“Primo Türk Çocuğu” öyküsünde; Avrupa’da eğitim almış, döndükten sonra İzmir’de bir İtalyan kızla -öne sürülen şartlara rağmen- evlenmeyi kabul etmiş,
mason locaları ile ilişki içinde olan, geçmişten ve kendi ulusuna ait değerlerden tiksinmiş, onları bir medeniyetsizlik imi olarak görmüş öykü kahramanı
Kenan Bey’le karşılaşırız. Yazar, bu kahramanı tanıtırken ontolojik anlamda
var olmadığına gönderme yaparcasına onu “gölge” olarak sunar. Gölge sözcüğünün ontik tüm çağrışımları Kenan Bey’in kişiliğinde toplanmıştır. Siliktir,
renksizdir,4 kimliksizdir, değersizdir, yaptırımsızdır, iz bırakacak imi yoktur.
Kenan Bey, biyolojik olarak Türk olmasına karşın ontik düzlemde hiçbir şey /
yok-kişidir (gölge). Bu gölge varlığın Türklüğe karşı aldığı tavır (medeniyetsiz),
içinde bulunduğu sanal bağlamla (Batılı, Avrupalı, mason) ilişkilidir. Dolayısıyla Kenan Bey, derin bir kimliksel kopuntu yaşamış “Ashab-Kehfimiz”deki
uykulu bireydir. Onun bu kopmuşluğunu, gerçek kimliğine döndürecek keskin / şok edici, uyandırıcı bir unsura ihtiyaç vardır. İşte, bu keskin ve şok edici
unsur savaş olur. Medeni uluslar olarak görüp bağlamını ve geleceğini İtalyanlara (Grazia ve Primo) aktaran Kenan Bey, Trablusgarp Savaşı’nın yıkıcı gerçeği ile sanal kimliğinden sıyrılır ve gölge olmaktan çıkarılır. Savaş aracılığı ile
kendi bağlamını Türklük üstüne kuran Kenan Bey’in kimliksel eklemlenmesinde kolektif bilinç mekânlarının da önemli bir yeri vardır. Çünkü bu uyanma
hâlinden sonra arayışa girişen Kenan Bey; çocukluk yıllarına, Bursa’daki baba
evine -anımsama aracılığı ile- dönüş yapacaktır. Baba evindeki kendiliği anımsatan nesneler aracılığı (beyaz örtülü divanlar, halılar, alaturka saat, selamlık,
duvarda asılı duran kılıçlar, kamalar) ile de neyle özdeşleşmesi gerektiğinin
bilincine erişecektir.5 Savaş, Kenan Bey’in sanal gerçeklikten kurtulmasını /
uyanmasını sağlarken anımsanan nesneler de kimlik bağlamının yönünü tayin eder. Çünkü “İnsan, yaşamının anlamlılığını nesne ilişkilerinde bulur ve
yaşamımız yalnızca bu bakımdan bir anlam kazanır; çünkü nesne ilişkileri olmaksızın ben gelişemez.” (Guntrip,2013: 14)6 Bu eklemlenme ve özdeşleşme7
kimlik kazanmak demektir. Yazar, böylece başlangıçta kimliksiz (gölge) olarak
tanımladığı kahramanını kendilik bağlamına taşımış olur.