Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır. İnsanlık büyük topluluklar oluşturduğu anda emek gücü ihtiyacına o dönemin barbarlık seviyesinde çözümler bulmuştur. Tarım devrimiyle beraber popülaritesi artmıştır ve nerdeyse bütün dünyaya yayılmıştır. Yanlış bilinenin aksine avcı-toplayıcı toplumlarda kölelik uygulanmamıştır ya da aşırı nadir şekilde uygulanmıştır. Üretimin artmasıyla toplumsal tabakalaşma paralel olarak büyümüştür her zaman. İlk kez köle meselesinin, toplum meselesi olduğu ve buna paralel olarak da kanun ve yasa çıkarılması gerektiği fikri Babil kralı Hammurabi tarafından MÖ 1750’li yıllarda ortaya çıkmış ve bazı düzenlemeler getirilmiştir. Kölelik Antik ve Orta Çağda borcunu ödeyemeyen, savaş esiri, azılı suçlu ve çocukken köle yapılması gibi sebeplerle yapılsa da Yeni ve Yakın Çağ’da ırksal kölelik olarak insanlar köle yapılmıştır. ANTİK ÇAĞ ZAMANLARINDA KÖLELİK Antik dönemlerde insanların aklına gelen şey sürekli kırbaç vurulan, bir deri bir kemik kalmış, sürekli efendileri tarafından hor görülen zavallı insan toplulukları geliyorsa hayır bu doğru değil. Antik dönemlerde nüfus azlığı sebebiyle olsun, kölelerine iyi davranırlardı. Kölelere iyi davranmamak ya da yeterince yemek/ücret vermemek köleyi güçten düşürür ki bu büyük bir kaynak israfı anlamına gelir. Mesela Antik Mısır’da kölelere emeklilik verilirdi, ücret olarak günde 3 öğün yemek ve bira verilirdi, konaklama yerleri devlet tarafından temin edilirdi, kötü muameleye maruz kaldıklarında sahiplerini dava edebilirlerdi ve uygun görülürse devlet köleyi sahibinden alıp kendine bağlayabilir ya da başka birine verebilirlerdi. Eğer köle görevini yapmıyorsa mahkemeye verilir, görev yeri değiştirilir en kötü ihtimalle hapse atılır ya da sopa cezası verilirdi. Büyük suç işlemediği takdirde ölüm cezası verilmez, işten atılma gibi durumlarda yaşanmazdı. İşten atılma gibi cezalar eski zamanlarda nadir verilirdi, çünkü eski zamanlarda işten atılan insanlar ya haydutluk yaparlardı ya da serserilik. İşçiler ile köleler arasındaki fark ise kölelere 3 öğün yemek verilirken işçilere harcayacakları daha fazla ücret ve genel bir özgürlük veriliyordu. Hatta köleler sahiplerine belli ücretler ve vergiler vermek karşılığında özgür bir insan bile olabiliyordu. Yani kazandığı paranın bir kısmını devlete, bir kısmını sahibine vererek özgürlük kazanabiliyordu. Antik Yunan ve Roma’da ise köleler kötü muameleye maruz kalmaz, bazı hakları olan ve efendilerinin zulmü olmadan yaşarlardı. Efendi kölesine kötü davranamaz, sağlık, evlenme, eğitim, yemek, barınma gibi ihtiyaçlarını efendileri ödemek zorunda olurdu. Bu söylediklerim size çok mu abartılı geldi? Peki size bir örnek vereyim. Ezop Masallarının yazarı Aisōpos’un aslında köle olduğunu, efendisiyle arkadaş gibi sohbetler edip bunları hikâyelerinde kullandığını biliyor muydunuz? Zaten Ezop masallarını biraz inceleyerek okursanız kölelerin efendilerine sadık kalmaları, haline şükretmeleri gerektiği mesajı veriliyor genel olarak. Onun dışında bir sürü filozof eski kölelerden meydana gelmiştir. Kinik felsefesinin savunucusu Diyojen, Atinalı Kebes, Elis'li Phaedo, Hierapolisli Epiktetos ve daha nice ünlü filozoflar kendilerini geliştirme fırsatı sahipleri tarafından tanınmıştır da belli bir seviyeye ulaşmışlardır. O zamanlar köleler kendilerini kanıtladıkları taktirde eğitim hakkı kazanabiliyor ve toplum tarafından saygınlık bile görüyorlardı. TÜRK DEVLETLERİNDE KÖLELİK Yazının başında da yazdığım gibi ilk Türk topluluklarında kölelik yoktu çünkü Türkler yerleşik hayata geç girmiştir. İlk zamanlarda yani yerleşik hayata geçmeden önce Çin’le savaşlarda esirler edinmiş ve bu esirleri Hindistan gibi yerlerde satmıştır. Türkler yerleşik hayata geçene kadar köleleri edinmemiştir ya da aşırı nadirdir. İlk kaynaklar der ki bilinen ilk kölelik sistemi ve uygulamaları Hunlarda MS 4-6 yılları arasında görülüyor. Bu dönemde de köleler savaş esirlerinden (çoğunluk erkek) elde ediliyordu. Kölelere işçiden ziyade “bilinçsiz makina” gibi bakılırdı. Genelde kölelere verilen işler demircilik, çiftçilik, amelelik, ev içi hizmetçiliği ya da hayvanlarla ilgilenmek gibi ağır işlerde çalıştırılırdı. Eski medeniyetlerin aksine İslamiyet öncesi Türklerde kölelerin bir hakkı yoktu ve efendisinin merhametine kalıyordu her şey. Osmanlı döneminde ise köle edinme 2 farklı şekilde oluyordu: ticaret yolu ile ya da savaş esirleri ile. Savaş esirlerini köle haline getirme ilk olarak Orhan Bey döneminde başlamıştı. Osman Bey ya da Ertuğrul Bey zamanında esirler ya öldürülür, ya para karşılığı serbest bırakılırdır, kölelik nadirdi. Orhan Bey döneminde erkek köleler ya hür insanlara satılır ya da devletin ağır işlerini yaptırırlardı; kadın köleler ise cariye olarak kirli amaçlar için kullanılırdı. Esirler; kadın-erkek, güzel-çirkin, yaşlı-genç vb. kriterlere göre sınıflandırılıp değer biçilirlerdi, güzel ve genç kadınlar 100-150 akçe iken güçlü ve sağlıklı erkek köleler 50-70 akçe, yaşlı erkek ya da kadın köleler ise çok daha düşük Fiyatlara satılıyordu. II. Murad zamanından sonra kölelerin bambaşka amaçlara kullanılabildiği keşfedilmiş: askerlik. Osmanlı’da devşirme sistemi sayesinde köle olarak çocuk alıp, onları asker olarak yetiştirmeye devşirme denmektedir. Hatta bu sayede kölelikten çok üstün makamlara gelmiş çok sayıda bürokrat, sadrazam bulunmaktadır. Rum Mehmed Paşa, Veli Mahmud Paşa, Yunus Paşa , Rüstem Paşa, Sokollu Mehmed Paşa, Kuyucu Murat Paşa ve Pargalı İbrahim Paşa gibi kişiler Hristiyan aileden doğmuş, köle olarak çocukluk geçirmiş sonra ise Osmanlı’nın en yüksek makamına erişmişlerdir. Hatta ve hatta bölük komutanları ve valilerin de azımsanamayacak kadar fazlası bu sistem sayesinde kölelikten yükselmiştir. Köle ticareti ise diğer toplumlardan savaş esirleri, borçlular ya da bazı kaçırılma gibi kanun dışı olaylarla insanlar köle pazarında satılırdı. Özellikle Afrika, Balkanlar, Kürtler, Araplar, Persler, Slav ülkelerinden büyük bir ticaret ortamı kuruluyordu. Kaçırmak ve hür insanları köle yapmak yasak olmasına hatta ölüm cezası verilmesine rağmen insanlar kaçak yollarla durdurulamaz biçimde mazlumlar zorla köle yapılmıştır. Özellikle korsanlar bu uygulamayı yapıyordu. Ayrıca komutanlar, savaş esnasında ele geçen esirler arasında bulunan güzel kız ve oğlanları satmaz, fidyeyle serbest bırakmaz; genellikle padişah veya vezirlere hediye olarak sunarlardı. Osmanlı İmparatorluğu'nun da, elçiler aracılığıyla İslam ülkelerine köle ve cariye gönderdiği görülmüştür. 1847 tarihinde Osmanlı’da kölelik ve köle pazarları resmen yasaklanmış ve köle pazarları yasal olarak kaldırılmıştır. Ama bu dönemden sonra bile kölelik ve köle pazarları son bulmamıştır. II. Abdülhamid'in şahsi köleleri 1909'da serbest bırakıldı ancak hanedan üyelerinin kölelerine bir müdahalede bulunulmadı. Osmanlı’nın yıkılışına kadar gizli gizli devam etti. IRKSAL KÖLELİK İlk örnekleri 1500’lü yılların başında İspanyolların Amerika kıtasındaki ilkel kabileleri barbar ve gelişmemiş ilan edip onları insandan daha aşağılık bir varlık olarak tanımlamalarıyla başladı. İnkalar, Aztekler, Mayalar ve diğer kabilelerde eşcinsellik hoş karşılanıyordu, demir ve diğer metalleri işlemeyi öğrenememişlerdi, yaşlıları ölünce onları gömmüyorlardı şehrin dışına atıyorlardı, kıyafetleri cinsel organlarını gösterecek kadar açıktı ve benzeri birçok sebepten dolayı Amerikalı kabileler barbar kabul edilmiştir ve yapılan her türlü zorbalığa bahane edilmiştir. Savaşlardan esir alınanlar ise Avrupa’da köle olarak satılmıştır. Bunun sonucunda bazı ırklar için “köle olmaya layık” ırklar olarak damgalanmıştır. Bunun en güzel örneğini Amerika’da görüyoruz. Amerika’da bazı sebeplerden ötürü zenciler ile kölelik bağdaştırılmıştır. Hindistan’dan ya da Asya’dan gelen kölelerin azalması, zenci insanların zor şartlarda yaşamaya ve çalışmaya daha dayanıklı olması gibi sebeplerden dolayı zenci kölelere olan talep arttı ve Amerika’ya akın akın zenci köleler taşındı. Amerika’da uzun süre zencilere ayrımcılık yapılmış, insandan daha aşağılık bir varlık olarak tanımlanmıştır ve hatta kölelik kaldırılınca bile zencilere ayrımcılık yapılmaya devam edilmiştir. Bu zamanlar köleler en zorlu zamanlarını yaşamışlardır. Zenci ırkı ya da Afro-Amerikalılar tarihte hiç görülmemiş zorluklarda çalıştırılmıştır. İngiltere’de 1834 de kanunen yasaklanmıştır ve diğer ülkelere de köleliği kaldırması için baskılar yapmıştır. 1861 yılında Abraham Lincoln köleliği yasaklamak istemesi üzerine, genel geçim kaynağını kölelerden karşılayan Güney eyaletleri bunu reddetmesi üzerine Amerika İç Savaşı patlak vermiştir. 1861-1865 yılları arasında büyük bir iç savaş çıkarak Amerika’da kölelik kaldırılmıştır. KÖLELİĞİN KALDIRILMA SEBEBİ Akıllara ilk gelen sebepler insancıl kararlar verilmesi, eşitlikçi düşüncelerin ön plana çıkması, isyanların azalması gibi ön planda insan sevgisini ve kargaşayı azaltma istekleri olabilir ama tamamen hatalı. Bununda elbette bir etkisi var hiç yok demiyorum ama en önemli sebep bu değil. En önemli sebep gene ekonomikti: kölelik ekonomiye zararlıdır! Sanayi devriminden sonra bilgi fiziksel hammaddeden daha fazla getiri olmaya başlamıştı. Ürettiğin sanat ya da makine patenti pamuk ya da şekerden daha fazla para getiriyordu. Devir mühendislik, bilim ve sanat devrine doğru evriliyordu. Köle denilen insanlar eğitimsiz bırakılıyor, keşfedemiyor ve herhangi bir bilim üretemiyordu. Köleyle yürümeyen meslekler yükselişteydi. Bu durumda insanların tembelleşmesi ve bilimde geri kalması daha muhtemel olmaya başlamıştı. Ayrıca köle sahibi olmak hiç de kolay bir iş değildi. Zira köleler isyan çıkartabilir ya da her an sahibinin arkasından iş çevirebilirdi. Dahası mükemmel bir köle bile olsa bakıma ve günde 3 öğün yemeğe ihtiyaç duyuyordu. Köle demek masraf demekti, sorumluluk demekti, kargaşa demekti. Ayrıca savaşlarda köleler savaştırılmıyordu çünkü güven problemi vardı. Genelde savaş sonrası cesetleri toplama görevi veriliyordu. Bu tarz sebeplerden dolayı dünya yavaş yavaş kölelikten uzak bir dünyaya evriliyordu. Bu yenidünya düzeninde beyaz-zenci demeden fakir olan herkes köle olacaktı! MODERN KÖLELİK Günümüzde kölelik yasal olarak yasaklanmış olsa da, kölelik olarak tanımlanmayan “modern kölelik” bütün dünyada hükmetmektedir. Bir insanın köle olması için gereken şartları düşünelim. Sahibinin dediği işten bağımsız hareket edememesi, emeğinin belli bir kısmını sahibinin sömürmesine izin vermesi, aldığı ücret tabiri caizse “karın tokluğuna” ise bu insanın özgür olduğundan bahsedemeyiz. İşsiz, aç gezen ve iş bulamayan bir insanın kişisel özgürlüğü yoktur. Onu kırbacı sahibinin kırbacı değil fakirlik ve açlıktır, onu yöneten 1 efendi değil sermayedir, yaşadığı barınak sahibinin sağladığı barınak değil yerin birkaç karış altındadır ve ona vaat edilen özgürlük değil bir gün zengin olma inancıdır. Şu konuda anlaşalım, saha iyi giysiler ile yiyecekler, daha iyi muamele görmek ve parasıyla onu yöneten kişinin bağışladığı daha geniş bir toprağa sahip olmak, kölenin sömürülmesini ne derece ortadan kaldırırsa, ücretli işçininkini de işte o kadar kaldırır. Fakir ve orta gelişmiş ülkelerde hala daha yüksek biçimde işçiler ezilmektedir. Birçok yerde haklarını arayamamakta, günün 10-12 saatini çalışarak geçiriyor, daha iyi bir yerlere gelmek için kendi meslektaşlarının kuyusunu kazmaya zorlanıyor ve aldığı ücretle insanı şartlarda yaşayamıyor. Günümüz “modern kölelik” ile antik çağlardaki kölelik arasındaki en büyük fark, bunun isminin farklı olması ve insanların buna “kölelik” olarak görmemeleri. Genel düşünce “mutlu olduğun işte çalışmalıyım, çalıştığım yerde yükselmeliyim” gibi sistemi değiştirmek ya da düzeltmekten ziyade sistemi devam ettirip kendini güvenceye almakla alakalı. Günümüz kapitalist toplumlar giderek daha büyük tekelleşiyor ve bütün para birkaç devasa şirkette toplanıyor. Dünyada görülmemiş biçimde sınıflar arası uçurum açılmış ve parası olmayanın kendini yükseltebilmesi imkansıza yakınlaşmış durumda. Eğer ki gelecek sistem devam ederse önümüzdeki yıllarda bütün insanlık Avrupa ve Amerika için çalışan büyük ölçekli bir köle topluluğu olacaklar. Ya da en iyi ihtimalle sınıflar arası farkın azaldığı ya da en azından hak edenin yükselip, paranın avantaj olamayacağı bir sisteme evrimleşecektir. Gelecekte bizi neler bekliyor bilmiyoruz, ama durum şu ki ya bu sistem biter ya da eskisi kadar iyi muamele göremeyen büyük köle toplulukları kurulur.
·
284 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.