“Hayır. Burayı geçen sene satın aldım. Gia...” Orada dururken düğmeleri açık ve aralanmış gömleği altın rengi gövdesini
sergiliyordu. Bedeni öyle güzel bir şekilde sert ve biçimliydi
ki koyu renk gözleri öyle sıcak ve acı çekmiş bakıyordu ki...
Elini tutup onu mutfaktan çıkardım. Damarlarımda tıngırdayan beklentiye daha karanlık bir şey eşlik ediyordu. Ve
daha günahkâr.
Erkekliğinin kadife başım ağzıma alırken Jax’in eli çarşafları
kavrıyor, karın kasları geriliyordu. Sert ve kalındı, öyle uyarılmıştı ki tepesinden akan meni dilimi kaplıyordu. Kökünden
avuçlayarak onu ellerim ve ağzımla sağarken ağzından dökülen
inlemelerin tadını çıkardım.
“Tanrım,” dedi kalın, nabız gibi atan damarını boydan
boya yalarken. Aralık dudaklarımı yan tarafında yukarı aşağı
dolaştırarak, ona sataşarak, eşikte tutarak onu dönüşü olmayan noktaya sürükledim.
“Oyun oynama, Gia,” diye homurdandı. “Em veya becer.
Boşalmamı sağla.”
Gülümsedim, bakışlarım karnının alt kısmını boydan boya
geçen gergin kas şeridinde oyalanıyordu. Terden parlıyordu,
muhteşem yüzü kızarmıştı ve gözleri ışıldıyordu. Onu ağzımla
sardım ve boğazımın gerisine kadar alarak emdim, bu sırada
gözü üzerimdeydi.
“işte bu,” dedi boğuk bir sesle, başını yastığa bastırırken
boynu kavisleniyordu. “Tanrım, bu çok iyi. Ağzın...”
O anda ona sahiptim. Jackson Rutledge benimdi.Parmaklarım saçlarımın arasına itti, nemli köklerin üzerinden kaydırarak saç tutamlarını yüzümden çekti. “Ah, Gia.
Beni öyle emmeye devam et, bebeğim.”
Dilimle nabız gibi attığını hissediyordum, onun tadı ve arzu
beni kendimden geçiriyordu. Bunu seviyordum. Ona bedenini
titretecek derecede zevk vermeyi seviyordum.
“Senin için çok fena geleceğim...” diye inledi.
Kendimi ondan ayırarak oturduğum yerde doğruldum,
ardından yatağın ucuna kaydım.
“Gia.” Ağırlaşmış gözkapaklarmm ardından bana bakı
yordu. “Lanet olsun. Bitir şunu.”
“Bir şey uğruna çalışırken... tam heyecan kendini gösterdiğinde ve neredeyse o hedefi tadabilecekken... bu durumda
birinin onu senden alması, pek yazık, öyle değil mi?”
Hırıldayarak doğruldu. “Buraya geri gel.”
Gülümsedim ve yerdeki gömleğini kaptım. “Bence, önce
biraz sakinleşmelisin.”
“Bence, önce o güzel poponu bu yatağa geri getirmelisin.”
Jax ayağa kalktı. Tüm o sert, dalgalanan kasları ve altın
rengi teniyle bu fazlasıyla heyecan verici bir rüyanın hayat
bulması gibiydi. Kalın ve uzun erkekliği yukarı kıvrılmıştı
ve öyle sertti ki Jax bana doğru yürürken neredeyse hareket
etmiyordu. Bedeni son derece kusursuz bir şekilde orantılı,
son derece küstahça erkeksiydi.
Yatağa atlayıp beni sertçe becermesine direnmem oldukça
zordu.
Bana uzandığında boğazımda bir kahkahayla hızla yana
kaçtım.
Kapı zili çaldı.Jax umursamadı. Azimli bir kararlılıkla, sinsice beni
izliyordu. Uzağa sıçrayarak kollarımı gömleğine sokmak için
çabaladım. Kumaş Jax gibi kokuyordu. Bundan çok hoşlandım.
“Kapıya bakmalısın,” dedim ona.
“Gia,” dedi kısık, uyaran bir sesle. “Seni becerirken rahat
etmek istiyorsan, yatağa gitsen iyi edersin. Yoksa en yakın
düz yüzeyde sana sahip olacağım.”
Ben erişemeyeceği bir yere fırlarken kapı tekrar çaldı.
“Kapıda biri var!”
“Bekleyebilir.” Aletini avuçlayarak okşadı. “Bu bekleyemez.”
Basketbol sahalarında mükemmelleştirdiğini hamleleri
kullanarak önce sağa ardından sola koşacakmış gibi yaptım.
Çıplak bir şekilde beni kovalarken hâlâ hem cezbedici hem de
heybetli görünmesi beni büyüledi. Karın kasları terden parlı
yordu; bakışları canlı ve ateşliydi, bedenindeki kaslar gergindi.
Yatak odası kapısının eşiğini geçemeden beni yakaladı.
Kollarını çelik kadar sağlam bir şekilde adeta üzerimde kilitledi, yükselip alçalan göğsünü sırtımda hissediyordum.
“Jax...”
“Gerçekten istemiyorsan söyle,” diye kabaca soludu. ‘Yoksa
sana sahip olmam gerekiyor, bebeğim.”
Sesindeki çaresizlik aklımı çeldi, bende pes etme isteği
uyandırdı. Jax tarafından arzulanmak hayatımdaki en önemli
mutluluklardan biriydi.
Sayfa 136