Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 saatte okudu
Destek Yayınları’nın felsefe serisinden çıkan bu kitap Özlem Küskü’nün Jung’un eserlerine yönelik bir biyografi ve düşünce derlemesinden oluşmaktadır. İlk bölümde aslında Jung’un anlayışına ufak bir giriş yaparız. Hep dışardan yakınırız ama biz kimiz? Neyiz? Kendimizi bilmeden nasıl başkalarını bilebiliriz? Önce kendimize bakmamızı söyler Jung. Önce biz. “Herkes herkese öğretmenlik yapıyor ve kimse iyileşmenin yolunun tam da kendinden başlaması gerektiğinin farkında değil gibi duruyor.” "İnsan bilinci kırılgandır..." der Jung. "Parçalanmaya eğilimlidir." İnsan, bu parçalanmanın önüne geçmek için "zihni yalıtma" yoluna gider. Zihinsel yalıtma taktiği ile kendimiz için sadece gerekeni gereken yerden alırız ve dikkatimizi dağıtacak, huzurumuzu bozacak diğer tüm şeyleri kapının arkasına bırakırız. Çoğumuz, farkında bile olmadan, günlük rutinlerimize ustaca uydurarak yaparız bunu. Örneğin şu an bu satırları okurken sokaktan gelen araba sesini, buzdolabının gürültüsünü ya da yan komşunun sesini kısarsınız. Bunların hepsi ilgi alanının dışına itilir. Bu bilinçli bir bölünme halidir. Jung'a göre bu durumun kontrolümüz dışında kendiliğinden gerçekleşmesi bambaşka bir bölünmeye, patolojik nevroza yol açar. Yine onun tarifiyle: "Nevroz kendi anlamına ulaşamamış bir ruhun acı çekmesidir." “Kendi içine bakmaya cesareti olmayan herkesin yaşamı bulanıktır.” “İnsan kendi doğasına göre yaşamalı. Önce kendini tanımaya yoğunlaşmalı sonra kendi hakkındaki hakikate göre yaşamalı.” Sonra Jung’un biyografisine gireriz. Jung kimdir? Jung 20. Yüzyılın filozof-psikiyatrlarından biridir. Freud’un öğrencisidir. Freud’un irdelediği konuların daha da derinine inmiş, farklı açıklamalar getirmiştir. Kendisine söylenene inanmayı değil kendi deneyimini tercih etmiştir. “İnsanın iç dünyasına inerken meslektaşlarından farklı olarak işe mitleri ve inanışları da katmıştır. Semboller de önemlidir onun için. Bunun üzerinde o kadar durmuştur ki “yeni bir din yarattığı” iddiasıyla suçlanmıştır.” Hani hep yaşadıklarımızın bizi biz yaptığını düşünürüz ya. Artık değişemeyiz falan. Ya da öyle sanarız. Jung buna der ki: “Ben başıma gelen şeylerin toplamı değilim, ben olmayı seçtiğim şeyim.” Seçimler... Siz nasıl bir insan olmayı seçtiniz peki? Ruh zenginliğinin simgelerde olduğuna inandı Jung ve rüyalara, sembollere çok önem verdi. Ruhumuzun anlamı sembollerdi. Sadece biz onları yorumlamayı bilmiyorduk. Bu yüzden yazmaya ve çizmeye başladı. Rastgele. Amaç sadece sembolleri üzerine düşünmekti. Tabii bazı insanlar vardı ki kendini görmek istemiyordu. Kendinden kaçıyordu. Bazen bilinçdışında olan bilgiyi kabul etmiyordu. Can sıkıcıydı. Kendini kabul etmiyordu aslında. Reddediyordu. Bu yüzden de kördü. Kendi içine bakamayan dışarıyı nasıl görsün?
Dışa Bakan Rüya Görür, İçe Bakan Uyanır
Dışa Bakan Rüya Görür, İçe Bakan UyanırÖzlem Küskü · Destek Yayınları · 20202,433 okunma
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.