bırakmıştı. Benim hoşuma giden bir kitap oldu. Okumayı düşünenlere keyifli okumalar dilerim.
Gece Yarısı Öpücüğü
Gece Yarısı ÖpücüğüLara Adrian · Epsilon Yayınları · 2010178 okunma
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.