Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yönetici olan oydu, kadındı. Özel- likle Clay'in muhteşem suratındaki ifadeleri izlerken, onu okşarken gözlerinin yukarı doğru kaymasından bunu daha iyi anlayabiliyordu. Bu sırada Clay, Julia'nın avucunun içinde ileri geri gidip geliyordu. Julia boşta kalan elini süveterine sonra da sütyeninin kenarına daldırarak daha önce oraya sakladığı kondomu aradı. Her zaman güvenli seks için hazır olmayı seviyordu. Paketi açtı ve çıkan ses Clay'in aniden gözlerini açmasına sebep oldu. "Hazırlıklı gelmişsin," dedi. "Bu ana hazırlandım," diye cevap verdi, sonra Clay'in gözlerinin penisi boyunca kayan ellerini izle- mesine bayılarak, kondomu onun penisine taktı. "Şimdi, beni duvara dayayıp becer Clay. Beni sert- çe ve hızlıca becer ve eğer dayanamayacağımı düşü- nürsen; o zaman daha da sertleş." dedi Julia. Clay, Julia'nın kalçalarını kavradıktan sonra bacak- larını beline dolayıp, onun içine gömülürken, "Burada emir verenin sen olduğunu mu düşünüyorsun? Sana bunu daha sonra ödeteceğim," dedi. Onu doldururken, uzun, kalın penisi içinin derin- liklerine gömülürken, Julia'nın ağzı 'O' şeklinde açıldı. Clay birkaç saniye hareket etmedi, Julia ihtiyaç duy-masa da boyutuna alışması için zaman tanıdı. Julia, Clay'in onu zorlamasına, onu en derinlerinde hissede- bilmeye bayılıyordu. Clay, güçlü elleri ile onu tutup, parmakları kalçala- rının yumuşak etine gömülürken Julia'nın içine girip çıkmaya başladı. Aciz olan kişi Julia'ydı şimdi; hareket edemiyordu, Clay'in büyük, güçlü bedeni tarafından duvara yapıştırılmıştı, ama bundan büyük bir haz du- yuyordu. Zihni tamamen boştu; bu andan, bu adamla geçirdiği saf, fiziksel, aç andan başka hiçbir şey yoktu. "Bana bunu nasıl ödeteceksin?" diye sordu, her sert harekette sözleri kesik kesik geliyordu. Sıcak nefesi Julia'nın boynuna vururken Clay, "Se- ninle daha sonra oynayarak. Seni bağlayıp, uçurumun kenarına yaklaştırıp sonra da tam sen boşalacakken durarak," dedi kısık, kirli bir hırlamayla. "Hayır," diye inledi. "Bu hiç adil değil. Oynanmak- tan hoşlanmam ki." "Hoşlanmadığını biliyorum. Ve ben de bana 'sertçe becermemin' söylenmesinden hoşlanmıyorum," dedi, Julia'nın içinde olabildiğince derine gidebilmek için hareketlerini yavaşlattı, bu da Julia'nın nefesinin ke- silmesine sebep oldu. "Bütün bir hafta bunu bekledik- ten sonra seni iyice ve sertçe becermek dışında başka bir şey yapacağımı mı düşündün gerçekten?" "Bütün hafta mı? Bütün hafta mı bekledin?" Clay başım eğdi ve aletiyle onun içini sertçe doldu- rurken, aynı anda parmağıyla çılgınca bir şekilde klito- risini okşuyor, bir yandan da Julia'nın boyun kıvrımı- na iz bırakacak öpücükler konduruyordu. Julia yüksek sesle inledi, o kadar yüksekti ki sesi, diğer sokaktakile- rin onu duyduğundan emindi, ancak umurunda bile değildi. Clay, onun aklını başından alıyor, endişelerini uzaklaştırıyordu. Ve onu içine ne kadar sert alırsa, salı günlerini nasıl geçirdiği de o kadar az umurunda ola- caktı. "Evet. Tüm. Hafta. Boyunca." Tüm kelimeleri aleti- ni ona sokarken noktalayarak. "Seni bacakların bana sarılmış, sıcak bedenin benimkine yapışık hayal edi- yordum, ama daha da önemlisi seni yeniden boşalt- mayı düşünüyordum. Sana çığlık attırmak istiyordum Julia. Benim üzerimde boşaldığın zaman aletimi, ka- dınlığınla sıkışını hissetmek istiyorum," dedi Julia'nın tüm bedenini yakarak geçen kıvılcımlar yaratan haşin, seksi bir sesle. "Ben de Clay. Ben de," diye fısıldadı Julia ve oyu- nu, alayı, birbirlerini kışkırtmalarını bir kenara bıraktı, çünkü şu anda dünya ayakları altında kayıp giderken, Clay onu doldururken, bedenini ele geçirirken ve onu sınırdan aşağıya doğru iterken, yıldızları görmeye baş- lamıştı, güzel, gümüşümsü yıldızları. Karnı kasıldı. "Ah, tanrım," diye çığlık attı. "Evet, işte böyle. Benim için boşal. O kadar sert bo- şal ki seni her tarafımda hissedebileyim," dedi ve Julia orgazmın nefis hazzıyla parçalanırken, zevk onu boy- lu boyunca dolaşıp, bedeninin ve zihninin en ufak kö- şelerine kadar ulaşırken Clay ona tutundu. Sonra Julia nefesini toplamaya başladığı anda Clay'in bir kez daha içine süratle girip çıkmaya başla- masıyla omurgasının duvara sürtündüğünü hissetti. Clay'in suratındaki ifade, boğazındaki hırıltı, beraber çözülüverdiklerini, ona ulaştığını açıkça belli ediyordu. *** İtiraf etmeliydi ki Clay'in evini kıskanmıştı. Tek değil çift merdiven vardı bu evde. Yani ev üç katlıydı. En üstte çatı katı, onun altında oturma odası, en altta ise mutfak ve yemek odası bulunuyordu. Julia parmaklarını granit tezgâhın üzerinde gezdir- di. Tezgâhın önünde ahşap tabureler diziliydi. "Burası da senin o muhteşem gurme yemeklerini pişirdiğin yer olmalı," dedi kinayeli bir tonla, pırıl pırıl parlamasın- dan hiç kullanılmadığı izlenimi yaratan ocağa doğru işaret ederek. "Sence ben yemek yapmıyor muyum?" diye sordu Clay, bardağa koyduğu votkayı Julia'ya uzatıp kendisi için de bir bardağa votka koyarken. "Yapıyor musun yani?" "Yemek yapabiliyorum. Ama genelde yapmamayı tercih ediyorum o başka." "Neden?" "Çünkü eğer yemek yapacaksam, o yemeği birisi için yapmak isterim," diye cevap verdi Clay. Mutfağın tuğla görünümlü duvarlarındaki kancalara tencere ve tavalar asılmıştı. "Ve senin yemek yapacak kimsen yok, öyle mi?" "Son zamanlarda yok evet." Ardından kafasıyla merdivenleri işaret ederek, "Hadi sana balkonu göste- revim," dedi. Mutfaktan ayrılıp cam kapıların ardındaki balkona ulaşmak için, altı basamak çıktılar. Muhteşem, ağzı sulandıracak kadar güzel olan balkona. Hayranlıktan neredeyse çenesi düşecekti, ama aval aval bakarak şaşkınlığını belli etmemesi gerektiğini de biliyordu. İçinden ise bu ferah alanı metrekare metre- kare gözleriyle süzüyordu. Bu, New York'un o tek ki- şinin yan dönüp çıktığında anca sığabildiği ve ufacık bir manzara için baya bir eğilmesi gerektiği bildik bal- konlarından değildi. Hayır, adamın yazın mangal par- tisi verecek, takla atabilecek, dans edebilecek genişlikte bir balkonu vardı.
Sayfa 94
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.