Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Henüz namlularda tüten barut kokusu silinmemişken Fransız ile İngiliz’in elinde tuttuğu sömürgelerde anti kolonyal direnişçiler Kışı atlatan kardelenler gibi bir bir açıyor Ve Uzak asyada çekik gözlü Çifte Çelik verilmiş damascus kılıcı gibi dirençli devrimciler paris ve Londra sokaklarını sarsıyordu Büyük yıkım sonrası korkmadan Eyvallah etmeden kısacası hiç kimseye kul Ve hiç kimseyi efendi olmadan Vietnamlı ve Koreli savaşçılar emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı verirken Alçak Kızıl Ordu postalları zavallı Bulgaristan’ı ve Romanya’yı işgal ediyordu Biz ise Titrek bir Keşkül gibi yanına sokulan demirden bir kaşığın kibar jestine aldanıyorduk Sürekli karıştıran bulaşık kara ölüm gibi bulaşık içinde yüzen pislik bir kaşığın O vakitler Yıl bin dokuz yüz kırk yediydi Demirden bir lale takıyorlardı boynumuza Domuzuna domuzuna Vuruyorlardı sırtımıza kızgın Demiri ve vuruyorlardı sırtımıza küfeyi Sinsice gülümsüyordu General George Marshall Gülümsüyordu sinsice Süt tozlarının gölgesinde Vita yağına sinmişcesine Ölüm kusacaklarını bilerek Bir Zaman tünelindeydik Tarihin anaforunda sarsılıyorduk Aşağılık haydutlar Elinde tuttukları küçük adamlarının Kulaklarına Resmî geçit törenlerinin coşkusuyla İhtilali fısıldıyorlardı gizlice Satın aldıkları ve devşirdikleri yüreği küçük Bizden olmayan zavallı küçük adamların Ötede Bereketli tarlaların Yamaçlarında Sığırtmaçların sağdığı semirmiş ineklerin topaklanmış halis tereyağına Kekik sinmiş sütüne şerh düşen Anadolu köylüsünün gittikçe eriyen solan cılızlaşmış bedeni Kanı çekilerek yavaş yavaş Madam curi’in solgun gözlerinde eriyip yitiyordu Bu ülkenin yükünü omuzlamak isteyen Yetenekli gözü pek karayağız kavruk yüzlü milyonlarca gencimiz Ve Ceylan karası gözleriyle umutla ve inançla bakan milyonlarca kızımız Alçak Flubertin çirkin gülüşünde yitip gidiyordu Aralanmıyordu bir türlü perde elinde mauaser tutan gençlerimiz İki emperyalist güç adına Tevkil verilmiş taşralı genç bir avukatlar gibi saydırıyordu bir birine ölümüne Yine ötede Bu toprakları pis postalları ile kirletenleri Denize dökmek isteyenlere Takva ehli bildiğiniz seçilmişler canhıraş bir şekilde müdahale ediliyordu bu azizler tarafından coniler kutsanıyordu Ben ise üçyüzyıllık yalnızlığımla Derdimi dahi anlatamadan Anlaşılmadan kısacası geven çiçekleri Ve üstüme sinmiş yarpuz rahiyaları arasında Konforsuz Sedyesiz Serumsuz Hastabakıcısız Ve tendürdüyot kokmayan Dağ başlarında Ölüyordum Tıpkı yaşlı bir çınarın derin ve telaşsız ölümü gibi Ölüyordum Sahipsiz Elsiz ayaksız ve duldasız üryan
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.