Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

MUS’AB BİN UMEYR’İN (R.A.) İSLÂM’A HİZMETLERİ
İslâm dini, Arabistan’ın her tarafında ve husûsiyle de Medîne-i Münevvere’de pek süratle yayılmakta idi. Evs ve Hazrec kabileleri Ashâb-ı Kirâm’dan birinin Medîne’ye gönderilmesini talep ettiler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, onlara, Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm âdâbını öğretmek üzere Mus‘ab bin Umeyr’i (r.a.) gönderdi. Hz. Mus‘ab (r.a.), Medîne’ye vardığında, Hazrec kabilesinin reîslerinden ve Medîneli ilk Müslümanlardan olan Es‘ad bin Zürâre’nin evine yerleşti. Oradaki Müslümanların adedi henüz kırka ulaşmıştı. Mus‘ab (r.a.), Müslümanlara, Kur’ân-ı Kerîm’i okur, öğretir, İslâm şerîatini ve fıkhını anlatırdı. İmamlık yapar, namaz kıldırırdı. Hazret-i Es‘ad ve Mus‘ab (r. anhümâ) ile birlikte hepsi cuma günleri Medîne-i Münevvere dışına çıkıp bir mahalde cemâat ile namaz kılmaya başladılar. Evs kabilesinin reîsi olan Sa‘d bin Mu‘âz ile yine kavmin önde gelenlerinden olan Üseyd bin Hudayr henüz imana gelmemiş olduklarından İslâm tamamıyla Medîne’de yayılamıyordu. İslâm’ın yayıldığını işiten Üseyd bin Hudayr, bir gün elinde mızrağı ile Hazret-i Mus’ab ve Es‘ad bin Zürâre’nin yanına geldi. “Birtakım zayıf kimseleri aldatıp yoldan çıkartmaktan maksadınız nedir?” diyerek hiddet ve şiddet gösterdi. Hz. Mus‘ab (r.a.) ona nazikçe, “Biraz dur, sözümüzü dinle, maksadımızı anla.” deyince Üseyd oturdu. Mus‘ab (r.a.), ona İslâm’ı tarif etti ve biraz Kur’ân-ı Kerîm okudu. Kur’ân-ı Kerîm’in belâgati kendisine tesir eden Üseyd, “Bu, ne kadar güzel, ne kadar yüce bir söz! Bu dine girmek için ne yapmalı?” diye sordu. Ona “Gusledip temizlenirsin, elbiseni temizlersin. Sonra, şehadet getirirsin. Sonra da namaz kılarsın.” dediler. Hz. Mus‘ab (r.a.), ona kelime-i şehâdeti telkin etti. O da İslâm ile müşerref oldu ve “Varayım, size birini göndereyim. Eğer o da imana gelirse artık bu beldede iman etmeyen kimse kalmaz.” diyerek çıktı ve Sa‘d bin Mu‘âz’ı gönderdi. Sa‘d oraya gayet hiddetli olarak çıkageldi. Mus‘ab (r.a.), ona da nazikçe, “Hele biraz oturunuz, dinleyiniz, anlayınız. Beğenirseniz kabul edersiniz, beğenmezseniz biz de size, hoşlanmadığınız işi tekliften vazgeçeriz.” dedi. Bunun üzerine Sa‘d bin Muâz oturdu ve Hz. Mus‘ab’ın sözlerine kulak verdi. Mus‘ab (r.a.), Sa‘d bin Mu‘âz’a İslâm dininin ne demek olduğunu anlattı ve bir miktar Kur’ân-ı Kerîm tilâvet etti. Kur’ân-ı Kerîm okunurken Sa‘d’ın yüzünden kalbinin yumuşadığı anlaşılıyor, iman emâreleri beliriyordu. Hemen, “Siz, bu dine girerken ne yapıyordunuz?” diye sordu. Mus‘ab (r.a.) ona, İslâm’ın esaslarını öğretti, o da hâlis kalp ile Müslüman oldu. Sa‘d bin Mu‘âz (r.a.) böyle iman ettikten sonra kalkıp kendi sülâlesi olan Abdüleşheloğullarının yanına gitti. Onlara, “Hepiniz Allâh’a ve Resûl’üne iman etmelisiniz. Siz iman etmedikçe bundan sonra hiçbirinizle görüşmem.” dedi. Bunun üzerine aşireti içinde o gün iman etmeyen kimse kalmadı. Sonra Sa‘d bin Mu‘âz ile Mus‘ab bin Umeyr, Es‘ad bin Zürâre’nin hânesinde oturup diğer halkı İslâm’a davet ile meşgul oldular. Kısa zaman zarfında İslâm dini, Medîne’de o kadar yayıldı ki Evs ve Hazrec kabileleri içinde İslâm nuru ile aydınlanmayan ev kalmadı. O sene hac mevsiminde, Mus‘ab (r.a.) beraberinde Medîne Müslümanlarından yetmiş üç erkek ve iki kadınla Mekke’ye gitti. Akabe’de Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile buluştular. Resûl-i Ekrem’in Medîne’ye hicret buyurması husûsunu konuştular. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), onlara kendilerini, evlat ve ailelerini nasıl sakınırlar ise onu da öyle sakınacaklarını taahhüd etmek üzere onlardan bîat istedi. “Yâ Resûlallâh! Senin uğrunda ölürsek bize ne var?” dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), “Cennet var.” deyince, hemen bîat ettiler. Medîneli Müslümanların bîatleri üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.v.) artık Medîne-i Münevvere’ye hicret etmeleri için Ashâb-ı Kirâm’a izin verdi. Onlar da hemen Medîne’ye hicret etmeye başladılar. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), hicret için Allâhü Teâlâ’nın müsaadesini bekliyordu. Allâhü Teâlâ müsaade buyurunca kendileri de hicret ettiler. Ashâb-ı Kirâm birbiri ardınca Medîne’ye hicret ettikçe Evs ve Hazrec kabileleri yer gösterip onları barındırırlar ve onlara pek ziyade hürmet ve yardım ederlerdi. Gerek Muhâcirler ve gerek Ensâr, hepsinden Allâh razı olsun ki İslâm dinine pek büyük hizmet etmişlerdir.
·
185 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.