Hasan el- benna
Benna'ya göre gerek Batılı gerekse Batılı olmayan milletler çökmüştü. Batı manevi yol gösterici ilkelerden mahrumdu ve ekonomik temelleri krizlerle yıkılmıştı.
Ancak Batılı olmayan milletler daha iyi durumda değildi. Benna, milletlerin hastalıklara yakalanan insan bireyleri gibi olduğuna inanıyordu ve "Doğulu milletlerin tutulduğu hastalık bir dizi görünüm sergilemektedir ve birçok belirtiye sahiptir. Sömürgecilik onların temellerini kemirmiş ve kaynaklarını kurutmuştu ve Müslümanlar parçalanmışlıklarıyla kendi kendilerini mahvediyordu. "İnsanları... nefislerini feda etmekten alıkoyan bir ben-merkezcilik " karakterine bürünen Müslüman Ümmet gerek düşünsel iflåsa gerekse manevi çöküşe uğramıştı. el-Benna, İslâmiyeti Müslüman devletlerin bütün problemlerine çözüm sağlayacak ideolojik bir güç olarak görüyordu. İhvân, “döneklik veya ihanetin
zarar veremeyeceği sarsılmaz bir sadakate, açgözlülük veya para hırsının etkili olmadığı yüce bir fedakârlık ruhuna ve bir prensip anlayışına, inanç ve onun değerlerinin uygun değerlendirilmesine sahip insanları barındırıyordu. Onların İslâmiyeti hayatın her yönünü düzenleyen ve hayatın
problemleri karşısında çaresiz kalmayan "herşeyi kucaklayan bir kavram"dı.... bazıları İslâmiyeti yanlışlıkla belli bir tür dinî ayinlerle veya manevî uygulamalarla sınırlı birşey olarak anlıyorlar... fakat biz İslâmiyeti "insanların bu ve öteki dünyadaki işlerini düzenleyecek biçimde" anlıyoruz. Böyle bir islâm anlayışı taşıyan İhvân'ın misyonu, her Müslüman üzerine dinî bir görev olan ve "kaçınılması veya kaçılması sözkonusu olmayan Cihad (mücadele) yoluyla politik sistemi değiştirmekti.
Hasan el-Benna'nın hareketi monarşiye meydan okuyordu. Hareketin mücahidleri 1948'deki Filistin savaşında çarpıştılar ve cesaretleri Mısır ordusununkini aşmakla
kalmadı, kuşatılmış bir Mısır garnizonuna yardım bile ettiler. İhvân bu yüzden yasaklandı ve el-Benna 1949'da suikastle öldürüldü
Sayfa 240 - İzKitabı okudu
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.