"Bir oyunda rolünü iyi oynamanın sırrı, o rolü bizzat yaşıyor olduğuna kendini inandırmaktır."
.
.
.
Otuz Dokuz Basamak içinde gizem barındıran, kısa ve sürükleyici olduğu için kitap okuyor değil de daha çok film izliyor hissiyatı veren bir kaçış öyküsü. Bu özellikler benim eseri başarılı bulmam için yeterli, çünkü bazı eserlerin sadece sürükleyici olması bile okuma süreci ve sonrasında keyif hissiyatı yaratıyor. İşte James Bond gibi ünlü bir kurguya ilham olan eser, öyle çok didiklemezseniz kafanızı dağıtacak bir Hollywood filmi adeta. Diğer yandan nasıl ki bazı filmlerde "yok artık!" diyorsak, kitabı okurken de bol bol aynı tepkiyi veriyoruz. Çünkü ana karakterimiz o kadar şanslı ki insan şansına imrenmeden edemiyor.
Konuya gelirsek; I. Dünya Savaşı öncesinde İngiltere ve İskoçya arasında geçen hikâyemizde Richard Hannay hali vakti yerinde, saygın bir adamdır. Afrika'dan yeni dönmüştür ve Londra'da çok sıkılmaktadır. Yeniden Afrika'daki işine dönmeyi düşünürken kendini aniden hayatına renk katacak bir olayın içinde bulur. Uluslararası bir komplo düzenlenmektedir ve Hannay'in komşusu bu olayın içindedir ve bu komşu Hannay'i de çarkın bir dişlisi haline getirir. Böylece Hannay'in kaçış öyküsü başlar.
Bu arada türe hakim polisiye severlerin kesinlikle vasat bulacağı bir eser. Ya da mükemmel bir kurgu arayanları hayal kırıklığına uğratacaktır. Ancak vakit geçirmelik bir kitap arayanlar, türe başlamaya çekinenler için bir günde okunacak sürükleyici bir eser diyebilirim. Şansın bu derece abartılı ve kurgunun da biraz vasat olduğunu düşünmeme rağmen sevdim. Arada bu tarz kitaplar da okunmalı bence.
Son olarak Richard Hannay'in başka polisiye hikâyeleri de varmış. Diğerleri çıkarsa kesin onları da okurum!
Tavsiye ederim, keyifli okumalar!
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.