"(...) yavan bilgelik bir kenara attığı fantastik olanı yeniden üretir; bu, varolanı misilleme yoluyla durmaksızın tekrar var eden yazgının kabulüdür. Farklı olanlar aynı kılınır. Eleştiriye dayanarak olası deneyimlerin sınırlarını çizen hüküm budur işte. Her şeyin her şeyle özdeş olmasının bedeli hiçbir şeyin kendiyle özdeş olamamasıyla ödenir. Aydınlanma eski eşitsizliğin adaletsizliğini, yani toprak beyliğinin dolaysız tahakkümünü sona erdirse de; bu adaletsizliği evrensel dolayım aracılığıyla, başka bir deyişle her türden var olanı her türden var olanla ilintilendirerek ebedileştirir. Kierkegaard'ın kendi Protestan etiğinde övündüğü, Herakles efsanelerinde söylencesel tahakkümün ilksel imgelerinden biri olarak geçen şey böylece Aydınlanma tarafından gerçekleştirilmiş olur: Ölçüye vurulamaz olan her şey kesilip atılır. Nitelikler düşüncede çözünmekle kalmaz, insanlar gerçek bir konformizme zorlanır. Takas yapanlar pazarın soya sopa kayıtsız kalmakla gösterdiği lütfun bedelini, pazarda satın alınabilen metaların üretimine ilişkin doğuştan sahip oldukları olanakların taklit edilmesine göz yumarak öderler. İnsanlara benlikleri tümüyle özgün ve herkesinkinden farklı bir benlik armağan edilir ki, herkesinkiyle aynı olması iyice sağlama alınabilsin. Ama bu özgün benlikler asla bütünüyle yok edilemediği için, Aydınlanma, liberalizm dönemi dahil olmak üzere, sosyal cebre hep yakınlık duydu. Güdümlü kolektifin birliği tüm bireylerin yadsınması üzerine kuruludur. Bu birlik insanları bireye dönüştürmeyi hedefleyen bir toplumu sanki alaya alır. Kuşkusuz Hitler Gençliği örgütünde adı geçen sürü, eski barbarlığa geri dönüş değil, baskıcı eşitliğin zaferidir: Hak eşitliğinin eşitlerin haksızlık etmesine dönüşmesidir. Faşistlerin sahte mitosu geçmiş çağların gerçek söylencesi olarak böyle ortaya çıkar; ama bir farkla: Gerçek söylence misillemeyi bilir, faşistlerin sahte mitosu ise kurbanlarına misillemede bulunduğunun farkında değildir. Doğanın dayatmasını onu alt ederek kırmayı amaçlayan her girişim onun hükmü altına daha çok girerek tahakkümüne maruz kalır. Avrupa uygarlığının izlediği yol budur işte. Aydınlanmanın aracı olan soyutlama, nesnelerine, kavramını yeryüzünden sildiği yazgı gibi davranır: Onları tasfiye eder. Aydınlanma sayesinde özgürleştirilen insanlar sonunda, doğadaki her şeyi yinelenebilir kılan soyutlamanın ve bu soyutlamanın hazırladığı endüstrinin düzleştirip eşitleyen egemenliği altında, Hegel'in Aydınlanmanın bir sonucu olarak nitelendirdiği "düzenli birlikler" haline geldiler."
Sayfa 30 - Kabalcı Yayınları, Çevirmenler: Nihat Ülner - Elif Öztarhan Karadoğan, Birinci Basım: Şubat 2014Kitabı okuyor