Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim...
Merhaba sevgilim :). Bugün çok özel bir gün ve dahası yarın çok çok daha özel bir gün. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Seninle bize ait günlerin konuşmasını çok çok erken yapmıştık aslında. Sen takvimine not almıştın, bense birkaç kez unutup 17 Mart tarihinde sonsuza kadar aklıma kazımıştım. Senden saklı bir şeyim olmadığı için bunları anlatmamda bir sorun yok diye düşünüyorum. O günden itibaren bir ay boyunca hediye düşündüm. Evet gerçekten tam bir ay. İlk önce çiçeklerle başladım. Ama çiçek solup gidecekti ve senin ne işine yarayabilirdi ki? Sonra kitap düşündüm, vazgeçtim. Düşündüm, düşündüm ve düşündüm. 3 hafta düşündüm aradım. En sonunda içime sinen hediyeyi kafamda kurguladım. 12 Nisan Salı günü sabah kütüphaneye gidip çantamı bıraktım ve bütün şehri dolaşmaya başladım. Aklımda tüylü divit kalem, mürekkep, kraft kağıtları, küçük küçük pembe kuvarslar, en sevdiğin renklerde, mavi ve beyaz, kurutulmuş güller ve de tüm bunları koyabileceğim bir hediye kutusu vardı. Bütün kırtasiyeleri, çicekçileri, tesbihçileri gezdim sevgili. Önceliğim kalem ve kuvars taşlarıydı ama bulamıyordum. Bu hediye herkesten gizliydi o yüzden eve de sipariş edemezdim. Hava da yağmurluydu ve biraz ıslanmıştım. Her girdiğim yerden aklımdaki şeylerden uzaklaşarak ayrılıyordum. Böyle olacağını düşünmemiştim hiç. 3 hafta zaten benim için stresli geçmişti ama kalan son günlerde artık stres bana ağır gelmeye başlamıştı. Artık esnafın sahip olduğundan en içime sinecek şeyi çıkarmam gerekliydi. O gün bir defter, not kağıdı ve karton bir çanta almıştım. Hatırlıyorum sevgili o gün onları çantamda nasıl sakladığımı hatırlıyorum, normalde sandalyeye rastgele bıraktığım çantamı bütün gün boyunca sıranın üzerine yatırdığımı hatırlıyorum. Evde 3 gün boyunca onları nasıl sakladığımı hatırlıyorum. 3 gün boyunca o kağıda ne yazsam diye düşündüğümü hatırlıyorum. Nasıl unutabilirim ki? Hayatım boyunca kaç kişi hakkında 5-10 saniyelik bir merasim için 1 ay boyunca düşünmüştüm? Bu bir ilkti sevgili. Ve bu bir ay benim ufkumu açtı, belki de o bir ay sonrası için çevremdeki insanları özel hissettirmeme yol açtı. O kağıda farklı bir şeyler yazmalıydım. Aklımdakini zaten gercekleştirememenin hayal kırıklığını yaşıyordum ve o küçük kağıda öyle şeyler yazmalıydım ki biraz olsun içim rahatlamalıydı. Yazım kötüydü ve kendim yazmamalıydım. Perşembe akşamıydı not kağıdı önümde açık, elimde kalemle bilgisayar başında düşünüyordum. Yazıcıyla bakıştım, bir şeyler yazıp çıktı alabilirdim ama o zaman da kağıdın anlamı kalmazdı. Ben yazmalıydım ama en hatasız şekilde olmalıydı. Başka kağıtlar üzerinde kendi yazımı test ettim, olmadı vazgeçtim. En son aklıma mors alfabesi geldi. Hemen internette arattım. Çeviriciye bir şeyler yazdım. Evet işte bulmuştum. Kağıdın üzerinde hayal ettim, güzel bir fikirdi. Ve yazdım kağıda. Ama sen nereden bilecektin ki, bir ajan, bir istihbarat görevlisi değildin. Benim bile aklıma çok çok uzun düşünüşler sonrasında gelmişti. Sana mors alfabesi olduğunu söyleyip tek tek harflerle eşleştirerek senden bulmaca gibi çözmeni mi istesem diye düşündüm ama seni yoramazdım ve zaten harfler zar zor seçiliyordu. Bu seferde nasıl okuyabileceğin üzerine düşünmeye başladım, bu benim için daha kolaydı. Aklıma çok çabuk bir fikir geldi, sana bir karekod verecektim ve sen bunu okuttuğunda ne yazdığını öğrenmiş olacaktın. Hem el yazımı kullanmadım hem de kendimi ifade ettim. İçime sinmişti. Ben sana bir sakız dahi getirsem sen gülümseyecektin biliyorum ama sen sevgili sen benim için çok değerliydin ve üzerine çok kez kafa yormaya da değerdin. Hediyelerini çantama yerleştirdim ve heyecanlı bir şekilde uyudum. Ertesi gün oldu stresle çıktım evden. Aklımda son bir ayda olduğu gibi senden başkası yoktu sevgili. Sabah ders vardı, öğleden sonra da sana gelecektim. Hem de bizim saatimizde, 16.40'ta. Öğleden sonra kütüphaneye gittim ama tabii ki de çalışamadım. Düşündüm, düşündüm, düşündüm. Kurutulmuş güller yoktu belki ama güller vardı. Kaç tane almalıydım bunu düşünmeden bir çiçekçiye gitmeliydim. Ben senin şehrinde çok kez tek başıma yürüdüğüm için her yeri bilirim sevgili. Senden sonra da en sevdiğim şehir olmuştur. Beni mutlu etti, bana seni verdi. Olmak istediğim tek yer. Neyse... Daha önceden hiç kimseye çiçek almamıştım ben. Kendi evimiz botanik bahçe gibi olmasına rağmen çiçekçiye bir kez bile girmedim. Bugünse her gördüğüm çiçekçinin önünde iç çekiyorum giremediğim için. Bir sürü çiçekçi vardı hangisine gitmeliydim. Kütüphaneden erken ayrıldım, bunalmıştım çünkü. "Yolu uzatarak gidiyim çiçekçi de bulurum zaten" diyerek yola çıktım. Burada bir yazımda senden o çiçekçiden bir çiçek almanı istemiştim. Umarım almışsındır ama almadıysan da canın sağ olsun sevgili. Ben yine de hatırlatacağım. Adını George Orwell'ın bir kitabından alan kitap kafenin hemen karşısındaki çiçekçi sevgilim. O bahsettiğim meşhur esnaf oydu. Son günlerimizde odanda bir arkadaşla esnafla vedalaştım dediğim esnaf o çiçekçiydi, sana çiçeklerini getirdiğim esnaf o çiçekçiydi, artık göz aşinalığı oluştuğu için bana çiçeği hediye eden o çiçekçiydi, vazondan alınıp götürürlerken peşinden koşarak aldığın ve de koridorda koklayarak benim yanıma geldiğin o gülü sana oradan getirmiştim. Hala duruyor mu bilmiyorum ama duruyorsa ve yolun düşerse uğra olur mu sevgili. İlk seferden sonra artık beni tanıyordu ve her gittiğimde kim için bunlar, alma gerek yok diyordu. Dükkanın içi çok salaştı, her yer her yerdeydi. O dükkanda hep heyecanlı ve mutluydum. Çünkü orada her seferinde sana gelmeden 40-50 dakika önce bulunuyordum. Şehrinden çekiniyorum ama bir gün yolum düşerse uğrayacağım ilk yerlerden olacak. Umarım hala aktiftir. Kütüphaneden sonra yol üzerinde oraya denk geldim. Etrafta gül yoktu, gül var mı diye sordum. Buzdolabının içindeydi. Kaç tane almalıydım bilmiyordum. Çiçek işleri nasıl işliyordu, hangisi ne anlam ifade ediyordu, kaç tanesi makbul olurdu bilmiyordum. Ama senin gülleri çok sevdiğini biliyordum ve senden sonra ben de çok sevmeye başladım. Çünkü bana seni hatırlatıyor. Aklı selim bir şekilde anneme verdiğim ilk ve tek çiçek bile senin için alınmıştı. Sen sevgili, sen ve ilklerim... Gül çok uzun saplıydı, ilk gördüğümde hayal kırıklığıydı. Gizli bir hediyeydi. Çantama sığmalıydı ve bozulmamalıydı. Abartı olmasın diye bir tane yeterli olur diye düşündüm. Çantamdan karton çantayı çıkardım onun içine sığacak şekilde sapı kısalt dedim. Şans işte sevgili o gün de çantam çok kalabalıktı. Hediyelerini çantama zorla esnafın yardımıyla yerleştirmiştim. İyi günler diledim ve çıktım. O gün ilk kez gitmiştim oraya. Her seferinde senin için gitmiştim. Umarım ki ben oraya bir kez daha gideceğim ve bu sefer elindeki bütün gülleri senin için alacağım sevgili. Sana verebilsem de veremesem de... 16.40 için yola çıktım. 16.30 da seni beklemeye başladım. Ben odana dalmazdım, sıramı bekler oda boşalınca da içeri girerdim. Çok gergindim, yerimde duramıyordum. 15 dakika geç girebildim. O 15 dakikamı senden istiyorum sevgili lütfen telafi et :). Önceki günlerde seninle lisedeki hatıra defterin, günlüğün için anlaşmıştık. Hatta bana önceki akşamdan hatırlat demiştin. Perşembe akşamı ben senin için not kağıdını doldururken sen bana mesaj atarak kendi hatırlatmanı yapmıştın. Karşına oturdum. Öncesinde bekletmen ile ilgili konuştuk. Birkaç kişinin moralinin bozuk olduğunu söyledin. Sorun değil sevgilim ben seni 15 dakika değil bir ömür beklerim. Gergindim. Dizlerim yerinde durmuyor sürekli hareket ettiriyordum. Sen bana defterinden bir şeyler göstererek, utanmanın verdiği hislerle de çok eğleniyordun. Defterin çok eğlenceliydi. Ama ben senin kadar eğlenemiyordum. Çantamı karşı koltuğa koymuştum. Çantamla bakışıp duruyordum. Hatta odaya da birileri girip sana hediyeler vermişti bir kez. Deftere odaklanamıyordum. Aslında o defterde üzerine düşeceğim çok şey vardı. O komik şarkıyı, zamanında seni etkileyen diziyi ve oyuncuyu, fizik hocamızla ilgili yazdıklarını, onunla aranı düzeltme çabanı unutmuyorum tabii ki de sevgilim. Az olan süremiz iyice azalmıştı. Hazırlanıp gidecektik. Çantamı yere koydum. İçinden hediyeni çıkarttım ve sana verdim. Sen biraz şaşırmıştın sevgili. O şaşırmış halinle de çok konuşamadın hatta ilk başta hediyeyi reddettin. Sonradan da toparladın. Ben zaten konuşamıyordum, kısık sesle iyi ki doğdun iyi ki varsın diyebilmiştim ama sen de konuşamıyordun. Sonra hediyene baktın, önce gülü gördün sonra defteri ve en son da notu gördün. Sana notu tarif ettim, yanımda değil de sonra okumanı istedim. Sonrasında da seni kendi servisime davet ettim. Odandan ayrılırken biraz yükün vardı. Hediyeni bana vermiştin. Ben senden hediyenin gizli kalmasını istemiştim. Çünkü ben özel şeyleri severim, çünkü ben bir toplulukta aynı dili konuşan iki insandan birisi olmayı isterim. Seninle de kolayca anlaştık. Seninle uyumluyduk; hem farklılıklarımızla hem degişkenliklerimizle hem de benzer yönlerimizle çok uyumluyduk, birbirini tamamlayan bir çifttik. Servise gittik. Hatta biraz gecikmiştik beni servisten aramışlardı. Sonrasında da seni çok kez davet edecektim ama hiç yan yana oturamayacaktık. Arka tarafta hep bir kişilik yer olacaktı ve ben hep önde oturup inip seninle buluşmayı isteyecektim yol boyu. Hediyen kucağımdaydı. Sen arkada başkalarıyla konuşuyordun, benim de şoförle aram iyiydi, onunla konuşuyordum. Senin inme vaktin gelmişti. Yanıma geldin ve gözlerimizle konuştuk, hediyeni aldın benden. Ama çok geçmeden beni geri arayacaktın. Çünkü çantanı unutmuş olacaktın. Benim telefonumun mikrofonu bozuk olduğu için konuşamadık. Bozuk olması işime geldiği için de yaptırmıyordum. Başkalarını aradın ve ben de onlara çantayı ben veririm demiştim. İftar sonrası için seninle anlaştık. Okulumuzun orada buluşacak sana çantanı verecektim. Serviste o ilçede yaşayan tek kişi bendim. Çantanı bilerek unutmuş olsan ya sevgili... Saat 19.57'de çıkıyorum diye mesaj attın bana. Elimden çantayla evdekilere sana çantayı vereceğimi söylemiştim. O gün bir ilk olacaktı benim için ve sen de buna şahit olacaktın. Normalde yanına yürüyerek gelecektim ya da bisikletimle. Evden çıkarken babam arabanın anahtarını verdi. Bu bir ilkti benim için. Daha önceden çok defa araba sürmüştüm ama ilk kez tek başıma trafiğe çıkacaktım. Aldım anahtarı. Daha önceden arabayı bir kez sürttüğüm için dar alanda çok temkinliydim. Sitedeki otopark dar olduğu için çok yavaş yavaş çıkmıştım. Yola çıkarken de babam beni camdan izliyordu. Sen yürüyordun haliyle ben daha hızlı bir şekilde varmıştım. Yokuşun başındaki alım yerinin önüne çekmiştim arabayı. Sonrada seni beklerken mezun olduğum okulu incelemeye başlamıştım. Yokuşun en tepesindeydim. Ara ara yola bakıp seni gözlüyordum. Seni tek bekliyordum. Birisi geliyordu, yanında da çok tatlı bir kız vardı. Sen misin acaba diye düşünürken oradaki köpeklerden dolayı küçük kız yola atlamıştı. Çok şükür ki yol boştu ve köpekler de bir şey yapmamıştı. Geldiniz... Seni bekliyordum sevgili hoş geldin. Arabadan çantanı aldım. Konuştuk, teşekkür ettin. Rica ederim sevgilim, ne demek. Sen benden bir şey işte, istersen dünyanın öbür ucunda ol, ben ateşten yolların üzerinde yalın ayak koşa koşa gelirim sana. Şimdi sırada seni arabaya davet etmek vardı. Şehrin içine dalmaya çok sıcak bakmasam da senin için girerdim. Hava soğuktu ve yanında da küçük bir kız vardı. Bırakmalıydım sizi. Defalarca davet ettim ama sen reddettin. Sonrasında biz birlikteyken bana "arabaya binmek için can atıyordum, çok istiyordum" demiştin. Ben de senin arabaya binmeni çok istiyordum. En sonunda bana başka bir şey önerdin ve o şekilde binmiştiniz. Biraz da tedirgindin. Senin o tedirgin halini görünce başladım ben de ani hareketler yapmaya. O tedirgin halini özledim, arabaya ilk bindiğinde hep öyle oluyordun. Ben de her seferinde ani hareketler yapıyordum. Ama hiçbirinde risk yoktu sevgilim yoksa sen benim en kıymetlimsin, sana bir şey olursa sen dahil herkesten çok ben etkilenirim, en çok benim canım yanar. O tedirgin halin çok çabuk dağılıyordu her seferinde. Fotoğrafımızı çekmiştin, benden yola bakmamı istiyordun. İlk kez maskesiz o zaman görmüştün beni. Biraz karanlıktı ama olsun. Ben senin yanında her zaman anı yaşadığım için çektiğin hiçbir fotoğrafı istememiştim. Umarım o fotoğraflar duruyordur ve bir gün bana gösterirsin... Bir kilometrelik bir yoldu. Kısaydı. Tek şarkı bile etmiyordu ama olsun. Telefonum bağlıydı ve o gün açtığım şarkıyı bile hatırlıyorum. İstersen söylerim sevgili :). Sonrasında ineceğiniz yeri gösterdin hem seninle hem de küçük kızla vedalaştım ve gittiniz. Aynadan çok az sizi izledikten sonra ben de eve döndüm. Ben o gün ilk kez trafiğe çıkıyordum ve yanımda sen vardın sevgili. Ben bütün ilklerimi sana saklıyorum. Seninle yaşadığım ilkler seninle birlikte sondu. Henüz yaşayamadığım ilkler ise seninle yaşanamazsa yaşanmadan kalacak... Eve döndüm birbirimize varıp varamadığımızı sorduk. Sen yoldaydın, bense sana kaza yaptım diyerek zamanında arabayı sürttüğüm fotoğrafı atmıştım. Sen onun intikamını benden alacağını söylemiştin. Ve benim karşıma şakayla karışık bir gerçekle çıkmıştın. O yaptığın şey bizim milatlarımızdan birisi olacaktı. Ben ilk başta çok üzülsem de sen onu iyi ki yapmıştın sevgili. Sana değer vermediğimle ilgili bir şeydi. İlk söylediğin günü ve o gün koridorda karşılaşmalarımızı hatırlıyorum. O yaptığın şey sana karşı hislerimi daha da ortaya çıkarmıştı ve dediğim gibi bir milattı. O gece huzurla uyudum. Mutluydum. Biraz rahatlamıştım. Bir ay boyunca stres olmuştum. Gün saymıştım. Sonunda bitmişti ve mutluydum. Bir ilkti benim için. Sonraki günlerde rahatsızlanmıştım sevgili, hatırlarsın. Hastaneye gitmiştim, kan değerlerim çok iyiydi ama bir tanesi hariç. Onun da sebebinin stres ya da sigara olduğunu söylemişti doktor. O günlerde hayatımda sigara diye bir şey yoktu. Stresliydim. Ve sevgili gerçekten söylüyorum o gün rahatsızlanmamın sebebi sendin. Çünkü gerçekten bir ay istisnasız senin özel gününü düşünmüştüm. Sonrasında rahatlayacaktım ve stresin yerini adını bile bilmediğim, fark edemediğim aşkın heyecanı alacaktı... Aslında olay ertesi gündü, ben hafta sonu gelmediğim için ve de sonrasında değil de bir gün öncesinde bunu yapmamın daha doğru olacağını düşünmüştüm. Ama cumartesi günü de senin gelmediğinin haberini almıştım. 2 tane cenazen olduğunu söylemiştin. Ben o insanları tanımıyorum. Senin yakınlarını tanımayı çok istiyorum. Ve en yakınlarını rüyamda bile görüyorum bazen. Ölüme zaten sevinilmez de sen üzüldüğüne göre pek kıymetli insanların kaybını yaşamışsın güzel gözlü sevgili. Umarım yattıkları yerde huzur içinde uyuyorlardır... Esas günümüz yarın. Ama bugün benim için yarın kadar kıymetli sevgilim. 3.5 saattir yazıyorum. Yazdıkça yazasım geliyor. Umarım sen de o kıymetli vaktinden ayırıp okursun sevgilim. Bir hiçliğe yazmak benim için kahredici olurdu. Evet benim her şeyim, güzel gözlüm, sevgilim, en yakın dostum, ailem, gülüm, özgür kelebeğim ve daha da nicelerim. Bizim için bir milattan bahsettim sana. Sözlerimi zaten bildiğin şeylerle bitireceğim. Aramızda ne yaşanırsa yaşansın ben seninleyim, bıraktığın gibiyim, gönlüm sen tarafından alınmak için her daim müsait; kapım, kalbim bir sana açık, verdiğim sözlerin aksi bir harekette hiç bulunmadım, bulunmayacağım, hep seni sevdim, bir seni seveceğim. Tekrar ve tekrar sevgilim, ne olursa olsun, ne yaşanmış olursa olsun beni nerede bulacağını biliyorsun. O güzel yüzün bana defterini anlatırken ki halin gibi hep gülsün. Yazıyı düzenledikten sonra iki üç saat uyuyabileceğim ve rüyamda yine seni göreceğim. Bana gülümse olur mu sevgilim :)). Yarın görüşmek üzere her şeyim. Ben senden hiç vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim. Sen çoktan uyumuşsundur. İyi uykular, tatlı rüyalar. Seni çok ama çok seviyorum...🌹❤🦋
·1 alıntı·
417 görüntüleme
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
... +Bu da doğum günü şakası. -Şu an beni kalpten götürdün. -Bir yaşıma girerken 5 yaşıma bir anda girdim baba 5 yıl borcun var. +Ahahahahahahahah :)) -Son gülen iyi güler unutma bu şakayı +Hayır sizin şakalarınız biraz abartılı oluyor. +Öğretmeninize yaptığınız şaka gibi -Evet bu yüzden intikam almam gerekecek + :(( çekindim biraz ... Sana 5 yıl borcum varmış, bırak borcumu ödeyeyim sevgili. Ben o gün o şakayı iyi ki yapmışım sen de iyi ki bana başka şekilde karşılığını vermişsin...🌹🦋❤️
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
Beni her üzdüğünde seni daha çok severek dönüyorum...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.