Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
7/10 puan verdi
Duyarlı (reaktif, rasyonel) nefretin sıklığı göründüğünden daha da fazladır, çünkü çoğu zaman kişi bütünlüğüne ve özgürlüğüne yönelik tehditlere, açık ve net olmayan ama üstü kapalı, hatta sevgi ve koruma kisvesine bürünmüş tehditlere karşı nefretle tepki verir. Ancak yine de karakter nefreti o kadar büyük bir olgu olmaya devam etmektedir ki, iki temel güç olarak sevgi ve nefrete ilişkin düalist teori gerçeklere uygun görünmektedir. O halde düalist teorinin doğruluğunu kabul etmek zorunda mıyım? Bu soruyu yanıtlayabilmek için bu düalizmin doğasını daha derinlemesine araştırmamız gerekmektedir. İyi ve kötü güçler eşit güçte midir? Her ikisi de insanın orijinal donanımının bir parçası mıdır, yoksa aralarında başka nasıl bir ilişki olabilir?" Ayrıca, bir insandaki yaşamı yok eden güçlerin, yaşamı devam ettiren güçlerle ters orantılı olarak ortaya çıktığını görüyoruz; biri ne kadar güçlüyse, diğeri o kadar zayıftır ve bunun tersi de geçerlidir. Bu gerçek, yaşamı yok eden enerjinin anlaşılması için bir ipucu sunar; Görünen o ki, yıkıcılığın derecesi, bir kişinin yeteneklerinin ortaya çıkmasının engellenme derecesi ile orantılıdır. Burada şu ya da bu arzunun ara sıra ortaya çıkan hayal kırıklıklarından değil, insanın duyusal, duygusal, fiziksel ve entelektüel kapasitelerinin kendiliğinden ifadesinin engellenmesinden, üretken potansiyellerinin engellenmesinden bahsediyorum. Yaşamın büyüme, yaşanma eğilimi engellenirse, bu şekilde bloke edilen enerji bir değişim sürecine girer ve yaşamı yok eden enerjiye dönüşür. Yıkıcılık, yaşanmamış bir hayatın sonucudur. Yaşamı ilerleten enerjinin bloke edilmesini sağlayan bu bireysel ve toplumsal koşullar, kötülüğün çeşitli tezahürlerinin kaynağı olan yıkıcılık üretir." Yıkıcılığın engellenmiş üretken enerjinin bir sonucu olarak gelişmesi gerektiği doğruysa, buna haklı olarak insanın doğasındaki bir potansiyel denebilir. O halde hem iyiliğin hem de kötülüğün insanda eşit güçte potansiyeller olduğu sonucu çıkar mı? Bu soruyu yanıtlayabilmek için potansiyelin anlamını araştırmamız gerekir. Bir şeyin "potansiyel olarak" var olduğunu söylemek, yalnızca gelecekte var olacağı anlamına gelmez, aynı zamanda bu gelecekteki varoluşun şimdiden hazır olduğu anlamına da gelir. Gelişimin şimdiki ve gelecekteki aşaması arasındaki bu ilişki, geleceğin şimdiki zamanda fiilen var olduğu söylenerek tanımlanabilir. Bu, şimdiki aşamanın var olması halinde gelecekteki aşamanın da zorunlu olarak ortaya çıkacağı anlamına mı gelir? Elbette hayır. Eğer ağacın tohumda potansiyel olarak mevcut olduğunu söylersek, bu her tohumdan bir ağacın gelişmesi gerektiği anlamına gelmez. Bir potansiyelin gerçekleşmesi belirli koşulların varlığına bağlıdır; örneğin tohum söz konusu olduğunda bunlar uygun toprak, su ve güneş ışığıdır. Aslında, potansiyel kavramının, gerçekleşmesi için gereken belirli koşullarla bağlantılı olması dışında hiçbir anlamı yoktur. Ağacın tohumda potansiyel olarak mevcut olduğu ifadesi, tohumun büyümesi için gerekli özel koşullara yerleştirilmesi koşuluyla tohumdan bir ağacın yetişeceği anlamına gelecek şekilde belirtilmelidir. Bu uygun koşullar yoksa, örneğin toprak çok nemliyse ve bu nedenle tohumun büyümesiyle uyumsuzsa, tohum bir ağaca dönüşmeyecek, çürüyecektir. Eğer bir hayvan yiyecekten mahrum bırakılırsa, büyüme potansiyelini gerçekleştiremeyecek ve ölecektir. O halde, tohumun ya da hayvanın iki tür potansiyele sahip olduğu ve her birinden gelişimin sonraki bir aşamasında belirli sonuçların doğduğu söylenebilir: biri, uygun koşullar mevcutsa gerçekleşen birincil potansiyel; diğeri, koşullar varoluşsal ihtiyaçlara zıtsa gerçekleşen ikincil potansiyel. Hem birincil hem de ikincil potansiyeller organizmanın doğasının bir parçasıdır. İkincil potansiyeller, birincil potansiyelle aynı zorunlulukla tezahür eder. "Birincil" ve "ikincil" terimleri, "birincil" olarak adlandırılan potansiyelin gelişiminin normal koşullar altında gerçekleştiğini ve "ikincil" potansiyelin yalnızca anormal, patojenik koşullarda ortaya çıktığını belirtmek için kullanılır. Yıkıcılığın insanda, ancak birincil potansiyellerini gerçekleştirmede başarısız olduğunda ortaya çıkan ikincil bir potansiyel olduğunu varsaymakta haklıysak, hümanist etiğe yapılan itirazlardan yalnızca birini yanıtladık. İnsanın mutlaka kötü olmadığını, ancak büyümesi ve gelişmesi için uygun koşullar bulunmadığında kötü olabileceğini gösterdik. Kötülüğün kendi başına bağımsız bir varlığı yoktur, iyinin yokluğudur, hayatı gerçekleştirememenin sonucudur.
Kendini Savunan İnsan
Kendini Savunan İnsanErich Fromm · Say Yayınları · 2017638 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.