Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Türk Ortodoksları Nüfus Mübadelesine Neden Dahil Edildi?
Lozan'da Türk Ortodokslarını diğer Rumlardan ayrı gördüğünü defalarca dile getiren Türk hükümeti neden bu insanları Yunanistan'a gönderme kararı almıştı? Daha açık bir ifade ile Türk hükümetini milli mücadeleye destek veren ve her fırsatta Türk olduklarını dile getiren bu insanları ülkeden göndermek zorunda bırakan sebepler neler olabilirdi? Bu soruların cevabını ararken Lozan görüşmeleri sonucunda Fener Rum Patrikhanesi'nin her ne kadar yetkileri kısıtlanmış olsa bile tamamen ülke dışına çıkartılamadığını hatırlatmakta fayda var. Lozan Konferansı'nda azınlıklar ve Patrikhane konusunun görüşülmeye başlandığı ilk toplantılar incelendiğinde görülecektir ki, Türk Heyeti ne olursa olsun Fener Rum Patrikhanesi'ni ülke dışına çıkartmayı ve Türk Ortodoksları haricinde bütün gayrimüslimleri mübadele ile göndermeyi hedeflemektedir. Görüşmelerin sonunda ise ne yazık ki Patrikhane İstanbul'da kalmış, bununla birlikte İstanbul Rumları da mübadeleye tâbi tutulmayarak yaşadıkları yerlerde kalmaya devam etmişlerdir. Burada şu soru akıllara gelmektedir: "Acaba Türk heyeti, Patrikhane'nin ve diğer gayrimüslimlerin ülkeden gönderileceğine kesin gözüyle baktığı için mi Türk Ortodokslarının Anadolu'da kalması konusunda tavrını net bir şekilde belirlemiştir? Aynı şekilde Türk heyeti Türk Ortodokslarının mübadeleye tâbi tutulmamaları hakkında bu kadar ısrarcı iken, Patrikhane İstanbul'da kalınca mı bu kararından vazgeçmek zorunda kalmıştır?" Fener Rum Patrikhanesi yakın zamana kadar Türk Ortodokslarını "Yunanlı" yapmak için elinden gelen herşeyi yapmış ve dünya kamuoyuna bu insanların zulüm gördüğünü söyleyerek imdat çağrısında bulunmuştu. Özellikld 19. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu'nun hemen her köy ve kasabasında açılmış olan Rum okullarına gelen öğretmenler onlara çoktan Yunan soyundan geldiklerini öğretmişti. Anadolu'nun Hristiyan halkının bir bölümü Yunan dilini konuşmasada Yunanlılık bilincini kazanmıştı. Anadolu'daki Rum halkının hepsinin Türk Ortodoks Kilisesi'ne bağlanmasıda düşünülmüştü. Ancak bu projeyi hayata geçirmek için oldukça geç kalınmıştı. Her ne kadar bugün Fener Rum Patrikhanesi'nin siyasi yetkileri elinden alınmış ve Türk Ortodoksları da kendi kiliselerini kurmuş olsalar bile, yarın ne olacağı belli değildi. İlerleyen zamanlarda Fener Rum Patrikhanesi Türk Ortodoksları üzerinde hak ilan edebilir, onları isyana teşvik edebilir, yine ajanlarını göndererek Yunanlılık propagandaları yapabilirdi. Türk Ortodokslarının büyük bölümünün bugün olduğu gibi yarın da bu oyuna gelmeyeceklerini farzetsek bile Patrikhane yine yalan ve iftiralarla dolu beyanatlar vererek Hristiyan dünyasından yardım isteyebilirdi. Patrikhane'nin geçmişe yaptığı bölücü faaliyetleri tekrarlamayacağını düşünmek ise hataların en büyüğü olurdu. Türk hükümeti Patrikhane'ye asla güvenmiyor ve yeni Türk devletinde ne pahasına olursa olsun azınlık sorunlarıyla karşılaşmak istemiyordu. Türk Ortodokslarının büyük bir bölümü Papa Eftim'in dolayısıyla milli mücadelenin yanında yer almışlardı. Ancak az sayıda Türk Ortodoksu, Fener Rum Patrikhanesi'nin Rumlaştırma politikalarının etkisi altında kalmışlardı. Bu insanlar kendilerini Türk saymayarak Patrikhane ile aynı siyaseti güdüyor, Türklük aleyhinde hareket ediyorlardı. Türkçe konuşup Türk Ortodoksluğunu kabul etmeyen Kayserili Papaz Neofitos'un mübadele ile ilgili "Lozan Anlaşması Üzerine" adlı şiirinden de anlaşıldığı üzere Türk Ortodokslarının tamamı milli mücadele yanlısı değildi. "Anadolu" gazetesi de Büyük Taarruz sonrasında Türk ordusundan Türkçe kelimelerle zelil (hor görülen) ve makhur (kahredilmiş, yenilmiş) şeklinde bahsederken Anadolu'yu "Rum Anadolusu" olarak adlandırıyordu. Aksaray Caddesi üzerinde esnaflık yapan bir Rum bakkal ise Türkçe'den başka bir dil konuşmazken, yalnız müşterileri değil oradan gelip geçenler bile Müslüman Türklerden ibaret olan bir muhitteki dükkanın üç sene boyunca hep Venilezos'un tasvirlerini ve bizi kaba ve müstahcen bir suretle alaya alan karikatürleri teşhir ediyordu. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Türk hükümeti verdiğimiz örneklerdeki gibi Türklük aleyhinde çalışanlar ile Türk hükümetine gönülden bağlı olan vatansever Türk Ortodokslarının ayrımını yapmaya fırsat kalmadan, Helenleşmiş ve Türk kültürüne bağlı kalmış vatandaşları ayıran farkları incelemeye vakit bulamadan bütün Anadolu Ortodokslarını ülke dışına göndermek zorunda kalmıştır. Değerlendirmemize göre bunda Lozan Konferansı sonunda Fener Rum Patrikhanesi sorunundan tam olarak kurtulamamış olmamızın etkisi büyüktür. Türk hükümeti Fener Rum Patrikhanesi'nin Türk Ortodoksları üzerinden gayrimilli siyaset içine girmesinden çekinmiş olmalıdır. Patrikhane'nin bir Türk kurumu olmasına ve siyasi yetkilerinin alınmış olmasına rağmen mübadeleden otuz yıl kadar sonra patlak veren Kıbrıs sorununda Türklük aleyhinde faaliyet göstermesi bizlere Türk hükümetinin Patrikhane ile ilgili endişelerinde hiç de haksız olmadığını düşündürmektedir.
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.