Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Sosyoloji öğrencisi olarak, kendisinde üç ünite ayrılmış bu filozofun eserini okumamak, çalışkan bir öğrenci olarak bana yakışmayacağı için bu eserini okudum. Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine Düşünceler’de toplumsal ve tarihsel olaylarda Tanrısal müdahale fikrini bir kenara bırakarak genel toplumsal kanunların varlığına vurgu yapmıştır. Montesquieu, Roma İmparatorluğu’nun yükseliş, çözülüş ve çöküş nedenlerini açıklamaya yönelmiştir. Tanrısal müdahaleyi saf dışı bırakarak, Romalıların çöküş nedenlerini sosyal ve siyasal nedenlerle açıklar. Bir dizi ikincil nedenden de söz eden Montesquieu’ye göre, çöküşün başlıca nedeni, merkeziyetçi siyasettir. Romalılar, eyaletlerin gücünü yok ederek, büyük bir imparatorluğun yönetim yerini tek bir merkezde toplamışlar ve kendi yok oluşlarını hazırlamışlardır. Tanrı’yı tarihsel süreçten uzaklaştırmakla kalmamış, bireyin bu süreçteki rolünün cüzi olduğuna da dikkat çekmişti: Birey, “genel hareket”in sadece bir aracıydı. Ona göre, Romalı devlet adamları (Sezar ve Pompeus), İmparatorluğu çöküşe sürükleyen kararları almamış olsalardı ve onların yerinde başka yöneticiler olsaydı bile genel gidişat içinde Roma İmparatorluğu yıkılmaktan kurtulamayacaktı. Montesquieu’ye göre Roma, yükselişini önce kralların kişisel değerlerine sonra da imparatorluğun ve cumhuriyetin erdemlerine (disiplin, kanunlara saygı, yurdunu sevme, eşitlik duygusu, senatonun ölçülü davranması ve sözünü geçirmeyi bilmesine) borçludur. Çöküşü de imparatorluğun gelişigüzel bir şekilde büyümesinin, uzak ülkelerde yapılan savaşların, imparatorluğun savunmasında barbarlara güvenilmesinin ve törenlerin bozulmasının bir sonucudur. Devletlerin çöküşü / yıkılması doğal bir döngü değil mi? Canlıların doğup, büyüyüp, ölmesi gibi; insanların oluşturduğu toplumlardan meydana gelen devletlerin de kurulup, gelişip, yıkılması normal bir düzen değil mi? İbn-i Haldun (1332 -1406), Mukaddime adlı eserinde devletlerin ve medeniyetlerin geçtikleri döngüsel aşamaları 1- Kuruluş 2- İlerleme 3- Doruk Noktası 4- Çöküş ve 5- Yok Olma olarak beşe ayırır. Vico (1668 - 1744)'ya göreyse toplumların döngüsel evresi; 1- Tanrılar Çağı 2 - Kahramanlar Çağı 3 - İnsanlar Çağı olarak üçe ayırır. Montesquieu (1689 - 1755)’nün geleneğini sürdüren Tocqueville (1805 - 1859), rejim türleri ile toplum türlerini kategorize ederek aralarındaki bağı göstermeye çalışmıştır. Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine Düşünceler ile Eski Rejim Ve Devrim arasında çok çarpıcı paralellikler dikkat çekmektedir. Kitaba dönersek en çok geçen terimlerden 'Roma Cumhuriyet'i sizi yanıltmasın; bahsedilen cumhuriyet günümüzde anladığımız şekilde değil ama bugünkü cumhuriyetin temellerini atmıştır. Roma'da cumhuriyet yönetimi, her yıl yurttaşlarca seçilen ve bir senato tarafından atanan iki konsülün başkanlık ettiği bir hükûmetin getirilmesiyle başladı. IV. bölümde; "Kartacalılar yabancı birlikler kullanırken, Romalılar kendi birliklerini kullanıyorlardı. Kartaca saldırmak için, Roma ise kendini savunmak için fazla güç kullanmıştır. Kartaca'nın şehirleri ve orduları açlık çekerken, Roma'da her şeye bolluk hakimdi." Kartaca - Roma (Hannibal) savaşları gibi sadece sosyal ve siyasal nedenler değil askeri yapıyı da karşılaştırmalı olarak incelemiş. VIII. bölümde; "Roma yönetimi başlangıcından itibaren şu açıdan takdire şayandır; İster halkın ruhu sayesinde olsun, ister senatosunun gücü sayesinde olsun, isterse de bazı yüksek dereceli memurların nüfuzu sayesinde olsun, yapısı gücün kötüye kullanıldığı durumları daima ıslah edebilmiştir." Kim istemez ki gücün kötüye kullanılmadan yönetilmeyi. Tüm halklara böyle yönetilmek nasip olsun, tüm gücü kötüye kullananlar ıslah edilsin. IX. bölümden: "Asya tipi despotizmin, yani ılımlı olmayan tüm yönetimlerin ahenginde daima gerçek bir bölünme mevcuttur. Çiftçiler, askerler, tüccarlar, yüksek dereceli memurlar, asiller birbirlerine, sırf birileri diğerlerini dirençle karşılaşmaksızın ezebildiği için bağlıdır. Böyle yönetimlerde bir birlik gözlemlesek bile, bunlar birbirlerine bağlı olan yurttaşlar değil, yan yana gömülmüş ölü bedenlerdir." Yaklaşık 300 sene önce devlet yönetimi ile ilgili araştırılıp, yazılmış bu cümle üzerine yapılacak bir yorum olduğunu zannetmiyorum. Sadece geçen zaman içinde durum düzelme göstermemiş bugünlerde yaşananlar göz önüne alınırsa aksine kötüye gitmiştir. X. bölümde: "Devletin büyümesi beraberinde şahsi servetlerin büyümesini de getirmiştir. Romalıların belli sınırlar içinde kalmaya devam eden zenginliği, sınır tanımayan bir lüks ve israf yaratmıştır. Önce zenginlik yüzünden yozlaşanlar, ardından fakirlik yüzünden yozlaşmışlardır." Roma İmparatorluğu ( M.Ö. 278 - M.S. 395) yaklaşık 2 bin yıl, kitabın yazılışı ise 1734 yani yaklaşık 290 yıl önce ama yazılanlar çok tanıdık değil mi? Zaman geçse de her şey değişse de insan davranışları, zaafları değişmemiş. Bu da daha önce okuduğum Machiavelli'nin ' Hükümdar' eserindeki fikirlerini doğruluyor: "İnsanın temel özelliği değişmezliğidir. İnsan geçmişte ne ise, güncelde aynıdır ve gelecekte de aynı kalacaktır. İnsanların zaman ve uzam farkına karşın, dünya görüşlerinde ya da dünyayı ele alış biçimlerinde farklılıklar yakalamanın pek de olanaklı olmadığını; ihtiras, kin, öfke, aşk ve sevdanın değişik ölçeklerine karşın, insanı yoğuran ve adam eden malzemeler olduğunu savunur." Bu eserler; siyaset tarihi, siyaset sosyolojisi gibi türde olsa da bana göre biraz daha farklı türe de girebilir. Tarihçede ilk kişisel gelişim kitabı Samuel Smiles'in (1812-1904) "Self-Help" başlığı ile 1859'da yayınlanan kitabı olarak geçse de bence daha önce yazılmış kitaplar da bu kategoride değerlendirilebilir. Hükümdar / Machiavelli (1532) , Dostluk Üzerine / Cicero (M.Ö. 44), Yaşlılık / Cicero (M.Ö. 44), Toplum Sözleşmesi / Jean-Jacques Rousseau (1762)... Kişisel gelişim kitapları, bireye bazen akademik bazen yaşanmışlık sonucu edinilen tecrübeleri aktararak tavsiyeler sunuyor. Bu kitaplarda da siyasetçilere, devlet adamlarına, topluma siyaset, devlet yönetimi ve toplu yaşam ile ilgili tavsiyeler verilmiyor mu? Bu kitapla beni buluşturan kitap kardeşim Murat Demirel'e teşekkürler. Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine Düşünceler’den: Romalıları dünyanın hakimi kılan en önemli unsurun, bütün halklarla savaştıktan sonra daha iyi bir usul buldukları anda kendi usullerinden vazgeçmeleri olduğunun da altı çizilmelidir. Toplumların doğuşunda kurumları yaratan cumhuriyetlerin liderleridir. Sonra da bu kurumlar cumhuriyetlerin liderlerini yetiştirir. Çaba sarf eden ve daima engellerle karşılaşan Roma, gücünü, onu yaymayı başarmaksızın hissettirmiş ve çok dar bir çember içinde, ileride dünya açısından son derece ölümcül olacak erdemlere göre hareket etmeye devam etmiştir. Romalıların dikkat ettiği ana unsur, düşmanlarının hangi konuda kendilerinden üstün olabileceği tespit etmek ve kendi açıklarını derhal telafi etmekti. Fetih yapmak kolaydır, zira fetihler eldeki bütün kuvvetlerle gerçekleştirilir. Ancak fetihleri muhafaza etmek güçtür, zira bunlar ancak kuvvetin bir kısmıyla müdafaa edilir.
Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine Düşünceler
Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine DüşüncelerMontesquieu · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019252 okunma
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.