Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gül Kokusu Dr. Münir Derman - Sabri Tandoğan 2014 yılında umre için bulunduğum Medine'de sevgili peygamberimizin razvası civarında dolanırken tuhaf hallere kapılmıştım nedense. Hani olur ya bazen, kontrol sizde değildir. İçinizden gelen ses yönetir sizi. İşte öyle bir halde; Bir süre önce sitesine yazarak sadece umre dönüşünde de saçlarımı örtmemin gerekip gerekmediğini sorduğum ve siteden cevap vermek yerine hemen telefonla arayarak, ruhuma işleyen tatlı bir üslupla; "Güzel dinimizde ve Türklük örf- adetlerimizde baş örtüsü vardır, ört evladım, bak ne güzel bir yola girmişsin, umreye de gidecekmişsin, niçin imtina ediyorsun güzel kızım! " cevabını aldığım Sabri babamızı aramak gelmişti içimden. Aramak çok pahalıydı ancak engel olmak da mümkün değildi o duyguya. Aradım ve nereden aradığımı öğrendiğinde Sabri babamız sevinçten çılgına döndü. "Sen şimdi beni Medine'den mi arıyorsun kızım, peygamber efendimizin oradan mı? " diyerek defalarca teyid ettirdi. Hatta Fatma Gül gel bak beni kızım nereden arıyormuş diye o dönemde hizmetinde olan manevi kızlarından Fatmagül hanıma da söyledi çocuklar gibi bir sevinç ve heyecanla. İçimden geldi, engel olamadım hocam dedim; o ağladı ben ağladım!.. Karşılıklı dua sözü aldık birbirimizden ve kapadık. Dönüşte ziyaretine gitmem de o zaman zuhur etti. Gidebildim, o videolarında seyre doyamadığım bebek masumiyetindeki nur yüzünü görebilmek, elini öpebilmek nasip oldu, yarım saatlik randevum dört saatlik doyumsuz bir muhabbete dönüşerek dört ömre bedel etkiye sebep oldu çok şükür. Bütün sorularımı sorabildim, kalbimin tam mutmain olduğu harika cevaplarını aldım. Vefat ettiği gece malum oldu, gecenin üçüne kadar sebepsiz ağladım, uyuyamadım ve gece üçte Sabri babamızı kaybettik haberini gördüm. Hala aklımda hangi soru olsa cevabı hemen ondan gelir. Onlara ölüm yok muhakkak, himmetleri her an bizimle çok şükür. Lutfedene sonsuz şükür... O doyumsuz gül kokusunu ömrümde ilk, üstelik bir videodan, eşsiz, doyumsuz sohbetinizden duymuşken, kabrinizden duymak da nasip oldu elhamdülillah hocam. Ruhunuz şadolsun. Nadide şahsiyetinizi, inceliğinizi, Yunus'ça gönül yüceliğinizi sonsuza dek aktaracak gönül dostlarından bir nefer olmayı nasip eylesin Rabbimiz. Amin Ya Rab'bi!.. Gül Kokusu 2014 yılındaki Rahmetli Sabri Tandoğan hocamızı ziyaretimde kendisinden dinlediğim Dr. Münir Derman hazretleri ile ilgili bazı anlatımlarını paylaşmak istedim sizlerle, onları tanımama vesile olan, çok etkilendiğim gizli Allah dostlarından Hüsnü aganın hikayesi ile birlikte. Dr. Münir Derman Hz.lerini o yıllarda bir dergide çıkan yazılarından tanıyıp çok etkilenmiş Sabri hocamız. Sonunda dayanamayıp dergiyi aramış kim ve nerede olduğunu öğrenmiş.Telefonla arayıp randevu alarak bir hafta sonu Eskişehir devlet hastanesinde görevli Derman hazretlerini ziyarete gitmişler pek sevgili, güzide eşi Rana hanımefendi ile birlikte. "Gidiş o gidiş." demişti yorum olarak. Ben çok Allah dostu tanıyıp sohbet ettim fakat sadece Münir Derman hazretlerine aşık oldum demişti bir de. O tarihten itibaren yıllarca her hafta sonu (cumartesi öğlen başlarmış tatil) Rana hanımefendi ile birlikte işten çıkıp trenle Ankara'dan Eskisehir'e gitmiş, hafta sonu orada kalarak sohbetlerini dinleyip mesai için yeniden dönmüşler. 2012 yılında karşıma çıkan, hem Sabri hocamızı, hem de Dr. Münir Derman hazretlerini tanımama vesile olan videodaki sohbetinde anlattığı hikayeden, samimi, duygusal anlatımından çok etkilenmiştim ben de Sabri hocamızın. O hikayeyi aynı duygusallıkla onlarca kişiye anlattım bulduğum her fırsatta. Şimdi bulamıyorum o videoyu. Unutulmasın istiyorum. Paylaşmak istiyorum o yüzden hatırladığım her detayı ile. Dr. Münir Derman hazretleri, dört fakülte bitirmiş, hatta yurt dışında yüksek lisans yapmış fakat yetinmeyip ben doktor olmak istiyorum deyip bir de tıp okuyup doktor olmuş derya deniz bir değerli alim- Velimiz. Son dönem evliyalarımızdan kendisi. Pek tanınmamış, gerektiği gibi yeterince anlaşılamamış olması büyük kayıp gerçekten hepimiz için. Yazmamın bir gayesi de onun ve sevenlerinden Sabri Tandoğan Hocamızın, bir kişi bile olsa, tanınmasına, kitaplarından faydalanılmasına vesile olabilmek inşallah. Videoda anlattığı hikaye gerçekten çok etkileyiciydi. Geçmiş zaman nedeniyle olabilecek hatalar nedeniyle Münir hocamızın anlatımı ile paylaşmayı daha doğru buldum. Sabri Babamızın odayı gül kokusunun kapladığını ifade eden son cümleyi söylerken ki saf bebek yüz ifadesini ve yüzünü buruşturarak, ağlayarak anlatışını gördüğüm an büyülenmiş gibi donup kaldım. Dakikalarca yerimden kıpırdayamadım. Hikayeyi dinlememiş, sanki bir filmde görmüş, hatta yaşamıştım adeta. O Gül kokusunu da sanki bir an duymuş ve o andan itibaren de yeniden kana kana duyma arzusu, hasreti gönlümü yakmaya başlamıştı. Yıllar sonra o çıldırtan gül kokusunu Sabri babamızın kabrinden duyacağım aklıma gelmemişti hiç. Rab'bimiz Sabri babamızın sohbetinden ve kabrinden duyurduğu o güzelim gül kokusunu kana kana duymayı hepimize nasip eylesin. Himmetleri daim üzerimize olsun. Amin Ya Rab'bi!.. Adevviye Şeyda Karaslan "Resulullah’a (s.a.v) ve Allah’a (c.c) bağlanmanın kıymetini, benim başımdan geçen bir hadiseyle anlatacağım size. Bundan yirmi yedi sene evvel ben bir yerde doktorluk yapıyorum basit bir kasaba küçük. Kasabaya gittiğim zaman kasabanın müftüsü benim dairemin altında oturuyor. Geldi ikinci gün hoş geldin doktor bey, hoş bulduk efendim o herkes gibi, hani diğer doktorlar gibi zannediyor işte hoş geldin hoş bulduk… şöyle üstün körü konuştuk. Dedi ki efendi dedi ,buyurun müftü efendi dedim. Burada fakir bir adam vardır 8-9 tane çocuğu balkan harbinde gitmiş, kendisi 84 yaşında, bir 55 yaşında kızı var şurada bir kulübe var yamaçta, orada ona bakarlar. Biz buna kızılaydan mızılaydan yardım yaptırmadık, buranın zenginleri de neyse kısmış herifler bir faide vermiyorlar. Şu kızılaydan bu adamcağıza günde bir ekmek temin edebilir misiniz dedi. Hay hay efendim ederim dedim. Kızılaya lüzum yok. Kızılay o zaman vilayetlerin emrinde olduğu için, kazadaki kızılay şuradaki fakirlere yardımcı değil. Ekmek yüz para, ben de bir evde kalıyorum yüz elli kuruş aylığı, seksen dört lira da para alıyorum ayda. Fırıncı Murat isminde biri var. Dedim ki çağırttırdım onu , sağlık memuru ile. Bu adama dedim günde iki tane ekmek vereceksiniz ve kızılaydan verildiğini bilsin. Çünkü ben kendim vereceğim parayı adamcağızın, minnet altında kalmasın. Al haftada da buna 5 lira ayda 20 lira bağla. Bu Hüsnü aga isminde birisi, kısa boylu, kamburu çıkmış gözleri şöyle kan çanağı içinde. Beni görür ara sıra, nasılsın iyi misin? Kul huveallahu ahad, kul euzu birabbinnasi, kul euzu birabbil felak ve elhamdülillahı, bunları biliyor, seksen senedir bir bunlarla namaz kılıyor. Başka bildiği yok, cahil bir adam. Ara sıra beni görür doktor bey benim artık der ölmem yanaştı, ama bunu basit cümlelerle söylüyor. Şurada gazhane var onun yukarısına beni gömün diyor. Sen merak etme ben senden evvel ölmezsem, gömerim oraya dedim. Bir gün, kış. 22 eylül. Sabah namazını kıldım, biraz daha uyuyayım dedim. Çünkü kışın havalar geç şey ediyor. Şööyle dalarken bir üzüm bağında gördüm kendimi, üzüm bağında dolaşıyorum. Çitin dışarısında da bizim Hüsnü aga. Doktor bey bana bir salkım üzüm verir misin dedi. Vereyim Hüsnü aga dedim, oradan salkımı kopardık uyandım. Baktım ki rüya. Neyse kalktık elbisemizi giydik, çıktık. Hükümete gidiyorum baktım ki orada bir kavga. Bir kahve var onun önüne gittik baktık bir adam bi sepet üzüm getirmiş siyah üzüm oradaki manavlar bunu almak istiyor. Manavlara altmış kuruşa veririm okkasını diyor, sakallı bir herif, öteki diyor ulan biz bunu on kuruşa sattık altmış kuruş olur mu, ağa diyor on kuruşa sattın ama ben kızımı evlendireceğim diyor, bunu çocuk gibi kışa sakladım onun için. Onlar kavga ededursun, oradan açık bir bakkaldan bir büyük kese kağıdı aldım, iki okka ver bana amca dedim. İki okka bu üzümden koydu yüz yirmi kuruş verdim aldım koluma. Ben doğru hükümete daha daire açılmamış. Odacım gelmiş. Dedim müftü efendiyi çağır, çağırdı. Sağlık memurunu da, Hüsnü agaya gideceğiz belki hastadır diye. Kalktık. Hafif de kar yağıyor kalktık gittik Hüsnü agaya. Kapıdan içeri girdik şu kadar bir yer Hüsnü aga böyle yanaşmış, Hüsnü aga sana üzüm getirdim dedim. Doktor bey dedi nereden bildin ben seni bu gece rüyada üzüm bağında gördüm. Neyse. Üzümden bir iki tane aldı filan ama hüsnü aganın gözleri dönmüş, hasta, 84 yaşında. Ben adamın öleceğini anlarım oğlum. Efendim Allah bilir, Allah’ın bileceği başka, kulun bileceği başka. Hangi saniye öleceğini Allah bilir, Beş saat sonra öleceksin dedin mi sen ölürsün, ama hangi saniye öleceğini onu Allah bilir. Yağmurun yağacağını insan bilir ama hangi saniye yağacağını, onu Allah bilir. İnsanın doğacağını kaç gün evvel bilir insan, fenle bilir. Ama hangi saniye doğacağını onu bilemeyiz. Sır oradadır. Sünnetullah hududuna gireceği dakika kul tarafına müsaade edilmemiştir. Hangi dakika olacağı. Gözü dönmüş. Dedi Doktor bey ben giderken..., sen hiç merak etme Hüsnü ağa dedim, o gazhanenin yeri tamam. Ertesi günü biz ilaçlarla bir daha gittik, yine kar var. Sağlık memuru, ben, Müftü Efendi. Girdik içeri ki gözleri örümceklenmiş hüsnü ağanın, oturduk yanına ilaçlarını da koydum. Şunları şöyle alırsın dedim. Bir aralık, doktor bey dedi bana hani o hüsnalı, Hüsnülü dedi ayetler var bir okur musun dedi. Hüsnülü Ayet, Hüsnalı Ayet. Bismillâhirrahmânirrahîm Tâ, Hâ. Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ. İllâ tezkireten li men yahşâ. Tenzîlen mimmen halakal arda ves semâvâtil ulâ. Er rahmânu alel arşistevâ. Lehu mâ fis semâvâti ve mâ fîl ardı ve mâ beynehumâ ve mâ tahtes serâ. Ve in techer bil kavli fe innehu ya’lemus sirre ve ahfâ. Allâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul esmâul husnâ. Ha oraya geldik, gelir gelmez doktor bey beni ayağa kaldırın dedi. Müftü Efendi iri adam, ben de kaldırdık ayağa. Hüsnü Ağayı. Karşıda da pencere var kıble tarafı… Kuş gibi olmuş zaten kolundan kaldır havaya. Şööyle yaptı; La ilahe ilallah… dedi, Ya Resulullah niye zahmet Ettin dedi, çöktü…… Ruhaniyeti Resulullah geliyor bir kulhuAllah la bir elhamla namaz kılan basit, cahil bir mü’mine. Amaaa. İçinde feneri yanık. Feneri açık insan. Efendiler, aha buradan yere inmeyeyim, odayı bir koku aldı. Bir koku aldı odayı. Müftü Efendi Allahuekber dedi. Yani… şaşırmadık, şamşurduk. Şaşırmak başka, şamşurmak başka. Onun için projektörlerinizi yakın, sizden daha yakındır Resulullah’ın nuru. Onun için Resulullah’ın ayı bu ay. Ümmeti Muhammed, boş geçirmeyin. Bir dahaki seneyi belki yaşamayacağız, dünya kimseye kalmaz. Allah cümlemizi ıslah Eyleye…" Dr. Münir Derman Hz. "Yunus’un şiirlerini alın, bütün dünya dillerine çevirin. Onu kendine yabancı bulan kimseyi bulamazsınız. Çünkü Yunus’un mesajı, bütün zamanların ve mekânların üstündedir. Bütün insanlar Yunus’u tanıdıkça, sevgileri, saygıları daha çok artacak, daha çok ilgi duyacaklardır. Bir süre sonra birçok ülkede Yunus Emre enstitüleri kurulacak, onun mısraları üstüne ciltler dolusu kitaplar yazılacaktır. Yunus’un tabiat kanunları gibi sağlam ve evrensel mısraları vardır. Onlara bakarak bir insan, bir ülke, bütün bir insanlık kendilerini sıkan, usandıran, boğan daracık yaşantılarından kurtularak huzura, mutluluğa, güzelliğe ulaşabilir. Çünkü her çağda insanların uzlaşmaya, paylaşmaya, sevmeye ve sevilmeye ihtiyaçları vardır." Sabri Tandoğan Dr. Münir Derman Hz. 'nin kabri Ankara Memlük köyünde. Sabri Babamızın Kabri: Ankara Karşıyaka Mezarlığı T15 A80 5. Kapı. 17 Ağustos Sabri Tandoğan Hocamızın hem doğum, hem de Hakka vuslat günü. Hatırlatma sayesinde öğrendim ki vefatından tam bir yıl önce, 17 ağustosta ziyaret ve o ömre bedel muhabbet nasip olmuş. Onun taşıdığı bayrağı gönül dostları, manevi evlatları olarak hiç düşürmeden hep birlikte taşıyabilmemiz dileğiyle. Tanımayı, faydalanmayı nasip edene sonsuz şükürlerle... Makamları ali, ruhları şad, himmetleri daim üzerimize olsun. Amin Ya Rab'bi!.. Aziz ruhları için el Fatiha. Adevviye Şeyda Karaslan
·
254 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.